Hem bir eğitimci olarak -çok öğrencide gözlemlediğim için- hem de bir insan olarak şunu çok iyi biliyorum ki baba faktörü bir insan için inanılmaz derecede önemlidir. Hep annelerimizi söyleriz hakkı ödenmez diye, daha ön plana çıkarırız -ki ben de bir anneyim ve bu bizim hoşumuza da gider- ama insanda güven duygusunu oluşturan babadır. Kendini güvende hissetme ihtiyaçlar hiyerarşisi içinde de fizyolojik ihtiyaçlardan sonra gelen ilk ihtiyaçtır malum. Kendini güvende hissetmek madden ve manen iki şekilde olur. Başınızı sokacak güvenli bir barınak ve manen arkanızda hissedeceğiniz bir dayanak. İşte çocukluktan itibaren bu hissi yaşamamızı sağlayan babalarımızdır. Babamız evde değilse o gün kurulan sofra bile eksiktir, sanki sofra gibi değildir.
Küçük çocuğu olanlar çok iyi bilir. Çocuklar için babaları adeta süpermandir. En güçlüdür, herkesi alt edebilir, sizi her durumdan kurtarabilir, canavarları bile yenebilir. Babamız yanımızdayken bize hiçbir şey olmaz. Tabiidir ki yaşımız büyüdükçe bunun böyle olmadığını biliriz ama o güven yine de devam eder. Ancak farklı bir hal alır. Biz her yaşta biliriz ki babamız madden manen arkamızdadır. Bir sıkıntıya düştüğümüzde gidip ilk akıl danışılacak kişidir baba.
Bize yol gösterecek, umut verecek, moral verecek kişidir. Bazen kızarak, bazen nasihat ederek, bazen atmamız gereken adımlarda önayak olarak. Biliriz ki bir sorunumuz olduğunda en çok o üzülür ve ne yapar eder bir çözüm bulmaya çalışır. Çünkü onlar aile reisi olmaktan dolayı sert görünseler de en merhametli olan da onlardır. İşte bu durum bize güven verir. Biliriz ki babamız hep arkamızdadır. Evlenip kendi yuvamızı kurduğumuzda bile bu durum değişmez. Eşler arasındaki anlaşmazlıklarda bile genelde babalardır arayı bulan. Bize verdiği şefkati sonrasında da çocuklarımıza veren de odur. Ya da paraya mı ihtiyacımız var genelde ilk borç istediğimiz kişi odur.
Ben çok babalar gördüm kendi elinde avucunda olmasa da sırf evladı darda kalmasın diye varını yoğunu satan, ya da kendisi borca girip evladını rahatlatan. 'Her baba böyle midir?' dediğinizi duyar gibiyim. Elbette halk arasında 'hayırsız' diye tarif edilen babalar da mevcut. Çalışmayan, eşini çocuklarını sömüren, içen, kumar oynayan, sonra gelip ev halkına şiddet uygulayan. Böyle örneklere de hepimiz şahit olmuşuzdur. Ama böyle babaları bile çocukları yine de sever. Bir gün düzeleceğini ümit ederek bekler. Belki çok kızar, mücadele eder düzelsin diye ama yine de babasıdır. Aslında onu sevdiğini bilir.
Örneğin bu tarz bir babaya sahip bir öğrencimin babası vefat ettiğinde ne kadar çok ağladığını görüp güya teselli etmek için 'Biraz da şöyle düşün, bundan sonra daha huzurlu bir eviniz olacak' dediğimde 'Ama her şeye rağmen o benim babamdı. Şimdi yetim kaldım. Kendimi çok yalnız hissediyorum' demişti. Demek ki baba figürünün sadece varlık olarak orada bulunması bile insana o güven duygusunu veriyor. Gündelik hayatta zaman zaman tartışsak da, her zaman aynı fikirde olmasak da önemli değildir bu. Zira herhangi bir zor durumda kaldığımızda ihtiyacımız vardır bu güven duygusuna. İşte öyle bir zamanda artık arkamızda babamızın olmadığını bilmek bizi güvensiz kılar, ne yapacağımızı bilemeyiz.
Bizim kültürümüzde devlete 'Baba Devlet' denmesinin sebebi de aslında vatandaşında bu güven duygusunu uyandırmasındandır.
Devlet deyince biz baba gibi arkamızda olan, ne olursa olsun her türlü sorunumuza ne yapıp edip çözüm bulan ve bize güven veren, yanımızda olan bir baba figürü anlarız. Bu bizlerde güven duygusu oluşturan, ülkemize aidiyet duygusu oluşturan çok önemli bir noktadır. Herkesin hayranlık duyduğu birçok devleti yıllardır bu yüzden eleştirdik durduk. Evsizlerine sahip çıkmamalarını eleştirdik, vatandaşlarının büyük çoğunluğunun sağlık güvencesi olmayanları eleştirdik. 'Baba devlet olmak lazım' dedik. Haklıydık da. Şimdi o eleştirdiklerimiz dediğimiz noktaya geldiler, doğruyu gördüler. Peki şimdi neden kendini yetim kalmış gibi hisseden biziz?
Ve asıl önemli soru: Böyle hissetmemizde kendi payımız ne? Biz nerede yanlış yaptık? Acaba Prof. Haydar Baş'a kulak verseydik, seçimlerde ona bir şans verseydik yine böyle hissediyor olur muyduk?
- Üniversite sınavındaki sorunları değil sistemi tartışalım / 02.07.2020
- Kaynakların sınırsızlığı üzerine / 23.04.2020
- Artık kimse... / 18.04.2020
- Yetim kalmak / 03.04.2020
- #HayatMEMleevesığar / 30.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın-II / 26.03.2020
- Covid-19’a bir de buradan bakın / 25.03.2020
- Başkalarının acısına bakmak / 05.03.2020
- Coğrafya kader midir? / 03.03.2020