Günlerdir kendi OHAL'imizi ilan ettik, evde oturuyoruz, tüm çevremize de bunu telkin ediyoruz, Twitter'da bununla ilgili tag çalışmaları yapılıyor. Vatandaş olarak üzerimize düşeni fazlasıyla yapıyoruz. Elbette ki hala yeterince bilinç göstermeyen, gereksiz yere dışarı çıkanlarımız olsa da bu sayı her geçen gün azalıyor. İşyerleri faaliyette olup çalışmak zorunda olanlarsa zaten dışarı çıkmak zorundalar.
İstanbul özelinde baktığımızda ise durumun ilçe ilçe farklılık gösterdiğini söyleyebiliriz. Beşiktaş, Şişli, Sarıyer, Ataşehir, Kadıköy gibi ilçelerde sokakların neredeyse bomboş olduğu gözlenirken Bağcılar, Güngören, Gaziosmanpaşa gibi semtlerde sokaklarda epeyce vatandaşımızın olduğu gözlemleniyor.
Sosyal medyada bu bölgedeki insanımıza cahil, laf dinlemeyen, ülkesini düşünmeyen kişiler diye ithamlarda bulunanlar var. Şunu iyi anlamak lazım: Belki birçoğunun eğitim seviyesi bu eleştiriyi yapanlardan çok azdır fakat şunu unutmayalım ki can herkes için aynı derecede tatlıdır.
Covid-19 öyle adil ki tahta kazık çakmış Kraliçe Elizabeth'e de, dünyaca ünlü aktör Tom Hanks'e de işportada çakmak satan Mehmet Amca'ya da aynı şekilde bulaşıyor. Hepsine de sorarsanız canları aynı derecede kıymetli. O an hepsinin de düşündüğü şey aynı: 'Ya ölürsem!'
Sağlık Bakanlığımız bir kampanya başlattı. 'Hayat eve sığar' diye. Aslında her insan evde ailesiyle vakit geçirmekten, yan gelip yatıp film izlemekten, eşinin yaptığı kek, börekle çay keyfi yapmaktan zevk alır. Ama aynı virüsle karşı karşıya kalan bu insanlar maalesef ki aynı evlere sığmıyor. Kampanya reklamlarında oynayan ünlülerin villalarına sığmak kolay, ya da Boğaz'daki yalılara sığmak, ya da rezidanslara sığıp 'Cahil halk, evde oturun!' diye twitler atmak kolay.
Bağcılar'daki, Güngören'deki gecekonduya sığmak zor. Evlere temizliğe giderek geçimini sağlayan bir anne o eve nasıl sığsın? Pazarcılık yapan, hamallık yapan bir baba evine nasıl sığsın? Onlar eve sığarsa çoluk çocuk acıkınca ne yesin, ne içsin? Üniversiteler uzaktan eğitime geçti. Özel üniversitede baba parasıyla okuyan genç eve sığar, oturur odasında açar bilgisayarını dinler dersini. Peki, kasabaya ailesinin yanına dönmüş, bilgisayarı olmayan, evinde interneti olmayan genç eve nasıl sığsın?
Şu tabloda kimse keyfinden dışarı çıkmaz. Evine 10 teneke yağ, bilmem kaç kilo un, şeker, pirinç stoklayamayan, o gün kazanıp, o gün alıp yiyebilen mecburen çıkar dışarıya. Bir tır şoförü kardeşimiz video çekmiş. 'Çoluğum çocuğum açlıktan öleceğine ben virüsten öleyim' diyor.
Bu insanlar ne cahil diye ne de milletini sevmiyor diye evden çıkıyor değiller. Aynı insanlar Sayın Cumhurbaşkanımızın bir sözüyle 15 Temmuz'da canlarını hiçe sayarak sokaklara dökülüp canlarını hiçe saydılarsa şimdi de yine onun bir sözüyle canları için evde otururlardı. Ama şartları el vermiyor. Bu millet kendisini yönetenlere zor zamanlarda hiçbir zaman sırtını dönmemiştir, 'ne OHAL'iniz varsa görün' dememiştir.
Ama elbette ki milletin büyük bir hatası var. Şunu bir türlü göremediler. Kapitalizmin dayattığı yöntemler bize bir fayda getirmez. Aksine bizi sömürmekten, kendi kendine yeten, kendi kararlarını alabilen, tam bağımsız bir ülke olmaktan alıkoyar.
Sanıyor musunuz ki şu anda sokağa çıkma yasağı ilan edilmiyor diye hükümeti eleştiren muhalefet liderleri eğer başta olsalardı farklı bir şey yapabileceklerdi, ya da ekonomik destek paketleri açıklayıp herkesi evde oturtabileceklerdi? Maalesef onlar da yapamazlardı. Ya da yapan da daha da çok borçlanma ile belki yapardı, daha da çok tavizler vererek yapardı.
Oysaki canım milletim, Prof. Haydar Baş yıllardır kapitalizmin boyunduruğundan bizi kurtaracak çözüm olan Milli Ekonomi Modeli'ni ortaya koyup sizlere anlattı durdu. Makaleleriyle anlattı, sempozyumlar düzenledi, hem kendisi anlattı, hem dünyaca ünlü ekonomi profesörleri anlattı, yetmedi il il dolaştı kadrosuyla anlattı. Ama siz inatla anlamadınız, inatla ona oy vermediniz. O yine de size küsmedi, 'Ben üzerime düşeni yaptım, çözümü ortaya koydum, ne OHAL'iniz varsa görün bundan sonra' demedi. Sabırla anlatmaya devam etti, uyarmaya devam etti.
Bugün geldiğimiz noktada ne kadar haklı olduğu bir kez daha çıktı ortaya ama ne fayda? Ama hala da çözüm onda, yanı başımızda. Bugün istersek, 'Haydi!' dersek seve seve bizi bu bataktan kurtarır. Hepimizin eşit derecede tehlikede olduğu, can korkusunu aynı derecede yaşadığımız şu günlerde bizi aynı şekilde kucaklayacak, cebimize aynı şekilde para koyacak, destek olacak, bu virüsle mücadelemizde daha çabuk başarıya ulaşmamıza vesile olacak modele sahip çıkarsak hepimizin hayatı evimize sığar. Öyleyse artık #HayatMEMleevesığar demenin vaktidir. Bunu anlamanız için daha ne olması gerekiyor?
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020