Türkiye'nin Ege'de, Akdeniz'de, Libya'da, Suriye'de, Karadeniz'de, Kafkaslarda yaşadığı gelişmeler ve çok güvenilen batının, Türkiye'nin tam karşısında durması ülkemizi siyasi ve ekonomik olarak zor durumda bıraktı.
Bu anormal bir durum mu? Hayır. Dün detaylıca yazdım; Emperyalist-Haçlı batı asla Türklere dost olmadı, olmaz, olmayacak, nihai hedefleri Anadolu, diye.
Anormal olan ise Sayın Erdoğan'ın bu hakikati yeni fark etmiş olması ve "Avrupa'daki her İslam düşmanlığının aynı zamanda Türk düşmanlığı olduğunu aklımızdan çıkarmamalıyız. Çünkü batılı için Müslüman Türk'tür, Türk de Müslüman'dır" cümlelerini kurmasıdır.
Neden anormal, dedim. Çünkü bu hakikati tarih yazdı. Kuran ve Hz. Resul (s.a.a.v) açıkça beyan etti.
Bu devletin kurucusu bizzat yaşayarak ifade ve son yüz yılın bilgesi, lideri Prof. Dr. Haydar Baş gün ve gün anlattı, ikaz etti.
Bakın Atatürk neler diyordu?
"Benim yaratılışımda fevkalade olan bir şey varsa, Türk olarak dünyaya gelmemdir. Her Türk ferdinin son nefesi, Türk Milletinin nefesinin sönmeyeceğini, onun ebedî olduğunu göstermelidir…
Bilelim ki millî benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar…
Bir millet, kendi kuvvetine dayanarak varlığını ve bağımsızlığını sağlamazsa şunun, bunun oyuncağı olmaktan kurtulamaz.
Bir milletin başarısı, mutlaka bütün millî güçlerin bir istikamette oluşmasıyla mümkündür…
Biz ne Bolşevikiz, ne de komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkâr bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir demokrat hükümetidir…
Biz Türkler, bütün tarihimiz boyunca hürriyet ve istiklale timsal olmuş bir milletiz…
Bizim milletimiz, vatanı için, hürriyeti ve egemenliği için fedakâr bir halktır.
Bizim milletimiz derin bir maziye maliktir. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır." (Ruhun şad olsun Atatürk)
Bu milletin ekonomik bağımsızlığı için Milli Ekonomi Modelini, milli ve manevi birliği içinde Ehl-i Beyt külliyatı ve Hoş Geldin Atatürk eserlerini ortaya koyan Prof. Dr. Haydar Baş ise her daim şu gerçekler anlattı;
"Türk Milleti bu coğrafyada baş iken inancı bir, kıblesi bir, kitabı bir topluluk vardı. Bu topluluk gene aynı. Ama gelmiş batılılar bunu kendi değer ölçülerine göre bölüp dağıtmışlar.
Şimdi onların bu ölçülerine göre ülkelerinde siyaset yapan güdümlü insanlar var. Kendi milletinin değerlerine ters düşmüş, onların verdiği değer ölçülerine göre hayat yargılarını oluşturmuşlar. Nerede? Ortadoğu'nun tamamında. Başka nerede? Türkiye'de…"
Bu hakikatleri Sayın Erdoğan'da, bütün liderlerde biliyordu.
Peki, batının karşısında olan, batıya hayır, diyen tek bir parti, tek bir lider var mıydı? Şimdi mecliste böyle bir parti ve lider var mı? Yok.
O zaman bu sözler saklanmış bir hakikatin itirafı olsa da onun ötesinde bir mana taşımıyor.
Bu itirafın mana taşıması için aktif olabilmesi için Türk Milleti ruhunu ortaya koymak lazımdır.
Peki, Türkler millet olma ruhunu nereden almıştır? O iki emanetten; Kuran ve Ehl-i Beyt.
Merhum Baş Hocamız 2011 yılında şöyle diyordu; ""Esasen İslam, Türk Milletinin, milli dinidir.
O'nu, O'ndan kopardığınız zaman Türklüğü diye bir şeyi kalmaz. Bu milleti bir arada tutan en büyük harç İslam'dır ve milletimizi, Türk yapan unsurdur. O mayayı Muhammediyi atan Ehl–i Beyt'tir…
Bizi birbirine bağlayan unsurlarımız çok güçlüdür. Bu manevi unsurlar maddeye kültür olarak yansıdı. Buna Türk–İslam kültürü diyoruz. Kimliğimiz bu kültürdür. Bu kimlik duvar gibi batılın karşısında bir virgül taviz vermedi.
(Batı) O kimliği, onu yok etmek için seninle savaşıyor. Kültürünle, medeniyetinle, siyasetinle savaşıyor. Önce dinini hallediyor ki bunları ardından tek tek alabilsin. Ve nitekim de böyle oluyor.
Büyük Ortadoğu Projesi ve İslam dünyasında oynanan oyunun adı Müslümanların birbirine girerek tamamen mefluç hale gelmesi ve bu ülke üzerinde hesabı olanların da bu memleketi onlara meydan etmesi gayreti ve çalışmasıdır…
Türk kimliği bir manada ümmet birliğinin formülize edilmiş adıdır. Bundan dolayı Batı dünyasında Türk dediğiniz zaman hatıra İslam gelir, İslam dediğiniz zaman hatıra Türk gelir".
Bu mealde Batının, Türkleri hiç unutmamaları için Tevhidin merkezi Ehl-i Beyt'te buluşup, Milli Ekonomi Modelini uygulamaya koyup, 'ne AB, ne ABD. Yaşasın tam bağımsız Türkiye' demeliyiz.
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025