Temennimiz barışı konuşmak, barışı sağlamak. Ancak kesintisiz savaşı sonlandıramadık bir türlü. Bölgemizde ve özellikle Suriye'de varılan anlaşmalar, mutabakat koşulları ihlal edilip duruyor. İş bize bırakılsa ama bırakmazlar. Dış güçler çomak soktuğu sürece bitmez bu çatışmalar.
Görüş ve düşünce ayrılıklarından savaşlara kadar geniş bir yelpazeyi kapsayan çatışma, hayatın olağan akışı içinde mevcuttur. Her an içimizde varlığını hissettiğimiz duygu çatışmalarının ve başka kişi ya da kişilerle yaşadığımız pek çok çatışmanın bazılarını çözer bazılarıyla da devam ederiz. Günlük hayatımızın bir parçası olan çatışma aslında menfi bir durum değildir, önemli olan nasıl yönetildiğidir. İyi yönetilen bir çatışma iyi, kötü yönetilen -daha doğrusu yönetilemeyen- bir çatışma da kötü sonuçlar verebilir. Şiddete varmadığı sürece çatışma toplumsal değişim ve dönüşümün aracı haline gelebilir. Bu nedenle çatışma değil, çatışma yönetimidir önemli olan.
Çatışma yönetimi, pratik hayatta ilk insan topluluğu ile var olmasına rağmen, disiplin olarak son yıllarda uluslararası ilişkilerin bir alt dalı olarak ortaya çıkmıştır. Hatta uluslararası ilişkilerden önce, psikoloji ve işletme dallarında geliştirilmiş bir alandır. Fakat uluslararası ilişkilerde, iç siyasette söz konusu olan, siyasi çatışmaların yönetimidir.
Dünyada çatışma yönetiminin barışçıl metotları giderek yaygınlaşırken, her sorununu çatışmaya dönüştürme becerisini gösteren ülkemizde, bu disiplin uzun bir süre görmezden gelindi. Sadece uygulamada değil, literatürde de ihmal edildi.
Türkiye'nin iç ve dış politikasını derinden etkileyen mevcut siyasi, sosyal, ekonomik, etnik, dini ve kültürel sayısız çatışma varken, bu disiplinin bu kadar gözardı edilmesi bilinçli bir tercih midir, yoksa bir tesadüf müdür? Yoksa temelde siyasal kültürün ve ondan beslenen akademik dünyanın da içinde yer aldığı bütün bir toplumun bilimi ve bilimsel yöntemleri yok sayması mıdır?
"En iyi teori uygulamadır" sözünden hareketle İdlib'deki duruma baktığımızda; çatışmaları açıklamak için üzerinde durulan farklı noktalar çok çeşitli olup bunları başlıklar altında toplamak çok zordur. Çatışma olgusu olaylar zinciri olarak karşımızdadır. Suriye, Türkiye, Rusya ve İran İdlib'dedir. Dışarıdaki aktör ABD ve çömezleri PKK/PYD gibi terör örgütleri… Barışı önleyen faktörlere karşı en azından çatışmayı barışçıl yöntemlerle yönetecek uluslararası örgütler devreye sokulabilir. Başta Birleşmiş Milletler (BM) olmak üzere küresel ve bölgesel örgütler çatışmaların çözümünde önleyici diplomasi girişimlerinde bulunabilirler.
Ülkemiz ve bölgemiz açısından "Atatürk'e dönüş" le "Yurtta sulh, cihanda sulh" diplomasisini kullanarak, çatışmayı çözüme doğru yönetmemiz en akılcı yoldur.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023