İmam Hasan'ın kısa sözlerinden
İmam Hasan (a.s) buyurdu ki; Müşavere eden bir kavim, mutlaka kemale erişir
17.02.2025 00:17:00 / Güncelleme: 17.02.2025 11:04:27
Haber Merkezi
Haber Merkezi





İmam Hasan (a.s) buyurdu ki; Müşavere eden bir kavim, mutlaka kemale erişir.
Nimete şükretmemek alçaklıktır.
Evlatlarından birine hitaben buyurdu: Ey oğlum! Hiçbir kimseyle, onun nerelere girip çıktığını (nereye gidip geldiğini) öğrenmeden arkadaşlık kurma! Durumunu iyice araştırıp öğrendiğin, muaşeretinden hoşlandığın zaman, hatalarını düzeltmek ve zor durumlarda yardımlaşmak üzere onunla arkadaş ol.
Galip bir insan gibi istediğine ulaşmaya çalışma; yenik bir insan gibi de kadere teslim olma. Zira Allah'ın fazlını isteyip aramak sünnettendir.
Kazançta aç gözlü olmamak ise iffettendir. Rızklar paylaştırılmıştır; ne iffetli olman sana yetişecek bir rızkın önünü alır, ve ne de ihtiras rızkı çoğaltır; oysa ihtirasa dayanan bir hareket günahtır.
Gerçek yakın (akraba), nesep bakımından uzak olsa bile muhabbetin yakınlaştırdığı kimsedir ve gerçek yabancı nesep açısından yakın olsa bile muhabbetin uzaklaştırdığı kimsedir. Vücuda elden daha yakın bir şey yoktur, fakat kırıldığı zaman kesilip atılıyor.
Kendisi için en iyi durumu seçmeyi Allah'a bırakan kimse, Allah'ın kendisi için seçmiş olduğu durumdan başka bir durumu arzulamaz.
(Dünyada) ayıplanmaya katlanmak, cehennemin ateşine tahammül etmekten daha kolaydır.

Nimet içerisinde bulunduğunda (Allah'a) şükretmek, bir musibet gelip çattığında sabırlı olmak, şerri olmayan bir hayırdır.
Hastalıktan iyileşen birine şöyle buyurdu: Allah seni andı, sen de O'nu an. Günahlarını affetti, sen de O'na şükret.
Muâviye ile sulh ettiği zaman şöyle buyurdu: Allah'a andolsun ki, bizi Şamlılarla savaşmaktan alıkoyan ne şüphedir, ne de pişmanlık. Biz geçmişte, (kendi aramızda olan) sulh, selametlik ve sabır gücüyle savaşıyorduk.
Fakat bugün aramızdaki sulh ve selametin yerini düşmanlık, sabrımızın yerini de tahammülsüzlük almıştır. Sıffin Savaşı'na gittiğinizde dininiz dünyanızın önündeydi; bugün ise dünyanız dininizden öne geçmiştir.
Rabbiyle kendisi arasında olan şeyler hakkında, akıllı davranan bir kimse görmedim.
Kendisine, "Sizde azamet vardır." denildiğinde şöyle buyurdu: Hayır, bende izzet vardır; Allah buyuruyor ki: "İzzet Allah'ın, Resulü'nün ve müminlerindir."
Salih bir kardeşinin (dostunun) vasfında şöyle buyurdu: O gözümde insanların en büyüklerindendi; onu, benim gözümde büyüten en önemli şey, onun dünyayı küçük görmesi idi.
O cehaletin sultasına girmemişti. Sadece yararlı olduğuna inandığı bir şeye el uzatırdı. Ne şikâyet ederdi, ne kızardı, ne de üzülürdü. Ömrünün çoğu susmakla geçerdi; ama konuşunca bütün konuşanlara galip olurdu.
Görünüşü zayıftı; ama ciddiyet gelince (savaş olunca) aslan gibi savaşırdı. Ulemanın yanında olduğunda dinlemeyi konuşmaktan daha çok severdi. Fazla konuşmada yenilse bile susmada yenilmezdi. Yapmadığını söylemezdi; ama iddia etmediği şeyleri de yapardı.
İki yol önüne koyulduğunda hangisinin Allah'ın emrine daha yakın olduğunu bilmezse, hangisinin kendi heva ve hevesine daha yakın olduğuna bakar ve onu yapmazdı. Hiç kimseyi, özür gösterebileceği bir şey için kınamazdı.
Mescide devamlı giden insan şu sekiz hayırdan birine ulaşır: (Faydalanacağı) bir ayet öğrenir, yararlı bir arkadaş bulur, yeni bir bilgi elde eder, umulan bir rahmete kavuşur, hidayeti gösterecek veya aşağılıktan alıkoyacak bir söz öğrenir ve Allah korkusundan veya utanarak günahları terk eder.
Allah-u Teâla, İmam Hasan aleyhi's-selâm'a bir erkek çocuğu verdiğinde, Kureyş tebrik etmek için İmam'ın yanına gelip; "Süvari mübarek olsun." dediler. (Bu tabiri örfleri icabınca çocuğun büyüyüp yiğit ve şecaatli bir kişi olması için uğur tabiri olarak kullanırlardı.)
İmam; "Bu nasıl bir sözdür? Belki süvari olmaz piyade olur." buyurdu.
Cabir: "Ey Resulullah'ın torunu! (Öyleyse) nasıl diyelim?" dedi.
İmam: "Birinizin bir çocuğu olduğunda ve siz de onun yanına gittiğinizde şöyle tebrik edin: "Bağışlayan Allah'a şükret, bu bağış size mübarek olsun, Allah onu kemal çağına eriştirsin ve hayrından sizi faydalandırsın."
Nimete şükretmemek alçaklıktır.
Evlatlarından birine hitaben buyurdu: Ey oğlum! Hiçbir kimseyle, onun nerelere girip çıktığını (nereye gidip geldiğini) öğrenmeden arkadaşlık kurma! Durumunu iyice araştırıp öğrendiğin, muaşeretinden hoşlandığın zaman, hatalarını düzeltmek ve zor durumlarda yardımlaşmak üzere onunla arkadaş ol.
Galip bir insan gibi istediğine ulaşmaya çalışma; yenik bir insan gibi de kadere teslim olma. Zira Allah'ın fazlını isteyip aramak sünnettendir.
Kazançta aç gözlü olmamak ise iffettendir. Rızklar paylaştırılmıştır; ne iffetli olman sana yetişecek bir rızkın önünü alır, ve ne de ihtiras rızkı çoğaltır; oysa ihtirasa dayanan bir hareket günahtır.
Gerçek yakın (akraba), nesep bakımından uzak olsa bile muhabbetin yakınlaştırdığı kimsedir ve gerçek yabancı nesep açısından yakın olsa bile muhabbetin uzaklaştırdığı kimsedir. Vücuda elden daha yakın bir şey yoktur, fakat kırıldığı zaman kesilip atılıyor.
Kendisi için en iyi durumu seçmeyi Allah'a bırakan kimse, Allah'ın kendisi için seçmiş olduğu durumdan başka bir durumu arzulamaz.
(Dünyada) ayıplanmaya katlanmak, cehennemin ateşine tahammül etmekten daha kolaydır.

Nimet içerisinde bulunduğunda (Allah'a) şükretmek, bir musibet gelip çattığında sabırlı olmak, şerri olmayan bir hayırdır.
Hastalıktan iyileşen birine şöyle buyurdu: Allah seni andı, sen de O'nu an. Günahlarını affetti, sen de O'na şükret.
Muâviye ile sulh ettiği zaman şöyle buyurdu: Allah'a andolsun ki, bizi Şamlılarla savaşmaktan alıkoyan ne şüphedir, ne de pişmanlık. Biz geçmişte, (kendi aramızda olan) sulh, selametlik ve sabır gücüyle savaşıyorduk.
Fakat bugün aramızdaki sulh ve selametin yerini düşmanlık, sabrımızın yerini de tahammülsüzlük almıştır. Sıffin Savaşı'na gittiğinizde dininiz dünyanızın önündeydi; bugün ise dünyanız dininizden öne geçmiştir.
Rabbiyle kendisi arasında olan şeyler hakkında, akıllı davranan bir kimse görmedim.
Kendisine, "Sizde azamet vardır." denildiğinde şöyle buyurdu: Hayır, bende izzet vardır; Allah buyuruyor ki: "İzzet Allah'ın, Resulü'nün ve müminlerindir."
Salih bir kardeşinin (dostunun) vasfında şöyle buyurdu: O gözümde insanların en büyüklerindendi; onu, benim gözümde büyüten en önemli şey, onun dünyayı küçük görmesi idi.
O cehaletin sultasına girmemişti. Sadece yararlı olduğuna inandığı bir şeye el uzatırdı. Ne şikâyet ederdi, ne kızardı, ne de üzülürdü. Ömrünün çoğu susmakla geçerdi; ama konuşunca bütün konuşanlara galip olurdu.
Görünüşü zayıftı; ama ciddiyet gelince (savaş olunca) aslan gibi savaşırdı. Ulemanın yanında olduğunda dinlemeyi konuşmaktan daha çok severdi. Fazla konuşmada yenilse bile susmada yenilmezdi. Yapmadığını söylemezdi; ama iddia etmediği şeyleri de yapardı.
İki yol önüne koyulduğunda hangisinin Allah'ın emrine daha yakın olduğunu bilmezse, hangisinin kendi heva ve hevesine daha yakın olduğuna bakar ve onu yapmazdı. Hiç kimseyi, özür gösterebileceği bir şey için kınamazdı.
Mescide devamlı giden insan şu sekiz hayırdan birine ulaşır: (Faydalanacağı) bir ayet öğrenir, yararlı bir arkadaş bulur, yeni bir bilgi elde eder, umulan bir rahmete kavuşur, hidayeti gösterecek veya aşağılıktan alıkoyacak bir söz öğrenir ve Allah korkusundan veya utanarak günahları terk eder.
Allah-u Teâla, İmam Hasan aleyhi's-selâm'a bir erkek çocuğu verdiğinde, Kureyş tebrik etmek için İmam'ın yanına gelip; "Süvari mübarek olsun." dediler. (Bu tabiri örfleri icabınca çocuğun büyüyüp yiğit ve şecaatli bir kişi olması için uğur tabiri olarak kullanırlardı.)
İmam; "Bu nasıl bir sözdür? Belki süvari olmaz piyade olur." buyurdu.
Cabir: "Ey Resulullah'ın torunu! (Öyleyse) nasıl diyelim?" dedi.
İmam: "Birinizin bir çocuğu olduğunda ve siz de onun yanına gittiğinizde şöyle tebrik edin: "Bağışlayan Allah'a şükret, bu bağış size mübarek olsun, Allah onu kemal çağına eriştirsin ve hayrından sizi faydalandırsın."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.