Bizans döneminde Haliç'in kuzeyi boş bir alandı, yerleşim yoktu. Kentin ana yerleşim noktası olan tarihi yarımadanın tam karşısına gelen bölgede küçük bazı yerleşimler belirmişti.
Zaman içinde bu yerleşim, bir yandan Haliç'in içlerine doğru yayılır, burası tersaneler bölgesi haline gelirken, bir yandan da yerleşimler tepeye doğru tırmandı.
Bizans tarafından bu bölgenin yönetimi Cenevizlilere verildi. Bunlar da bölgenin mahalleleri arasındaki küçük surları dışarıdan kuşatacak büyük bir sur yaptı. En tepesine de bugün bile zamana meydan okuyan Galata Kulesi'ni dikti.
Galata Kulesi'ni köşemize taşırken bunda Ayasofya tartışmalarının da etkisi olduğunu söylemeliyim.
Hem Ayasofya, hem de Galata Kulesi kültür mirasımızın bin yıllık anıt eserleridir. İnsanlık aleminin de on binlerce yıllık kültür tarihinin önemli kilometre taşlarındandır.
Galata Kulesi, imparatorluklara başkent olmuş İstanbul'un sembollerinden biridir. 19.yüzyılın ikinci yarısından bugüne İstanbul Belediyesi tüzelkişiliğinin mülkiyetindedir.
Ne var ki, Galata Kulesi mülkiyeti el değiştirdi. Ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'na devredildi. Ancak mülkiyet konusu dava edilmiş olup yargı süreci devam etmektedir.
Kulenin mülkiyet statüsünü şimdilik bir tarafa bırakalım. İster bakanlıkta, ister belediyede olsun korunması gereken bu anıt esere reva görülen muamele yüreğimizi sızlattı. Görsel ve yazılı medyaya düşen haberler inanılır gibi değildi. 1500 yaşındaki tarihi anıt eserin istinat duvarına darbeli matkapla müdahale ediliyordu. Bırakın böyle bir eseri, imar mevzuatına göre sıradan bir yapının taşıyıcı unsurlarına bile zarar veremezsiniz, izin almadan, proje tadilatına gitmeden değişiklik yapamazsınız.
İşin trajikomik yanı, tepkiler üzerine yıkılan duvarın apar topar örülmesiydi. Sanki bahçe duvarı örüyorsun! Ne yıkımı ne de yıkılan yerin yapımı için Koruma Kurulu onaylı restorasyon projesi vardı ortada. Duvara zarar verildikten sonra işlemler için başvurulduğu söyleniyor…Yani önce yıkım sonra izin…
Konu, tarihi çevrelerde kentsel tasarım stratejileriyle ilgilidir.
Günümüzde kentsel tasarım, tarihi çevre koruma, yaşatma ve yenileme sistematiklerini de içinde barındıran çok boyutlu bir disiplindir.
Kentlerimize kişilik veren, kentlilerin kendilerini kentle özdeşleştirebileceği çeşitli unsurlardan en belirgin ve etkin olanı, kent yaşam mekanlarına zaman boyutunu veren tarihi çevrelerdir.
Tarihi çevreler, kentin fiziki ve sosyal yapısı içinde birer düğüm noktası konumundadırlar. Yapıldıkları devirlerin, duygu, düşünce, eğitim, sosyal yaşam, deneyim ve birikimlerini bugüne aktararak, kentlerin okunabilirliğini artırırlar.
Tarihi çevrenin korunması için:
Korunacak fiziki ve mimari yapının belirlenmesi
Eskimenin tür ve derecesinin belirlenmesi
Tehditlerin ortaya konması ve önlem alınması (rantiyeye dönüşen işlem ve eylemlere karşı)
Kamu-özel sektör işbirliğini sağlayacak yasal ve örgütsel çerçevenin belirlenmesi
Öne çıkmalıdır.
Kentsel tasarımda tarihi çevrelerin korunması, adeta kuyumcu titizliğini gerektirirken, Galata Kulesi örneğinde gördüğümüz gibi, aktörü bakanlık olan bir vizyonsuzluk ve özensizlik için söz bulamıyoruz!
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023