Birçok konuda böyle olabilir ancak sığınmacılar ve göçmenler konusunda iki farklı Erdoğan var.
Birincisi, gelecekte Türkiye'yi yönetmesi için özenle parlatılan Erdoğan'dır.
Bu Erdoğan'ı tanımlamak için 1989 yılında Bulgaristan zulmünden kaçan soydaşlarımızla ilgili sözlerine bakmalıyız.
Dönemin Refah Partisi İl Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Bizim kapılarımız herkese açık" diyen dönemin Başbakanı Turgut Özal'ı şu sözlerle eleştirmişti:
"Ne dedi Bulgaristan'a, 'gelin' dedi. Ne kadar varsa gelin. İsterse Todor Jivkov da gelsin. Tamam güzel, gelin, diyorsun ama bak Ahmet, Mehmet asgari ücrete talim ediyor. Ülke insanı aç. Kadınını satıyor, kızını satıyor, çalıştırıyor. Sen buna çözüm bulamamışken, gelin, diyorsun. Bunları nereye yerleştireceksin?
Kapıkule'de bir anons; 'Muamelesi biten soydaşlarımız istediği yere gidebilir. 780 bin kilometrekare emrinize amadedir.' Tabii bu insanlar geldi. Kim geldi? Casus mu, değil mi? Bir de bakıyorsunuz Ercüment Konukman (Anavatan Partisi Kurucusu) "Gelenlerin arasında 5 bin casus" var diyor. Ey Allah'ım, Ya Rabbim! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu... Bu nasıl bir devlet anlayışı? Adam sana vize üstüne vize uyguluyor."
İkinci Erdoğan'ı tanımlamak içinse 2011 yılında başlayan Suriye krizinden sonra Türkiye'ye gelen sığınmacılarla ilgili şu sözlerine bakmak lazım:
"Muhacirlik, ensar nedir bunu anlamayan, bunu bilmeyenlerle bizim işimiz yok. Biz sevgili Peygamberimizin muhacirliğini de biliriz, ensar olduğu dönemi de biliriz. Suriye'den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız. Kendileri arzu ettikleri zaman vatanlarına dönebilirler ama biz onları asla bu topraklardan kovmadık ve kovmayacağız.
Biz bu görevde olduğumuz sürece Bay Kemal ve yandaşları hepinize birden sesleniyorum, siz bu kardeşlerimizi bu ülkeden geri gönderemeyeceksiniz. Türkiye'ye ve Türk ekonomisine katkı sağlayan herkese kapımız açık. Suça karışanlar, toplumun huzurunu bozanlar ile illegal olarak ülkemizde bulunanlar ise sınır dışı ediliyor.
Siz bakmayın Suriyeli, Iraklı kardeşlerimizi ülkemizde misafir etmemize 'ihanet' diyenlere, siz bakmayın Başbakan olduklarında Suriyelileri ülkelerine göndereceklerini söyleyenlere. Onlar 'ensar, muhacir' ne demektir bilmezler. Onlar milletimizin gönül kapısının ne kadar açık olduğunu bilmezler."
Şüphesiz birbirine tamamen zıt gibi görünen bu iki Erdoğan karakteri, başka alanlarda da çoğaltılabilir.
Aynı Erdoğan'ın FETÖ hain darbe girişiminden önce malum cemaate bakışıyla, darbe girişiminden sonraki bakışı arasında da büyük zıtlıklar var.
Birçok ülkenin sahip olduğundan çok daha fazla kaynaklara sahip olduğumuz halde neden bir Almanya ya da neden bir Fransa olamıyoruz neden sorunlarımızı bir türlü çözemiyoruz sorularının cevabı da burada saklıdır.
Batılı ülkelerde politikacılarda böyle değişimler ve evrilmeler kolay kolay göremezsiniz.
Geçmişte söyledikleriyle bugün söyledikleri çelişen politikacılar varsa bile onlar hemen siyaset çöplüğünü boylarlar batılı ülkelerde.
Bundan dolayı Türkiye'nin aksine batılı ülkelerde siyaset kurumu varoluş misyonuna hizmet eder. Nedir o misyon? Elbette milletin sorunlarına çözüm üretmek…
Türkiye'de siyasetçilerde politikacılarda böyle zikzaklar var olduğu halde millet tarafından iktidara getiriliyorsa o siyasetçi neden çözüm için enerjisini harcasın ki?
Zaten harcamıyorlar da…
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024