Yıl 2005 ve 2006; aralıksız siyasi çalışma yaptığımız dönem. Köyleri, kasabaları dolaşıyoruz ve mevcut hükümetin yaptığı icraatları anlatıyoruz. Konya’nın Sarayönü, Ilgın ve Kadınhanı ilçelerinin köylerini deyim yerindeyse hallaç pamuğu gibi atıyoruz. O köy senin bu kasaba benim geziyoruz, bildiğimiz doğruları anlatıyoruz. O köy ve kasabalarda kahvelerden daha ziyade köy odaları mevcut. Biz yine bir odada milletlin birlik ve beraberliğinden, Türkiye’nin konumundan, AB’ye girmemizin bu milletin faydasına olmadığından bahsediyorduk. Tabi karşılıklı tartışmaların olduğu bir sırada genç bir delikanlı söz aldı ve dedi ki; “Bu ağabeylerin anlattıklarına benzer konuları bize askerde de anlatıyorlar.” Meğer bu delikanlı dağıtım izninden gelmiş. O dönemlerde askerden izine gelen gençlere sorduğumda yine buna benzer cevaplar almıştım. Fakat birkaç gün önce askerden gelen bir delikanlı ile görüştüğümde hoşbeşten sonra sordum: Size nasıl ders veriyorlar? Asker çocuk; silah atışı, silah nasıl sökülür takılır, mıntıka temizliği ve nöbetten bahsetti. Kendi kendime bir kıyaslama yaptım. 2006 yılından sonra internet andıcı diye bir olay gündeme geliyor ve Türk askeri terörist olarak görülüyor. Neymiş efendim Türk Askeri çete kuruyormuş. Şu anda 58 general ve amiralin içeride olduğu konuşuluyor. 20 Ocak 2012 tarihli Yeni Mesaj Gazetesinde Sabahattin Önkibar bey’in yazısında “Belli ki o iş toplumu ajite etmek için yapılmış ve amaca da varmıştır.” diyor. Ajitenin ne olduğunu anlayamadım ama babamın televizyon ve radyo haberlerini dinledikten sonra şöyle dediğini duydum: “Şu işe bak yahu koca koca generallerin yaptığına bak.”
Demek ki birileri Türk askeriyle Türk milletini karşı karşıya getiriyor. Aslında bu oyun yeni değil; 28 Şubat sürecinde de Prof. Dr. Haydar Baş Hoca’mız demişti ki; “Bu olayı Türk askerini milletin gözünden düşürmek için yaptılar.”
Ertuğrul Gazi, Osman Gazi’ye vasiyetinde ilim erbabına ve âlime sahip çık diyor. Yıllardır birileri askerle sivili karşı karşıya getirmek için çalıştı; bugün de bunu başarmış gibi görünüyorlar. 21 Ocak 2012 Yeni Mesaj gazetesinde Akın Aydın köşe yazısında İlker Başbuğ hakkında şunları yazmıştı: “Savunmasında prosedürleri anlatıyor. Bırak bunları ABD’nin TSK üzerindeki etkilerini anlat. Belki bu noktada sen de suçlanacaksın, yanlışlarını anlatacaksın. Ama bir milletin, bir devletin önünü açacaksın. Bir askere bu onur yetmez mi?”
Anladığım kadarıyla demek ki Türk ordusunun içinde ABD var. Ne yaptığını ne yapacağını biliyor ve kontrol ediyor. 2006 yılındaki askerin tutumundan rahatsız oluyor ve internet andıcı ile askeri ters köşeye yatırıyor. Üst kademedeki ordu mensupları da arkadaşlarına sahip çıkmıyor ve susuyor. “Susma sustukça sıra sana da gelecek” sözü gerçekleşiyor. Yapılması gereken “ordu bizim, devlet bizim, millet bizim” diyebilmektir. Bizim bizden başka da dostumuz yok. Tecrübeli bir devlet geleneğine sahibiz. Bulunduğumuz bu coğrafyada kalmanın tek yolu bu birlikteliğe sahip olup ABD’nin ve AB’nin dümen suyundan çıkarak bu topraklarda kendi stratejimizi geliştirmek ve de uygulamak zorundayız. Bu da bizde fazlasıyla var, yeter ki çözüm arayalım.
Demek ki birileri Türk askeriyle Türk milletini karşı karşıya getiriyor. Aslında bu oyun yeni değil; 28 Şubat sürecinde de Prof. Dr. Haydar Baş Hoca’mız demişti ki; “Bu olayı Türk askerini milletin gözünden düşürmek için yaptılar.”
Ertuğrul Gazi, Osman Gazi’ye vasiyetinde ilim erbabına ve âlime sahip çık diyor. Yıllardır birileri askerle sivili karşı karşıya getirmek için çalıştı; bugün de bunu başarmış gibi görünüyorlar. 21 Ocak 2012 Yeni Mesaj gazetesinde Akın Aydın köşe yazısında İlker Başbuğ hakkında şunları yazmıştı: “Savunmasında prosedürleri anlatıyor. Bırak bunları ABD’nin TSK üzerindeki etkilerini anlat. Belki bu noktada sen de suçlanacaksın, yanlışlarını anlatacaksın. Ama bir milletin, bir devletin önünü açacaksın. Bir askere bu onur yetmez mi?”
Anladığım kadarıyla demek ki Türk ordusunun içinde ABD var. Ne yaptığını ne yapacağını biliyor ve kontrol ediyor. 2006 yılındaki askerin tutumundan rahatsız oluyor ve internet andıcı ile askeri ters köşeye yatırıyor. Üst kademedeki ordu mensupları da arkadaşlarına sahip çıkmıyor ve susuyor. “Susma sustukça sıra sana da gelecek” sözü gerçekleşiyor. Yapılması gereken “ordu bizim, devlet bizim, millet bizim” diyebilmektir. Bizim bizden başka da dostumuz yok. Tecrübeli bir devlet geleneğine sahibiz. Bulunduğumuz bu coğrafyada kalmanın tek yolu bu birlikteliğe sahip olup ABD’nin ve AB’nin dümen suyundan çıkarak bu topraklarda kendi stratejimizi geliştirmek ve de uygulamak zorundayız. Bu da bizde fazlasıyla var, yeter ki çözüm arayalım.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Vahit Belge / diğer yazıları
- Türk Telekom'a neden ulaşılamıyor? / 01.04.2023
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012