Düzmece ideolojilerin 20. yüzyılda yıkılmasıyla, soğuk savaş dönemini organize eden Batının, bilhassa Müslümanlar üstündeki sahte yüzü de ortadan kalkmış oldu. Bilhassa kendilerini birbirleriyle rekabet halinde gösterdikten sonra, birbirlerinin lehine ideolojilerinden karşılıklı olarak feragat etmeleri, Batının çifte standartlı çirkin çehresinin gün yüzüne çıkmasına sebep oldu. Bugün biliyorsunuz "Kızıl" tehlike yok, "Yeşil" tehlike var artık.
Sovyet imparatorluğunun bütünüyle çöküşünün arkasında, muazzam kapitalist bir zaferin olması beklenirdi. Fakat bunun öyle olmadığı kısa sürede hemen anlaşılmıştır. Çünkü batı, Yeşil tehlike dedikleri Müslümanları, yok edilmesi gereken asıl düşman olarak görüyor. Bu yeşil tehlike, esasen yeni bir düşman da değil... Batının bu düşman seçimi, bunu böyle tespit etmeleri başlangıçtan beri asıl tehlike gördükleri şeyin hep İslam ümmeti olduğu ortaya çıkıyor.
Yakın siyasi tarihimizde, İslam dünyasının yegane temsilcisi ve her bakımdan koruyucusu Osmanlı'nın, bugün küresel gücü oluşturan batı tarafınden tasfiye edilmeye çalışılması, bu Yeşil düşman politikanın bir neticesiydi. Araya giren bir ve ikinci dünya savaşlarıyla soğuk savaş dönemi bu realiteyi hiç değiştirmedi. İslamı topyekün tasfiye zihniyeti hâlâ, İslamı'n ilk yayılışında başlatılan "Haçlı" harekatındaki tazeliğini korumaktadır. Ve bu anlamda her ne kadar başka söylense de Müslüman'ın Müslümandan başka dayanacak dostu, müttefiki yoktur. Batılı için asıl tehlike hangi ırktan, hangi rejimden olursa olsun Doğu'dan gelecek yeşil tehlike. Kendi medeniyetine, kendi hükümranlığına son verecek biricik rakip olarak İslam'ı görmekte...
İşte size erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük! Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği bir gerçektir. Gösteriş düşkünlerinin çoğu, sonunda sapıtarak akla gelmedik herzeler yerler. Bu gibi alçaklıkta sınır tanımayan yaratıklardan başka ne beklenir?
Batının önüne bütün yeryüzü nimetlerini serin; mutluluk denizine, başı kaybolana, hatta suyun üstünden hava kabarcıkları çıkana kadar gömün; elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, yalnızca uyuması, ballı-kaymaklı yemesi, bir de insan soyunun tükenmesine çalışması için önüne bütün zenginlikleri yığın; bakın, bu insan tipi salt nankörlüğü, rezilliği yüzünden başınıza ne püsküllü belalar açacaktır! Hiçbir şeyi gözü görmez; bile bile en zararlı saçmalıklar yapar. Akıllara durgunluk veren en koyusundan ahmaklıklarını elden bırakmaz istemez, dünyaya lanet üstüne lanet yağdırır, alçaklık üstüne alçaklık yağdırır.
Bu manada Amerikan olsun, Avrupai olsun, Yahudi olsun ağır silahlarla, acımasız ölüm makineleriyle Filistin'de, Bağdat'ta, Afganistan da, Çeçenya'da, Balkanlar'da cehennemi kusması, acımasızca Müslümanları bombardıman etmesi kadar daha doğal bir şey yoktur kitaplarında. Çoluk çocuk, kadın, erkek masumları öldürmüşler. Hiç bir hükmü yok o alçaklık dedikleri hukuklarında. Katlettikleri insanların cesetlerini, enkaza çevirdikleri coğrafyanın içler acısı halini göremezler!
"Alçakça" gece-gündüz baskınlarıyla çocuklar katlediliyor! Taş taş üstüne bırakılmıyor, enkazların altında insan cesedi kokuyor!
Adalet, özgürlük ve eşitlik sırf uluslararası belgelerde ve yasalarda yazılı olmasıyla yaşandığını göstermediği gibi, bu kelimelerin çıktığı kavramlar sadece hukuki metin de değildir. Her kelimenin ardında bir hayat, bir birikim, bir oluş, bir zihniyet, bir tavır, vardır. Adalet vicdanlı olanların yapacağı erdemdir, hürriyet ruhu olanların soluyacağı şeydir, eşitlik, hakkı gözetenlerin uyguladığı iştir.
Batının hukuki kuralları ise Kıbrıs'ta, Bosna'da, Karabağ'da, Güney Doğu'da, Filistin'de bebek katillerini, insanlık düşmanlarını savunuyor, onları barış ve hürriyet kahramanı olarak takdis ediyor! Ve o hukuk Şaron gibi çirkin emellerini gerçekleştirmek, pisliğini örtmek için Filistin semalarında sokaklarında ölüm üstüne ölüm kusuyor. Dünya yaşanılan alçaklığa ses çıkartamıyor! Erdemsizliğin, ölçüsüzlüğün, insafsızlığın, alçaklığın adını "hukuk" koyan Amerika, İsrail, Avrupa!..
Sovyet imparatorluğunun bütünüyle çöküşünün arkasında, muazzam kapitalist bir zaferin olması beklenirdi. Fakat bunun öyle olmadığı kısa sürede hemen anlaşılmıştır. Çünkü batı, Yeşil tehlike dedikleri Müslümanları, yok edilmesi gereken asıl düşman olarak görüyor. Bu yeşil tehlike, esasen yeni bir düşman da değil... Batının bu düşman seçimi, bunu böyle tespit etmeleri başlangıçtan beri asıl tehlike gördükleri şeyin hep İslam ümmeti olduğu ortaya çıkıyor.
Yakın siyasi tarihimizde, İslam dünyasının yegane temsilcisi ve her bakımdan koruyucusu Osmanlı'nın, bugün küresel gücü oluşturan batı tarafınden tasfiye edilmeye çalışılması, bu Yeşil düşman politikanın bir neticesiydi. Araya giren bir ve ikinci dünya savaşlarıyla soğuk savaş dönemi bu realiteyi hiç değiştirmedi. İslamı topyekün tasfiye zihniyeti hâlâ, İslamı'n ilk yayılışında başlatılan "Haçlı" harekatındaki tazeliğini korumaktadır. Ve bu anlamda her ne kadar başka söylense de Müslüman'ın Müslümandan başka dayanacak dostu, müttefiki yoktur. Batılı için asıl tehlike hangi ırktan, hangi rejimden olursa olsun Doğu'dan gelecek yeşil tehlike. Kendi medeniyetine, kendi hükümranlığına son verecek biricik rakip olarak İslam'ı görmekte...
İşte size erdemsizlik ve buna bağlı olarak ölçüsüzlük! Ölçüsüzlüğün erdemsizlikten ileri geldiği bir gerçektir. Gösteriş düşkünlerinin çoğu, sonunda sapıtarak akla gelmedik herzeler yerler. Bu gibi alçaklıkta sınır tanımayan yaratıklardan başka ne beklenir?
Batının önüne bütün yeryüzü nimetlerini serin; mutluluk denizine, başı kaybolana, hatta suyun üstünden hava kabarcıkları çıkana kadar gömün; elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, yalnızca uyuması, ballı-kaymaklı yemesi, bir de insan soyunun tükenmesine çalışması için önüne bütün zenginlikleri yığın; bakın, bu insan tipi salt nankörlüğü, rezilliği yüzünden başınıza ne püsküllü belalar açacaktır! Hiçbir şeyi gözü görmez; bile bile en zararlı saçmalıklar yapar. Akıllara durgunluk veren en koyusundan ahmaklıklarını elden bırakmaz istemez, dünyaya lanet üstüne lanet yağdırır, alçaklık üstüne alçaklık yağdırır.
Bu manada Amerikan olsun, Avrupai olsun, Yahudi olsun ağır silahlarla, acımasız ölüm makineleriyle Filistin'de, Bağdat'ta, Afganistan da, Çeçenya'da, Balkanlar'da cehennemi kusması, acımasızca Müslümanları bombardıman etmesi kadar daha doğal bir şey yoktur kitaplarında. Çoluk çocuk, kadın, erkek masumları öldürmüşler. Hiç bir hükmü yok o alçaklık dedikleri hukuklarında. Katlettikleri insanların cesetlerini, enkaza çevirdikleri coğrafyanın içler acısı halini göremezler!
"Alçakça" gece-gündüz baskınlarıyla çocuklar katlediliyor! Taş taş üstüne bırakılmıyor, enkazların altında insan cesedi kokuyor!
Adalet, özgürlük ve eşitlik sırf uluslararası belgelerde ve yasalarda yazılı olmasıyla yaşandığını göstermediği gibi, bu kelimelerin çıktığı kavramlar sadece hukuki metin de değildir. Her kelimenin ardında bir hayat, bir birikim, bir oluş, bir zihniyet, bir tavır, vardır. Adalet vicdanlı olanların yapacağı erdemdir, hürriyet ruhu olanların soluyacağı şeydir, eşitlik, hakkı gözetenlerin uyguladığı iştir.
Batının hukuki kuralları ise Kıbrıs'ta, Bosna'da, Karabağ'da, Güney Doğu'da, Filistin'de bebek katillerini, insanlık düşmanlarını savunuyor, onları barış ve hürriyet kahramanı olarak takdis ediyor! Ve o hukuk Şaron gibi çirkin emellerini gerçekleştirmek, pisliğini örtmek için Filistin semalarında sokaklarında ölüm üstüne ölüm kusuyor. Dünya yaşanılan alçaklığa ses çıkartamıyor! Erdemsizliğin, ölçüsüzlüğün, insafsızlığın, alçaklığın adını "hukuk" koyan Amerika, İsrail, Avrupa!..
Adnan Ulutaş / diğer yazıları
- Bir medeniyetin iflası nedir bilir misin? / 23.07.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002
- Demokrasi kabusu / 17.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-II / 12.07.2002
- Avrupalılaşmanın neresindeyiz'-I / 11.07.2002
- Hangi zaman? / 10.07.2002
- Hangi ruh? / 09.07.2002
- Zulmün hukuku olmaz / 03.07.2002
- Batının ahlâksız hayatı! / 25.06.2002
- Avrupalaşma ihaneti / 19.06.2002
- Alçaklığın adı hukuk oldu! / 16.05.2002