Neden 21. yüzyıl Türkiye'sinde bir baba, futbola yatkın olan oğlunun değil de, kitaplardan başını kaldıramayan çocuğunun geleceğinden endişe duymaktadır?
Neden her şey bu denli parayla ölçülür hale gelmiştir? Para sahibinin peşinen her hakka sahip olduğu, görüşünün kaynağı nedir? Para ve makam hırsının, ne yoldan olursa olsun, etkili bir noktaya getirdiği yeteneksiz muhterisler, hangi cesaret ve hangi yetkililerin sessizlikleri içinde işgal ettikleri makamlarda oturabilmektedirler? Buna nasıl izin verilmektedir?
Bu fesat ve gaflet kulübü üyelerini andıran bir grup Avrupa Mandacısının siyasal, sosyal, ekonomik, hatta sanat hayatımızda köşe kapma anlayışı içindeki etkinliklerine ve ulusal anlayışa "Vatan-Millet-Sakarya" küçümsemesiyle yaklaşan iş bitirici özellikli yapılarına, hangi ruh karmaşasının etkisiyle katlanılmaktadır?
"Müslüman Türk" denen kimliğe giren o büyük yüceliğin, o ilâhi mananın, yok edilmesine yönelik eğilimler, bu denli büyük paradoks ve bu denli büyük çelişkiler halinde memleketimizin önüne bugün niçin dikilmiştir?
Her Müslüman Türk insanının ezbere bilmesi gereken Milli Kurtuluş Savaşı'nın unutturulmaya çalışılıyor olması ve daha sonra gerçekleştirilen ihanete eş değer bir biçimde Hıristiyanlaştırılma yolundaki çalışmaların binlerce kez yazılan öyküsüne, bir yenisini daha katma arzusunda da değilim, ama bugün yapılan bu Hıristiyanlaştırma ve dolayısıyla batılılaştırma eylemine bugün gazetelerde verdikleri çarşaf çarşaf ilanlarla "çocuklarımızın geleceği" diyerek halkı yalanlarla kandırmanın ağır vebalini topyekün hepimiz gelecek nesillerimize vermek zorunda kalacağız!
Eğer vatanım dediğim topraklarda özgürce yaşıyor ve gene o mücadele sonucu vatanım demek hakkına kavuştuğum bu topraklarda başımı secde-i Rahmana koyacak bir cami bulabiliyorsam, bu da o büyük asil direniş ile Avrupa'ya karşı verdiğim var olma mücadelesi olan Milli Kurtuluş Savaşı sayesindedir.
Ne yazıktır ki bugün, büyük mücadeleler sonucu bir çöküş ve parçalanıştan ayağa kaldırılarak, nice canlar pahasına kurulan bir Milli Devletin bir ulusal cumhuriyetin temel taşlarına dinamitler konmak isteniyor. Hem de en büyük varlık düşmanım Avrupa'ya iltihak için!...
Şark Meselesi kısaca, Edouart Diriault'nun La Question d'Orient= Doğu Sorunu adlı yapıtında belirttiği gibi Türkiye'nin parçalanması plânlarını kapsayan bir zaman sürecidir. Hatta bir bakıma bizim imparatorluğumuzun ve yakın tarihimizin öyküsüdür.
Batılı tarihçilerden pek çoğu, Şark Meselesinin Türklerin Avrupa'ya ayak basmasıyla başladığını söyler. Buna Türkleri Avrupa'dan atmak için sayısız projeler hazırlandığını da eklemek gerekir. Şark Meselesi bütünüyle olsun, belirli bir dönem için olsun, ya da Boğazlar gibi özellik arz eden sorunlar olsun, birçok parçalanma plânının ortaya atılmasının temel nedeni olmuştur. Bu yüzden politika adamları ve hatta imparatorlar için, Türkiye'nin bölüşülmesinde uygulanacak projelerin tartışılma fırsatı doğmuştur.
Neden her şey bu denli parayla ölçülür hale gelmiştir? Para sahibinin peşinen her hakka sahip olduğu, görüşünün kaynağı nedir? Para ve makam hırsının, ne yoldan olursa olsun, etkili bir noktaya getirdiği yeteneksiz muhterisler, hangi cesaret ve hangi yetkililerin sessizlikleri içinde işgal ettikleri makamlarda oturabilmektedirler? Buna nasıl izin verilmektedir?
Bu fesat ve gaflet kulübü üyelerini andıran bir grup Avrupa Mandacısının siyasal, sosyal, ekonomik, hatta sanat hayatımızda köşe kapma anlayışı içindeki etkinliklerine ve ulusal anlayışa "Vatan-Millet-Sakarya" küçümsemesiyle yaklaşan iş bitirici özellikli yapılarına, hangi ruh karmaşasının etkisiyle katlanılmaktadır?
"Müslüman Türk" denen kimliğe giren o büyük yüceliğin, o ilâhi mananın, yok edilmesine yönelik eğilimler, bu denli büyük paradoks ve bu denli büyük çelişkiler halinde memleketimizin önüne bugün niçin dikilmiştir?
Her Müslüman Türk insanının ezbere bilmesi gereken Milli Kurtuluş Savaşı'nın unutturulmaya çalışılıyor olması ve daha sonra gerçekleştirilen ihanete eş değer bir biçimde Hıristiyanlaştırılma yolundaki çalışmaların binlerce kez yazılan öyküsüne, bir yenisini daha katma arzusunda da değilim, ama bugün yapılan bu Hıristiyanlaştırma ve dolayısıyla batılılaştırma eylemine bugün gazetelerde verdikleri çarşaf çarşaf ilanlarla "çocuklarımızın geleceği" diyerek halkı yalanlarla kandırmanın ağır vebalini topyekün hepimiz gelecek nesillerimize vermek zorunda kalacağız!
Eğer vatanım dediğim topraklarda özgürce yaşıyor ve gene o mücadele sonucu vatanım demek hakkına kavuştuğum bu topraklarda başımı secde-i Rahmana koyacak bir cami bulabiliyorsam, bu da o büyük asil direniş ile Avrupa'ya karşı verdiğim var olma mücadelesi olan Milli Kurtuluş Savaşı sayesindedir.
Ne yazıktır ki bugün, büyük mücadeleler sonucu bir çöküş ve parçalanıştan ayağa kaldırılarak, nice canlar pahasına kurulan bir Milli Devletin bir ulusal cumhuriyetin temel taşlarına dinamitler konmak isteniyor. Hem de en büyük varlık düşmanım Avrupa'ya iltihak için!...
Şark Meselesi kısaca, Edouart Diriault'nun La Question d'Orient= Doğu Sorunu adlı yapıtında belirttiği gibi Türkiye'nin parçalanması plânlarını kapsayan bir zaman sürecidir. Hatta bir bakıma bizim imparatorluğumuzun ve yakın tarihimizin öyküsüdür.
Batılı tarihçilerden pek çoğu, Şark Meselesinin Türklerin Avrupa'ya ayak basmasıyla başladığını söyler. Buna Türkleri Avrupa'dan atmak için sayısız projeler hazırlandığını da eklemek gerekir. Şark Meselesi bütünüyle olsun, belirli bir dönem için olsun, ya da Boğazlar gibi özellik arz eden sorunlar olsun, birçok parçalanma plânının ortaya atılmasının temel nedeni olmuştur. Bu yüzden politika adamları ve hatta imparatorlar için, Türkiye'nin bölüşülmesinde uygulanacak projelerin tartışılma fırsatı doğmuştur.
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002