Ekonomi iflas etti. Dış ve iç politika iflas etti. Sağlık, eğitim iflas etti. Yargı bağımsızlığıymış, kişisel hakların korunmasıymış, ifade özgürlüğüymüş vs. hepsi yalan oldu. Devletin ve milletin malı zaten talan edilmişti.
Millet cinnet geçiriyor. Ülkenin her yerinden akıl almaz vahşet, cinayet haberleri geliyor.
Emekli, asgari ücretli, memur, işçi, sağlık çalışanları, öğretim görevlileri, polisler, uzman çavuşlar hemen her kesim, 'hakkımızı verin, alın terimizi gasp etmeyin' diyor. Ama Saray rahat. Ufak ortağı da rahat.
Neden bu kadar rahatlar, sorusunun cevabı varlık sebepleri sanayicinin, işletmecinin, işçinin, memurun, üreticinin, tüketicinin haklarını korumak, kollamak ve savunmak olan sendikaların, birlik başkanlarının, tüketici koruma derneklerinin başındaki kişilerin görevlerinin yapmaması, dahası tek adamın altında tek adam olarak tek adamı muhafaza ve müdafaa görevine soyunmalarıdır. İşte birkaç örnek;
Türk-İş Başkanı Ergün Atalay'ın 1978'de başlayan ve 2002'den beri Türk-İş'teki 'sendikacılık' serüveni devam ediyor. 23 yıldır başkan.
Ali Yalçın'ın 2004 yılında başlayan sendikacılık serüveni 2015 yılında zirveye çıkarak Memur-Sen Başkanı oldu. 10 yıldır o koltukta.
Mahmut Arslan, 3 Kasım 2002'de Hak-İş sendikası başkanlığına seçildi ve 23 yıldır o koltuğu işgal ediyor.
Değerli hemşerim Arzu Çerkezoğlu'nın sendikacılık serüveni 2001'de başlıyor. 2018'de DİSK Başkanı seçiliyor. Diğer sendikalarda da tablo aynı.
Ama bu ülkede insanlar emeğinin, alın terinin hakkını alamıyor. Kazanılmış haklarını elde etmek için kanundan gelen gösteri, eylem haklarını bile kullanamıyor.
Bu ülkenin emekçileri sağlıksız ortamlarda çalıştırılıyor. Kanun olmasına rağmen 8 saatten fazla çalıştırılıyor. Mesai ücreti isteyene, 'çalışmıyorsan çek, git' resti çekiliyor.
Özellikle Anadolu'nun küçük kasabalarındaki dükkanlarda, marketlerde, kasaplarda, çay ocaklarında, manavlarda insanlar sigortasız ve asgari ücretin altında çalıştırılıyor.
Yahu! Bu ülkede insanlar, sendikalı diye işten atılıyor. Patronlar tarafından 'Kod 29' diye tanımlanan bir ahlaksızlık yapılıyor.
Ama işçinin, memurun, emeklinin, emekçinin hakkını savunmak için var olan sendikaların başkanları aynen TBMM'deki muhalefet parti liderleri gibi hükümete birkaç laf edip, hafiften gözdağı verip akabinde lüks yaşamlarında, emekçilerin hakları için daha etkili hangi cümleleri kurabiliriz (!) diye istişare ediyorlar.
Sizleri utanmaya ve de istifaya davet ediyor. Bu ülkenin sorunu sadece tek parti rejimi değildir. O rejim içinde kendi alanınızda tek adamlığa soyunan ve el ele yürüyen sizlersiniz.
Sadece sendikalar mı?
Tabi ki hayır. Her alanda çürümüşlük, kokuşmuşluk ve de tek adamlık hakim.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı M. Rifat Hisarcıklıoğlu 2001'den bu tarafa yani 24 yıldır o koltuğu işgal ediyor.
Gürsel Baran, Ankara Ticaret Odası Başkanı. 2016 yılından beri başkan.
400 bin İstanbullu firmayı temsil eden İstanbul Ticaret Odası'nın yeni Yönetim Kurulu Başkanı Şekib Avdagiç 1990 yılında MÜSİAD'ın kurucularından.
1995-1999 arası İstanbul Ticaret Odası Meclis Üyeliği ve 2005-2009 arasında İstanbul Ticaret Odası Yönetim Kurulu Üyeliği yaptı. 2013 – 2018 arasında İstanbul Ticaret Odası Meclis Başkanı ve o günden beride başkan. Diğer illerimizdeki ticaret odaları başkanları da aynı.
Halkın tanıdığı isimler
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB)'da Şemsi Bayraktar 2003 yılından beri 22 yıldır koltuğunu muhafaza ediyor.
Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Başkanı Bendevi Palandöken 1990 yılından beri yani 35 yıldır koltuğunu muhafaza ediyor.
Ülkemizdeki ticaretin, ziraatın, esnafın, sanatkârların hali ortada. Yahu millete yedirmedikleri şey kalmadı. Başkanlar ise bol bol tavsiye veriyor!
Sormak istiyorum; Siz neyin başısınız? Kimin için başsınız? Ülkemizdeki bu çöküşe rağmen sizler hala o koltukta oturuyorsanız, hizmetiniz halka değil gücedir. Göreviniz milletin hakkını savunmak değil iktidar sahibini korumak ve kollamaktır.
'Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin fabrika ayarları bozuluyor'
BTP lideri Hüseyin Baş, 'Atatürk'ün kurduğu cumhuriyetin fabrika ayarları bozuluyor' demiş ve eklemişti;
"Ülke enteresan bir yere doğru gidiyor. Bak öyle bir şey var ki, Atatürk bir ülke kurdu, bu ülkeyi bize bıraktı, 'burada yaşayın, bunu geliştirin' dedi. İşin Türkçesi bu.
Nasıl yaptı bunu? Atatürk bunu yaparken sarayları kapattı, yüz sene geçti saraylar açılmaya başlandı.
Egemenliği tek bir adamın elinden alıp bütün bir millete verdi, yüz sene geçti milletten egemenlik alınıp tek adama verildi.
Atatürk mübadele yapıp Anadolu'yu Türklerle doldurdu. Bugün kendi mübadelelerini yapıyorlar
Anadolu'daki Türkleri yurt dışına sürüyorlar, 'giderlerse gitsin' diyorlar. Doktoru, mühendisi, avukatı, öğretmeni aklınıza hangi meslek grubu geliyorsa marangozu, tesisatçısı, elektrikçisi... Yurt dışına gidiyor. Anadolu'yu da yabancılarla dolduruyorlar. Atatürk ne yaptıysa tersini yapıyorlar."
Bu tablonun sorumlusu sadece siyasetçiler değildir. Yukarıda saydığım kesimlerde birebir ortaktır.
Artık hakkına çıkma vakti. Artık haklıya sahip çıkma vakti. Çünkü söz konusu vatandır.
- Sayın Erdoğan ‘devletin dini adalettir’ dedi / 20.01.2025
- Neden BTP? / 19.01.2025
- Milletin derdine gelecek olursak! / 18.01.2025
- Soykırımda ikinci safha ve Suriye / 17.01.2025
- Bu ülkeyi fırsatçılar mı yönetiyor? / 16.01.2025
- Sürecin adı belli değil ama sahibi belli / 15.01.2025
- Emeklileri hallettiler sıra ailede / 13.01.2025
- ‘Duanız olmasa Rabbim, size ne diye değer versin?’ / 12.01.2025
- Talan edilmiş Anadolu’dan tam bağımsız Türkiye’ye / 11.01.2025