Kartalkaya'daki yangında hayatına kaybeden 76 vatandaşımıza, Gaziantep'teki yangında hayatlarını kaybeden 1 ve 3 yaşındaki evlatlarımıza, Aksaray'daki yangında hayatını kaybeden 3 yaşındaki evladımıza, Bursa'da ormanlık alanda yakılan 18 yaşındaki gencimize rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyor.
Millet olarak adeta savaşsız bir savaş hali yaşıyoruz. Afetler, belalar, vahşetler peş peşe geliyor.
Tek parti iktidarına bakıyorsun, 'gereken yapılacak, sorumluların en ağır cezayı alması sağlanacak' diyor ve asıl gündemlerine geçiyor.
Nedir asıl gündemleri? Koltuğu koruma ve kollamak için her yolu mubah görmek. Tabi böyle demiyorlar! Hukukun üstünlüğü, diyorlar. Devlet aklı, diyorlar. İç cepheyi güçlendirmek, diyorlar.
Ardından siyasi rakiplerine operasyonlar çekip, insanımızı keskinleştiriyorlar. Sonrada yargı eliyle 'halkı kin ve düşmanlığa yöneltmek' başlığından susturmaya muhalefeti bitirmeye çalışıyorlar.
Evet, özet budur. 'İç cepheyi güçlendireceğiz' diyenler, Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Hüseyin Baş'ı, yargı kanalıyla susturma gayretlerini bu haftanın ilk gününde Zafer Partisi Genel Başkanı, İBB Başkanı ve CHP Gençlik kolları Başkanı hakkında verdikleri kararlar ile hızlandırdılar.
Başta CHP olmak üzere muhalif partiler, medya ve hukukçular Pazartesi günü başlayan ve Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın tutuklaması ile devam eden süreci konuşuyor.
Ortak görüş yapılan uygulamaların hukukta tarifi olmadığı ve vahim neticelerini ortaya çıkacağı şeklinde.
Söyledikleri doğru. Verdikleri örnekler yerinde. Ama herkes iğneyi önce kendilerine batırmaları gerekmez miydi?
Adaletsizlik, hukuksuzluk, temel hakların gaspı sadece size dokunduğunda mı itiraz edeceksiniz?
BTP Lideri Hüseyin Baş hem parti lideri hem de bir hukukçu olarak en önemlisi insani görev olarak parti, kurum, kişi ayrımı yapmadan her hukuksuzluğa itiraz etmiş ve her türlü desteğini açıklamıştı.
Sayın İmamoğlu'na dava açıldığı gün Saraçhane'ye giden ilk lider Hüseyin Baş idi. Sayın Kılıçdaroğlu'na, Özgür Özel'e, Ümit Özdağ'a, Müsavat Beye, medyadaki isimlere karşı kullanılan yargı sopasının önüne kendini atan yine Hüseyin Baş idi.
Bugün Sayın Özdağ, İmamoğlu hakkındaki davalara anında tepki verenlerinden birisi de yine Hüseyin Baş'tı.
Ama Sayın Baş malum dava açıldığı ve kanunları zorlayarak verilen cezada çok az kesim hariç bugün gündem olan isimlerden hiç ses çıkmadı.
Sayın Baş, 'yangın düştüğü yeri yakar. Ama (söndürülmez ise) yangının yayılma özelliği vardır' sözleri bugün gerçeğe dönüştü.
'Adalet' başlığında bile bir olunmadığı için bugün bunları yaşıyoruz.
Bu karanlığı bitirmek için basit oy ve artık çürümüş ideolojik saplantıları bir kenara bırakıp milli ve manevi değerler etrafında bir olmak şarttır. Yoksa bu topuz daha çok can yakacaktır.
Bu süreç neden başladı?
'Bu sürecin bir yargı süreci, kararların yargı kararı olduğunu' iddia edenler bile iddialarına inanmıyor.
En çok üzüldüğüm kişi ise Adalet Bakanı! Bir kanunlara bakıyor, bir kararlara bakıyor. Aklına Saray'dan yapılan 'yargıyı tanımıyorum, kararı kabul etmiyorum' gibi nice açıklamalar, geliyor.
Ne yapacağını şaşırmış vaziyette, 'yargıyı kimse tehdit edemez, hukukun üstünlüğü ilkesine göre hareket ediyoruz' diyor.
İktidar neden bu yola tenezzül etti? Çünkü kaybetti. Suriye'de izlediği politika çöktü. Mücahit, Suriye'nin fatihi dedikleri Şara anında ülkemize % 500 gümrük koydu. Barzani ile poz verdi.
100 yıl önce Suriye'yi parselleyen emperyalist devletlerle el sıkıştı. Dahası artık PKK-PYD başlığında savaşın eşiğindeyiz.
Filistin ve Gazze başlığında maskesi düştü, kaybetti. Ege'de, Akdeniz'de, Kıbrıs'ta izlediği politikalar ülkemizin aleyhine gelişti, gelişiyor ve Sayın Erdoğan bu tabloyu açıklayacak cümle bulamıyor.
Ekonomiyi zaten bitirmiştiler. Son vergiler ve maaşlara zamcıklar AKP'ye oy verenleri bile 'artık yeter' boyutuna geçirdi. 'Bebek katiline' umut hakkı ile milletin umudunu bitirdiler.
'Ayasofya, başörtülü bacılarımıza şöyle böyle yaptılar, Halep'te Türk bayrağı, Türkiye yüz yılı' gibi narkozlar etkisini kaybetti.
Haliyle adaleti, kadıya göre dizayn etme süreci başlatıldı.
Bu sürecin mantığı yok
Bizim inancımızda, kültürümüze, 'sana ihanet edeni affet ama devlete ihanet edeni affetme, 'şahsınıza yapılan kötülüğü affedin, milletinize yapılanı affetmeyin' ölçüsü vardır.
Sayın Erdoğan milletimize, devletimize ihanet edenleri, kötülük edenleri affediyor. Kendisini eleştirenleri ise anında mahkemeye veriyor, hakimlerde gereğini yerine getiriyor.
Mehmet Şimşek'i affeden Erdoğan, Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu'nu ise affetmiyor. İlginç değil mi?
Trump'ın, Erdoğan'ın şahsında devlet ve milletimize yaptığı hakareti sineye çekip bugün 'dostum' diye hitap ederken, genele hitap cümlesinde 'oğlum' kelimesini kullanan Hüseyin Baş'a dava açıyor. İlginç değil mi?
Kuva-yi Milliye
Yapılacak olan şet nettir. Bütün muhalefet partileri, istibdattı bitirmek, adaleti kelepçelerinden kurtarmak ve de emperyalistlerin oyunlarına son vermek için Atatürk paydasından 'Kuvayı Milliye' adı altında buluşup, tam bağımsız Türkiye için ortak hareket etmek şarttır.
- Tek adamı ayakta tutan tek adamlar / 22.01.2025
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025
- Neden BTP? / 19.01.2025
- Milletin derdine gelecek olursak! / 18.01.2025
- Soykırımda ikinci safha ve Suriye / 17.01.2025
- Bu ülkeyi fırsatçılar mı yönetiyor? / 16.01.2025
- Sürecin adı belli değil ama sahibi belli / 15.01.2025
- Emeklileri hallettiler sıra ailede / 13.01.2025
- ‘Duanız olmasa Rabbim, size ne diye değer versin?’ / 12.01.2025