Yazımın başlığını görünce Anneler Günü geçeli çok oldu diyebilirsiniz. Ama şunu bilin ki bu özellikle geciktirilmiş bir yazıdır. Çünkü klişeleşmiş canım annem, cicim annem yazılarının arasında kaybolup gitmesini istemedim.
Annelik! Annelik nedir? Dokuz ay karnında taşımak, emzirmek, karnını doyurmak, uyutmak, okula göndermek, sonra evlendirmek, ölünce de ev, araba falan miras bırakmak. Kabaca bakıldığında öyle görünebilir.
Ama annelik bazen karnını doyurmak kadar Hz. Fatıma annemizin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimize yaptığı gibi mübarek bir kandil günü çocuğunu yarı aç bırakarak toklukla beraber rehavet basmasını ve uykularının gelmesini engellemek ve sabaha kadar ibadet edip ahirete yatırım yapabilmelerini sağlamaktır.
Annelik bazen gece uykudan kalkıp üstünü örtmek kadar zatürre olup öleceğini bildiği halde bebeğinin üstündeki battaniyeyi alıp yağmurdan ıslanmasın diye top mermisine sarmaktır.
Annelik bazen Anneler Günü’nden bir gün önce haince düzenlenmiş bir patlamada evladını kaybedip, yanmış, parçalanmış cesedini enkazdan kendin çıkarıp acıların en büyüğünü yaşarken annesini kaybeden torununu teselli etmek için acını bağrına gömüp gülümsemektir.
Annelik bazen evladının yanlış siyasetler yüzünden bilerek kurban edildiğini bildiğin halde “Vatan sağolsun!” deyip şehitlikte, mezarı başında tek başına ağlamaktır.
Annelik bazen Çanakkale Savaşı’nda belki adını dahi bilmediğimiz bir annemizin yaptığı gibi bir bölük düşman askerini öldürüp orduya zaman kazandırmak uğruna kendi evlatlarına da zehir yedirmektir.
Ama, annelik kendi evladına gemicikler alıp, Amerika’da refah içinde yaşatıp ondan sonra da vatanı satarken, şehit annesinin gecekondusuna bir poşet erzakla gidip, iki damla timsah gözyaşı dökmek değildir. Annelik bu vatanın tüm evlatlarını kendi evladın bilmektir.
Annelik, kundaktaki binlerce bebeğin katili değilmiş gibi, karnındaki bebeğiyle binlerce annenin katili değilmiş gibi teröristbaşıyla masaya oturanları savunmak için akil(!) olup şehir şehir gezmek değildir.
Annelik, çocuğuna ölünce miras bırakmak için yastık altına iki üç bilezik saklamak, ya da ev araba almak da değildir. Annelik, ‘’Ben öldükten sonra da evladım bu vatan toprağında özgürce, namusuyla, imanıyla yaşayabilecek mi?’’ diye endişe etmek ve bu yüzden bu vatana, bu bayrağa sahip çıkmaktır. Annelik evde bütün gün oturup ne giysem, ne giymesem ya da kimi kiminle evlendirsem programlarını izlemek değil, gündemi takip edip olanı biteni farketmek ve çevrendekileri de uyandırmaktır ki yarın iş işten geçmesin. Yarın kızın Irak’taki, Filistin’deki, Bosna’daki kızların yaşadığını yaşamasın.
Annelik, sırf karnın tok, sırtın pek diye, eşin devletten ihale alıyor diye gözü kör, kulağı sağır olmak değildir. Birilerinin bedava avukatı olmak hiç değildir.
Kurtuluş Savaşı’nda Kara Fatma’nın, Nene Hatun’un yaptığı gibi bağımsızlık yoluna baş koymuş, Kuva-yi Milliye ruhunu taşıyan lideri bulmak, peşinden gitmek ve var gücünle ona destek olmaktır. Bugün annelik, onların 80 yıl önce Atatürk’ün etrafında toplandıkları gibi bir benimle ne olur demeden bugünün Atatürk’ü, Baştürk Haydar Baş’a sahip çıkmak, destek olmak ve önünü açmaktır. Zira çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras tam bağımsız Türkiye’dir. Bugün bunu sağlayacak tek lider de Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Annelik! Annelik nedir? Dokuz ay karnında taşımak, emzirmek, karnını doyurmak, uyutmak, okula göndermek, sonra evlendirmek, ölünce de ev, araba falan miras bırakmak. Kabaca bakıldığında öyle görünebilir.
Ama annelik bazen karnını doyurmak kadar Hz. Fatıma annemizin Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimize yaptığı gibi mübarek bir kandil günü çocuğunu yarı aç bırakarak toklukla beraber rehavet basmasını ve uykularının gelmesini engellemek ve sabaha kadar ibadet edip ahirete yatırım yapabilmelerini sağlamaktır.
Annelik bazen gece uykudan kalkıp üstünü örtmek kadar zatürre olup öleceğini bildiği halde bebeğinin üstündeki battaniyeyi alıp yağmurdan ıslanmasın diye top mermisine sarmaktır.
Annelik bazen Anneler Günü’nden bir gün önce haince düzenlenmiş bir patlamada evladını kaybedip, yanmış, parçalanmış cesedini enkazdan kendin çıkarıp acıların en büyüğünü yaşarken annesini kaybeden torununu teselli etmek için acını bağrına gömüp gülümsemektir.
Annelik bazen evladının yanlış siyasetler yüzünden bilerek kurban edildiğini bildiğin halde “Vatan sağolsun!” deyip şehitlikte, mezarı başında tek başına ağlamaktır.
Annelik bazen Çanakkale Savaşı’nda belki adını dahi bilmediğimiz bir annemizin yaptığı gibi bir bölük düşman askerini öldürüp orduya zaman kazandırmak uğruna kendi evlatlarına da zehir yedirmektir.
Ama, annelik kendi evladına gemicikler alıp, Amerika’da refah içinde yaşatıp ondan sonra da vatanı satarken, şehit annesinin gecekondusuna bir poşet erzakla gidip, iki damla timsah gözyaşı dökmek değildir. Annelik bu vatanın tüm evlatlarını kendi evladın bilmektir.
Annelik, kundaktaki binlerce bebeğin katili değilmiş gibi, karnındaki bebeğiyle binlerce annenin katili değilmiş gibi teröristbaşıyla masaya oturanları savunmak için akil(!) olup şehir şehir gezmek değildir.
Annelik, çocuğuna ölünce miras bırakmak için yastık altına iki üç bilezik saklamak, ya da ev araba almak da değildir. Annelik, ‘’Ben öldükten sonra da evladım bu vatan toprağında özgürce, namusuyla, imanıyla yaşayabilecek mi?’’ diye endişe etmek ve bu yüzden bu vatana, bu bayrağa sahip çıkmaktır. Annelik evde bütün gün oturup ne giysem, ne giymesem ya da kimi kiminle evlendirsem programlarını izlemek değil, gündemi takip edip olanı biteni farketmek ve çevrendekileri de uyandırmaktır ki yarın iş işten geçmesin. Yarın kızın Irak’taki, Filistin’deki, Bosna’daki kızların yaşadığını yaşamasın.
Annelik, sırf karnın tok, sırtın pek diye, eşin devletten ihale alıyor diye gözü kör, kulağı sağır olmak değildir. Birilerinin bedava avukatı olmak hiç değildir.
Kurtuluş Savaşı’nda Kara Fatma’nın, Nene Hatun’un yaptığı gibi bağımsızlık yoluna baş koymuş, Kuva-yi Milliye ruhunu taşıyan lideri bulmak, peşinden gitmek ve var gücünle ona destek olmaktır. Bugün annelik, onların 80 yıl önce Atatürk’ün etrafında toplandıkları gibi bir benimle ne olur demeden bugünün Atatürk’ü, Baştürk Haydar Baş’a sahip çıkmak, destek olmak ve önünü açmaktır. Zira çocuklarımıza bırakacağımız en büyük miras tam bağımsız Türkiye’dir. Bugün bunu sağlayacak tek lider de Prof. Dr. Haydar Baş’tır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Asude Havuzlu / diğer yazıları
- Mutluluk… / 22.11.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020