Hıristiyan Avrupalı devletler için Osmanlı Devleti hasta yatağında yatan bir "Hasta Adam"dır ve sonu mutlaka ölümle bitecektir. Hemen aralarında anlaşırlar ve Türkiye'nin çöküşünü bir an önce görmenin sevinçli telâşı içinde harekete geçerler. Ancak tedirgindirler. Çünkü Avrupa kıtası içinde kendi aralarında da büyük hesaplaşmalar yaşamaktadırlar. Bu yüzden birbirlerinin her davranışını kıskanç bir bencillik ve kurnazlık dolu siyaset oyunlarıyla izlerken, Dünya Savaşı'nı hazırlamakta olduklarının farkına varmazlar bile.
Sayıları bir hayli yüksek olan bu parçalama projeleri 16. yüzyıldan başlamış ve 21. yüzyıla dek sürmüştür.
Avrupa'nın ikiyüzlülüğüne, Türkleri barbar diye suçlamalarına duygusal plânda tepkiler gösterilmesine ve IMF Dünya Bankası gibi Uluslararası Küresel Kapitalist Güçler'in oluşturdukları ekonomik krizlerden rahatsız olunmasına rağmen, Türklerin lügatinde hâlâ "emperyalizm" sözcüğü yoktur.
Bu ne zaman bitecektir?
Yakın tarihimizde Osmanlı aydınları imparatorluğun dağılmasıyla sonuçlanacak bu akımlara kanarak "devlet bir takım yenilikler yapmazsa batar" endişesiyle, Avrupa'yı esas alan ıslahat girişimlerine yol açtılar. Daha sonraki safhalarda "muasırlaşma", "Avrupalılaşma" yolunda ifrat/uç örnekleri verilecektir.
Tanzimat'tan bu yana müdemadiyen tekrarlanan, ulusal kompleksimiz haline gelen bir söz var: "Avrupalılaşmak". Buna bazen aynı manayı kastedecek şekilde; "Garplılaşmak, muasırlaşmak, asrileşmek, çağdaşlaşmak" da deniyor.
Cumhuriyet devrini kapsayan yakın tarihimizde de, "Avrupalılaştığımız" ya da "Avrupalılaşmak yolunda olduğumuzu" ifade eden sözler, daha bir yüksek sesle durmaksızın tekrar edildi durdu.
"Avrupalılaşmak" sözünü Avrupa dillerinde karşılayan bir ifade yok! Avrupa lisanı ve kültüründe 'Sömürgelileştirmek' kelimesi var ki; bu "Avrupalılaşmak" Avrupalı ülkeler için; eski müstemlekelerini dahil ettikleri ikinci sınıf ülke olmak demektir.
Avrupa Birliği'ne tam üye olmak için ısrar eden ülkemizin idarecileri, her halde Avrupalılaşmaktan maksatları, "Avrupa tipinde ilerlemek"ten başka bir şey değil diyorlarsa; o halde niçin siyasi, kültürel, sosyal ve en nihayetinde dini entegrasyondan demek olan "Kopenhag Kriterlerini" bir amentü olarak kabul ediyorlar? Yani Avrupa içinde-hayasızca-asimile olmayı adeta bir itikadi inanç ile milletin gündemine koyuyorlar?!
Bu düpedüz dini, kültürü, sanatı ve geleneğiyle köklü bir tarihe sahip milletimizin yüce medeniyetini, inkar etmek, aşağılamak hatta ona küfretmek, ona meydan okumaktır!
Bu milletin binlerce yıllık mukaddesatını ve medeniyetini "Avrupalılaşmak" uğruna inkar etmek, yok etmek bu millete rağmen yapılamayacak-dilim varmıyor ama gerçek bir ihanettir!
Bu mesele bizi ilgilendiren hayat-memat meselesidir artık. Kendimize gaye edindiğimiz bu Avrupa nedir? Avrupa modelini bırakarak yenilik yolunu başka bir istikamette aramak mümkün değil midir. Osmanlının son iki asrından bu zamana kadar yenilenmek ihtiyacını Avrupa da aramakla yenilendik mi, yoksa başka birşey mi olduk. Evvela bakalım; Avrupa ve onun temsil ettiği hayat dünyası nedir? Onun refah ve çekici maddi zenginliğiyle, bizi temsil eden ruh ve manaya gelen karşılığı nedir?
Bu "Avrupalılaşma ihanetine" kim izin verebilir?
Şimdi bunların cevabı veriliyor.
Sayıları bir hayli yüksek olan bu parçalama projeleri 16. yüzyıldan başlamış ve 21. yüzyıla dek sürmüştür.
Avrupa'nın ikiyüzlülüğüne, Türkleri barbar diye suçlamalarına duygusal plânda tepkiler gösterilmesine ve IMF Dünya Bankası gibi Uluslararası Küresel Kapitalist Güçler'in oluşturdukları ekonomik krizlerden rahatsız olunmasına rağmen, Türklerin lügatinde hâlâ "emperyalizm" sözcüğü yoktur.
Bu ne zaman bitecektir?
Yakın tarihimizde Osmanlı aydınları imparatorluğun dağılmasıyla sonuçlanacak bu akımlara kanarak "devlet bir takım yenilikler yapmazsa batar" endişesiyle, Avrupa'yı esas alan ıslahat girişimlerine yol açtılar. Daha sonraki safhalarda "muasırlaşma", "Avrupalılaşma" yolunda ifrat/uç örnekleri verilecektir.
Tanzimat'tan bu yana müdemadiyen tekrarlanan, ulusal kompleksimiz haline gelen bir söz var: "Avrupalılaşmak". Buna bazen aynı manayı kastedecek şekilde; "Garplılaşmak, muasırlaşmak, asrileşmek, çağdaşlaşmak" da deniyor.
Cumhuriyet devrini kapsayan yakın tarihimizde de, "Avrupalılaştığımız" ya da "Avrupalılaşmak yolunda olduğumuzu" ifade eden sözler, daha bir yüksek sesle durmaksızın tekrar edildi durdu.
"Avrupalılaşmak" sözünü Avrupa dillerinde karşılayan bir ifade yok! Avrupa lisanı ve kültüründe 'Sömürgelileştirmek' kelimesi var ki; bu "Avrupalılaşmak" Avrupalı ülkeler için; eski müstemlekelerini dahil ettikleri ikinci sınıf ülke olmak demektir.
Avrupa Birliği'ne tam üye olmak için ısrar eden ülkemizin idarecileri, her halde Avrupalılaşmaktan maksatları, "Avrupa tipinde ilerlemek"ten başka bir şey değil diyorlarsa; o halde niçin siyasi, kültürel, sosyal ve en nihayetinde dini entegrasyondan demek olan "Kopenhag Kriterlerini" bir amentü olarak kabul ediyorlar? Yani Avrupa içinde-hayasızca-asimile olmayı adeta bir itikadi inanç ile milletin gündemine koyuyorlar?!
Bu düpedüz dini, kültürü, sanatı ve geleneğiyle köklü bir tarihe sahip milletimizin yüce medeniyetini, inkar etmek, aşağılamak hatta ona küfretmek, ona meydan okumaktır!
Bu milletin binlerce yıllık mukaddesatını ve medeniyetini "Avrupalılaşmak" uğruna inkar etmek, yok etmek bu millete rağmen yapılamayacak-dilim varmıyor ama gerçek bir ihanettir!
Bu mesele bizi ilgilendiren hayat-memat meselesidir artık. Kendimize gaye edindiğimiz bu Avrupa nedir? Avrupa modelini bırakarak yenilik yolunu başka bir istikamette aramak mümkün değil midir. Osmanlının son iki asrından bu zamana kadar yenilenmek ihtiyacını Avrupa da aramakla yenilendik mi, yoksa başka birşey mi olduk. Evvela bakalım; Avrupa ve onun temsil ettiği hayat dünyası nedir? Onun refah ve çekici maddi zenginliğiyle, bizi temsil eden ruh ve manaya gelen karşılığı nedir?
Bu "Avrupalılaşma ihanetine" kim izin verebilir?
Şimdi bunların cevabı veriliyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002