AKP'nin söylemlerinin ne kadar inandırıcı olduğunu gösteren bir olay yaşandı şu sıralarda dikkat ettiniz mi?
ABD'nin Ankara Büyükelçisi Jeff Flake'in 29 Mart'ta Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nu ziyaretine tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sen bundan sonra hangi yüzle Cumhurbaşkanı'ndan randevu isteyeceksin? Bizim kapılar kapandı ona" demişti.
Bu sözleri söyledikten birkaç gün sonra 4 Nisan'da AKP Genel Merkezinde Türkiye'de bulunan büyükelçilere iftar verildi ve Flake de davet edilmiş.
Ancak Flake iftara katılmamış.
AKP'lilerin söylemlerinin sadece ve sadece tribünlere yönelik olduğunun göstergelerinden biri de bu hadise oldu.
Mademki kapıları kapattınız, o zaman ne den ABD elçisinin iftara davet ediyorsunuz?
Yok, kapıları kapatmadıysanız –ki böyle bir şey yapmaları mümkün değil- o zaman neden yapmayacağınız şeyleri yapacakmış gibi yapıp millete caka satıyorsunuz?
Açın Kızılay'ın önünü
6 Şubat'taki depremlerde tabiri caizse enkaz altında kalan Kızılay'a kan bağışı neredeyse sıfıra inmiş.
Neden?
Çünkü bu köklü kurumun başındaki ismin topluma verdiği güvensizlik nedeniyle.
Şimdi Kızılay'dan 'kan stoklarımız asgari seviyenin altına düştü' denilerek kan bağışı çağrısı yapılıyor.
Kızılay'ın başındaki kişiler âşık oldukları o koltuklardan eninde zorunda kalkmak zorunda kalacaklar ve unutulup gidecekler. Bu yüzden her şeye rağmen yine de kan verilmesi gerekiyor şüphesiz.
Ancak yaptıkları yanlışlarla Kızılay'ı ne hale düşürdüklerini malum yöneticiler görüp hiç mi vicdan azabı çekmiyorlar merak ediyorum.
Diyelim ki kendilerini sütten çıkmış ak kaşık görüyorlar.
Böyle bile olsa 155 yıllık bir yardım kuruluşuna kan bağışının bu kadar gerilemesinden sonra 'istifa edeyim de bu kurumun önünü açayım' neden demiyorlar?
Ya aflarını istemeye izin çıkmadı, ya da bunlara göre aldıkları maaş Kızılay'ın kan bağışı alabilmesinden çok daha kıymetli…
İfade özgürlüğü
Adı, Mahir Akkoyun.
Görsel iletişim tasarımcısı.
Hayat pahalılığına dikkat çekmek üzere "Bu ürün size pahalı mı geldi? Erdoğan sayesinde" çıkartmaları hazırlamış ve raflara koyup fotoğraflamış.
Bunun üzerine Mahir Akkoyun, söz altına alınmış.
Oysa yaptığı çıkartmalarda hakaret yok, küfür yok. Yalnızca eleştiri var. Bir demokraside eleştiri olmayacaksa onun adına demokrasi denilebilir mi?
Aynı şey Fransa'da Macron'a, ABD'de Biden'a, İngiltere'de Kral Charles'a, Almanya'da Başbakan Scholz'a ya da İtalya'da Başbakan Meloni'ye yapılsaydı ne olurdu?
Hemen söyleyelim hiçbir şey olmazdı.
Çünkü böyle şeyler, hedefe tam isabet kaydettikleri için dikkat çektikleri politikacıların canını yaksa da ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilirdi.
Olması gereken, yani normali budur. Ancak gelin görün ki, Avrupa için ABD için normal olan böyle şeyler ülkemizde tutuklama nedeni olabiliyor.
İşte 'Türkiye'nin köklü bir değişime ihtiyacı var' boşuna demiyoruz.
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024