"Söz, ortanındır; kim alınırsa ona kalır" demiş atalarımız. İnkârcıya, nanköre, müfterîye karşı tavrımız; Türk Milleti'ne karşı ise söylenecek sözlerimiz var!Turgut Özakman'ın günyüzüne çıkardığı, ibretlik bir tarihî vesikayı hatırlatacağım.Düşünenler düşünsün, utananlar utansın, utanmayanların yüzlerine hep berâber tükürelim diye...Atatürk'ün İsmet Paşa'ya yazdığı bir mektup bu..Seksen bir sene öncesinden bize yazılmışçasına okumamız gerek diye algıladım. Tabii Türk isek, Türk Milleti mensûbu isek, Kuvay-ı Milliyeci isek... Buyurun okuyalım:"Sevgili Paşam; Cumhuriyet'in ilk başbakanı olarak seni düşünüyorum. Dur, hiç itiraz etme.Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Başdelegesi olarak elbette biliyorsun. Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim: Bize geri, borçlu, hastalıklı bir vatan miras kaldı.Yoksul bir köylü devletiyiz.Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 km. kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin kuzeyini güneyine, batısını doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart. Denizciliğimiz acınacak durumda.Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olan bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız. Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyet'le de insanlıkla da bağdaşmaz. Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız.Her yerde tefeciler halkı eziyor. Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz. Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136. Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor. Üç milyon insanımız trahomlu. Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. Bit ciddi sorun. Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı % 60'ı geçiyor.Nüfusun % 80'i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölümü göçebe.Telefon, motor, makine yok. Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz. Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir'in bazı semtlerinde var.Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor. Yunanistan'dan gelen göçmen sayısı da 400 bini geçecek. İktisadi hayatımız da, eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız da çok az. Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş. Oysa Cumhuriyet'in insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz. Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor.Raporlarda daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var. Bunları Bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.Hedefimiz Milli İktisat. Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.Cumhuriyet'e uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.Ama yılmamak, ucuz, geçici çarelerle yetinmemek, halkı kurtarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı, uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak, bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız. Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu. Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.Allah yardımcımız olsun! 30 Ekim 1923" (Cumhuriyet-Türk Mucizesi, ikinci kitap-Turgut Özakman)"Hedefimiz Millî İktisat" cümlesini ve "Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği, kutsal bir görev bu" cümlesini; İkinci Kuvva-yı Milliyeciler'in, dikkatlerine bir daha ve altını çizerek sunuyorum. Demek ki işimiz zor ama imkânsız değilmiş!Allah'ın hiç kimseye taşıyamayacağı yük yüklemeyeceğine imanımızla başımızda Baştürk'ümüz Prof. Dr. Haydar Baş'ımızla, "Sosyal Devlet-Millî Devlet" Projemizle, "Millî Ekonomi Modeli"mizle; kaderin bizim kuşağa yüklediği, bu kutsal görevi; ya yerine getireceğiz, ya da yerine getireceğiz!"Sevgili Paşam;" diye başlayan mektubu; "Büyük Türk Milleti;" hitabıyla bize yazılmış gibi okursak ve o muhteşem emektarların yapmayı başardığı; teknolojik imkânları, elektriği, telefonu, ulaşım araçlarını, yolları, köprüleri kullanarak ve her kullandığımızda hak ettikleri rahmet ve duâlarımızı gönderek, ikinci kere bu işi başarmakla yükümlüyüz.Allah, -bizim de- yardımcımız olsun."OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN." Vesselâm...Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017