Her yıl Mart ayının son haftası vergi haftası olarak kutlanır. Yıllardan beri duyduğumuz, verginizi verin ki size yol, su, çeşme, okul v.s olarak geri dönsün. Bu sözler çok doğru, bir de uygulamasına bakalım gerçekten öyle mi?
Türkiye, uzun yıllardan beri kendi parasını basmıyor. Üretiminin karşılığı olan parayı vatandaşının ürettiği et, süt, yumurta, arpa, buğday, mısır, yulaf, fındık, fıstık, tekstil ürünleri ve sanayi ürünleri aklınıza ne geliyorsa…
Bağımsız ulus devletler, senyoraj hakkını kullanır. Ne hikmetse biz küresel güçlerden para alıyoruz ve onlara faiz ödüyoruz. Bu ödediğimiz faiz de her yıl artıyor ve hükümette her yıl yeni vergiler bularak bunu halkın sırtına yüklüyor.
Birkaç gün evvel alışveriş yapmak için bir esnaf arkadaşın dükkânına uğradım.
İçeride 3 kişi vardı.
Selamdan sonra hemen işyeri sahibi arkadaş gergin bir şekilde sana bir şey soracağım dedi ve söze başladı.
2–3 dairesi veya evi olan nasıl beyanname verecek hangisini bildirecek, dedi.
Benim bildiğim kendi oturduğun daire dışında kira gelirinden vergi ödemek zorundadır, dedim. Bir başka arkadaş “hayır” dedi.
Diyelim ki üç dairen var birinde kendin, diğerinde oğlun ve üçüncüsünde kiracı var. İlk ikisinden vergi yok üçüncüsünden vergi alınacak, dedi. Tartışma uzayınca muhasebeciye soralım dedik. Muhasebeci arkadaşta, bu konu netleşmedi yakında bize bildiri gelecek, dedi.
Evet, şu anda kendi oturduğumuz daireye emlak vergisi, kullandığınız arabaya plaka vergisi, yük taşıyan arabaya K1, K2, K3… vergileri alınıyor. Türkiye 400’ü aşkın vergi çeşidi var ama bu vergiler azalmayacak artacak.
Niye mi?
Çünkü her gün devletin borcu artıyor, artan borcun faizi de artıyor. O yüzden Türkiye’yi idare eden hükümet bu faiz borçlarını her yıl gözden geçirmek ve halkın sırtına yeni vergiler koymak zorunda hatta ileride sağa baktın, sola baktın, yukarı-aşağı baktın vergisi de çıkacak.
Temel İstanbul da gezerken bir gökdelen görüyor. Gökdeleni seyrederken yanına bir uyanık gelir, “ne yapıyorsun” der.
Temel: Gökdelenin katını sayıyorum der.
Uyanık: Kaç tane saydın der.
Temel: 5 tane demiş.
Uyanık: Ver bakalım 5 lira der.
Temel: Çıkarmış 5 lirayı vermiş, uyanık yanından ayrılınca 10 tane saymıştım demiş.
Sen sıcak para Türkiye’yi terk etmesin diye küresel, global babaların faizlerinden vergi almayacaksın, Hatice teyzenin, Ahmet amcanın aldığı ekmekten vergi alacaksın.
Kralın birisi durmadan halka vergi üzerine vergi yüklüyormuş.
Danışmanlarına soruyor halkın durumu nasıl diye.
Danışman da, kızıyorlar, bağırıyorlar, çağırıyorlar diyor.
Kral da önemli değil diyor. En son vergi de halk başlıyor gülmeye bu durum krala bildiriliyor.
Kral bunun üzerine bu tehlike, vergiyi durdurun diyor.
Sizi bilmem ama ben şu anda halkın gülmesini yakın görüyorum. İlgililere duyurulur.
Türkiye, uzun yıllardan beri kendi parasını basmıyor. Üretiminin karşılığı olan parayı vatandaşının ürettiği et, süt, yumurta, arpa, buğday, mısır, yulaf, fındık, fıstık, tekstil ürünleri ve sanayi ürünleri aklınıza ne geliyorsa…
Bağımsız ulus devletler, senyoraj hakkını kullanır. Ne hikmetse biz küresel güçlerden para alıyoruz ve onlara faiz ödüyoruz. Bu ödediğimiz faiz de her yıl artıyor ve hükümette her yıl yeni vergiler bularak bunu halkın sırtına yüklüyor.
Birkaç gün evvel alışveriş yapmak için bir esnaf arkadaşın dükkânına uğradım.
İçeride 3 kişi vardı.
Selamdan sonra hemen işyeri sahibi arkadaş gergin bir şekilde sana bir şey soracağım dedi ve söze başladı.
2–3 dairesi veya evi olan nasıl beyanname verecek hangisini bildirecek, dedi.
Benim bildiğim kendi oturduğun daire dışında kira gelirinden vergi ödemek zorundadır, dedim. Bir başka arkadaş “hayır” dedi.
Diyelim ki üç dairen var birinde kendin, diğerinde oğlun ve üçüncüsünde kiracı var. İlk ikisinden vergi yok üçüncüsünden vergi alınacak, dedi. Tartışma uzayınca muhasebeciye soralım dedik. Muhasebeci arkadaşta, bu konu netleşmedi yakında bize bildiri gelecek, dedi.
Evet, şu anda kendi oturduğumuz daireye emlak vergisi, kullandığınız arabaya plaka vergisi, yük taşıyan arabaya K1, K2, K3… vergileri alınıyor. Türkiye 400’ü aşkın vergi çeşidi var ama bu vergiler azalmayacak artacak.
Niye mi?
Çünkü her gün devletin borcu artıyor, artan borcun faizi de artıyor. O yüzden Türkiye’yi idare eden hükümet bu faiz borçlarını her yıl gözden geçirmek ve halkın sırtına yeni vergiler koymak zorunda hatta ileride sağa baktın, sola baktın, yukarı-aşağı baktın vergisi de çıkacak.
Temel İstanbul da gezerken bir gökdelen görüyor. Gökdeleni seyrederken yanına bir uyanık gelir, “ne yapıyorsun” der.
Temel: Gökdelenin katını sayıyorum der.
Uyanık: Kaç tane saydın der.
Temel: 5 tane demiş.
Uyanık: Ver bakalım 5 lira der.
Temel: Çıkarmış 5 lirayı vermiş, uyanık yanından ayrılınca 10 tane saymıştım demiş.
Sen sıcak para Türkiye’yi terk etmesin diye küresel, global babaların faizlerinden vergi almayacaksın, Hatice teyzenin, Ahmet amcanın aldığı ekmekten vergi alacaksın.
Kralın birisi durmadan halka vergi üzerine vergi yüklüyormuş.
Danışmanlarına soruyor halkın durumu nasıl diye.
Danışman da, kızıyorlar, bağırıyorlar, çağırıyorlar diyor.
Kral da önemli değil diyor. En son vergi de halk başlıyor gülmeye bu durum krala bildiriliyor.
Kral bunun üzerine bu tehlike, vergiyi durdurun diyor.
Sizi bilmem ama ben şu anda halkın gülmesini yakın görüyorum. İlgililere duyurulur.
Vahit Belge / diğer yazıları
- Türk Telekom'a neden ulaşılamıyor? / 01.04.2023
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012
- Kaidesizlik / 31.05.2012
- Tek çözüm erken seçim ve Prof. Dr. Haydar Baş / 24.03.2012
- Türk - Amerikan ortak filmi / 20.03.2012
- İki eser ve sanatçılar / 13.03.2012
- Vatandaş kızıyor ama gülmesi yakın / 10.03.2012
- Hizaya gel / 07.03.2012
- Bulanık hava / 19.02.2012
- Misyoner ajanlar, ajan misyonerler / 14.02.2012
- Hikaye / 11.02.2012