Kaldığımız yerden devam edelim. Önceki yazımı editörümüze gönderdikten sonra gördüm ki ABD'de yaşlılarla ilgili tartışmalar başlamış. "Torunları için ölsünler, zaten ölmeleri yakın" gibi cümleler sarf ediliyor. Gerçekten dehşet verici. Niye "vahşi kapitalizm" dendiğini anlamak zor olmasa gerek. Ama dedik ya Covid-19 kapitalizm çağını kapatacak, yepyeni bir çağ açacak. Bu artık kesin.
Bildiğiniz üzere kapitalizmde para belli bir kesimin elindedir. Bu kesimin topluma oranı %10 ya vardır ya yoktur. Geri kalan %90 ise onlara çalışır. Toplumun yarısı ise ancak karnını doyuracak durumdadır. Fakat şimdi gelen sokağa çıkma yasakları ile beraber bu insanların çalışmayınca nasıl yaşayacakları sorusu geldi gündeme. Çünkü onlar çalışmayınca da tüketmeyince de dünya duruyor. Gelinen noktada o insanlara destek verilmesi gerektiği sonucu çıktı ortaya. Kapitalizmin anavatanı olan ülkeler bir bir vatandaşlarına ödeme yapmaya başlıyorlar.
Kanada Başbakanı Justin Trudeau, 'Parayı düşünmeyin. İşimi kaybeder miyim diye korkmayın! Siz sağlığınızı düşünün, para bizim işimiz' dedi.
Fransa Cumhurbaşkanı Macron, 'Hiçbir Fransız gelirsiz bırakılmayacak. Küçük işletmelerin vergi, fatura ve kira ödemeleri askıya alınacak. Hiçbir şirket iflas riski altında kalmayacak' dedi.
ABD Başkanı Trump; her yetişkin Amerikan vatandaşına 1000 dolar, her çocuğa 500 dolar nakit destek vereceklerini ilan etti.
Covid-19'un yayılmasını engellemenin tek yolunun insanları izole etmek olmasından dolayı kapitalizmi bir kenara bırakıp vatandaşlarının ihtiyaçlarını düşünmeye başladılar. Peki, bu fikri nereden ilham aldılar?
Prof. Haydar Baş, uzun yıllardır ortaya koymuş olduğu Milli Ekonomi Modeli'ni anlattı durdu. BRICS ülkeleri başta olmak üzere birçok ülke bu modeli uygulamaya koydu. Ama biz görmezden geldik. Nedir bu modelin başlıca unsurları? Bir kez daha anlatalım.
Devletin senyoraj hakkını elinde bulundurması ve doğal kaynakları, emek ve üretimi karşılığı para basma yetkisine sahip olması başlıca unsur. Sayın Baş bunu söylediğinde para basmak enflasyon oluşturur eleştirisinde bulunanlar vardı. Aynı kişilerin şu an FED'in sınırsız para basma kararını alkışlamalarını anlamak mümkün değil.
Vatandaşın cebine para koyup tüketimi de bir kaynak olarak gören MEM'de her Türk vatandaşına aylık 1000 TL vatandaşlık maaşı, çocuklara 500 TL, ev hanımlarına ilaveten 1500 TL ev hanımı maaşı ile beraber asgari ücretin bugün itibarıyla 10000 TL olması esas alınıyor. Emekli maaşlarının en az asgari ücret kadar olması öngörülüyor.
Yıllık geliri 200bin TL'nin altında olanlardan vergi alınmaması, işverene SGK desteği, vatandaşın elektrik, doğalgaz gibi giderlerinin devlet tarafından karşılanması, çiftçiye ürün alım garantisi ve ürününü ekerken ödemenin yarısının peşin olarak ödenmesi gibi teşviklerle tarım ve hayvancılık sektörünün kalkındırılması ilk akla gelen konular. Yani MEM ithalata dayalı olmayan tam bağımsız bir ekonomik sistem.
Olaya Covid-19 salgını perspektifinde bakacak olursak şu an konunun uzmanlarının söylediğine ve dünyadaki uygulamalara göre salgının yayılmasını önlemenin tek yolu izolasyon, yani sokağa çıkma yasağı. Bizde bu şu anda sadece 65 yaş üzerine ve kronik hastalığı olanlara uygulanıyor. Ne anlamı var bilemiyorum çünkü evdeki diğer bireyler dışarı gidip geldiği sürece yaşlılara virüsü taşımaya devam ediyorlar.
Tabiidir ki bu izolasyonun ekonomik olarak bir bedeli var. Fabrikaların, şirketlerin üretimlerinin durması demek, her türlü dükkanın kapanması demek. Bu da işverenin zor durumda kalması, işçinin işsiz kalması demek. Hele günlük çalışıp günlük yiyen kesimin -simitçi, pazarcı, hamal, ev temizlikçisi gibi- aç kalması demek. Ancak bir düşünün; şu an Milli Ekonomi Modeli'ni uyguluyor olsaydık bunların hiçbiri dert olmayacaktı. Hatta belki birkaç sektör hariç ek bir düzenlemeye bile gerek kalmazdı. Çünkü sistemin kendisi bu olağanüstü duruma hazır olurdu. En iyi tarafı da şu an vatandaşımızda gördüğümüz panik ve korku hali yaşanmazdı. Biz ne olacağız düşüncesi olmazdı. Psikolojik olarak da iyi durumda olurduk. Sadece evlerimizde oturup dinlenir, izole olurduk.
Bu izolasyon süresi öngörülenden uzun da olmak zorunda kalabilir. Dünyadaki tüm diğer devletler de aynı durumda olduğundan bu yurt dışından ithal edilen ürünlerin sekteye uğramasına sebep olabilir. Ama MEM tarımı, hayvancılığı, sanayiyi en mükemmel şekilde desteklediğinden ve kendine yeten bir devlet olmayı benimsediğinden bu tarz durumlar MEM'de bir tehdit oluşturmazdı.
Sevgili halkım!
Bugüne kadar Prof. Haydar Baş'a ve modeline kulak vermediniz. Görmezden geldiniz. Bari hastalık ve ölüm korkusuyla karşı karşıya geldiğiniz şu günlerde biraz görün ve anlayın da artık hepimiz rahata erelim. Bize yazık, çoluğumuza çocuğumuza yazık! Kapitalizmin beşiği ülkeler bile anladı köşeye sıkışınca, çözümsüz kalınca ve ondan ilham alarak uygulamalar yapıyorlar, siz niye hala uykudasınız?
Uyanın artık! Bize Haydar Hoca'dan başka çıkış yolu yok! Covid-19 sonrası oluşacak yeni dünya düzeni Milli Ekonomi Modeli Çağı olacak. Ve biz bu modelin doğduğu ülke olmamıza rağmen geç kalmış olacağız. Siyasetçilerimiz bunu görmüyor. Öyleyse gelin kendi OHAL'imizi ilan edelim ve MEM'e geçmenin kararını millet olarak verelim. Ne dersiniz?
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020