Müslümanlar İslami metinlerde "aşk" kelimesine biraz yabancıdırlar. Oysa bazı rivayetlerde bu kelimeyi görmek mümkündür. Aşk genelde maddi kavramlarda kullanıldığından aşk dendiği zaman akıllara genelde mecazi ve maddi aşklar gelmektedir. Oysa aşk maddi ve manevi olarak ikiye ayrılır. Maddi ve manevi olan bu aşk kendi içinde de ikiye ayrılır.
1. Koşulsuz ve şartsız aşk: Çıkarsız, pazarlıksız, akıl ile yoğrulmuş, yalın, düzeyli. Hicret gecesi Leylet-ül Mebit'de Hz. İmam Ali (a.s)'ı Hz. Peygamber (s.a.a)'in yatağına yatırtan bu aşktı. Zira birçokları Hz. Peygamber (s.a.a)'in yanına giderken, onun etrafında kümelenirken o hazretten bir şeyler almak için o hazretin yanında bulunuyorlardı. Ancak Hz. Ali (a.s) Salman'lar, Ebuzer'ler, Miktat'lar… Hz. Peygamberi kendileri için değil kendilerini Hz. Peygamber (s.a.a) için istediklerinden haktan asla taviz ve ödün vermediler ve hak uğruna son nefeslerine kadar mücadele ettiler.
Kerbela'da biraz sonra binlerce kılıcın hedefi olacaklarını bildikleri halde İmam Hüseyin (a.s)'dan vazgeçmeyen destan yazarları imam Hüseyin (a.s)'a olan aşklarından dolayı kanları ile bu destanı yazabilmişlerdir. Zira Hz. İmam Ali (a.s) bu destanı kanlarıyla yazanlara "Üşşak" (âşıklar) kelimesini kullanmıştır. Evet, onlar âşıklardı, hem de çıkarsız, menfaat gütmeyen âşıklar.
2. Koşullu ve şartlı aşk: Bu tür aşklar koşullara ve şartlara endekslidir. Koşulların ve şartların oluşmasına ve gelişmesine bağlı olarak ya gelişir veya sonunda nefrete dönüşür.
Koşullu ve şartlı aşklar "çünkülü" ve "eğerli" aşklardır.
"Çünkülü" aşklar: Seni seviyorum, çünkü makam sahibisin. Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var. Seni seviyorum, çünkü güzelsin. Seni seviyorum çünkü zenginsin. Seni seviyorum çünkü meşhursun. Seni seviyorum çünkü koyun gibisin hiçbir şeyime itiraz etmiyorsun. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
"Eğerli" aşklar: Eğer bana şunu sağlarsan seni severim. Eğer bana şunu alırsan seni severim. Eğer benimle ilgili şunu yaparsan seni severim. Eğer okur doktor olursan seni severim. Bu örnekleri de çoğaltmak mümkündür.
Esas ve hakiki aşk koşulsuz ve çıkarsız olan aşktır. Her şeye rağmen sevmektir. İslam'ın hakiki mücahitleri her şeye rağmen Hz. Peygamber ve Ehlibeyt imamlarını sevmişlerdir. İman ve doğruluk dolu sahabe Ebuzer'in aşkı söz konusu olan aşka bir örnektir. Zira o İmam Ali (a.s)'ın davasından ayrılacağı takdirde tüm dünya makamlarına ulaşacağını biliyordu. Ancak gece sabaha kadar açlıktan uyuyamamasına rağmen kendisine getirilen altın sikkelerini reddetmiştir. Bunu ona yaptırtan İmam Ali'ye olan koşulsuz ve şartsız aşkıydı. İman ve aşk kavramı dışında hiçbir güç bunları insana yaptıramaz.
Âşık olmasaydı çoğunluğa takılır, çoğunluğun safında yer alır ve onca işkenceye maruz kalmazdı. Ancak o hiçbir şeyi umursamadan çoğunluğu, makam ve mevkiyi elinin tersi ile itti ve son nefesine kadar bir âşık olarak yaşadı.
Kerbela şehitleri aşkın en doruk noktalarındaydılar. Onlar Yezide sadece bir "evet" diyerek dünyanın en önemli makamlarına ulaşacaklarını ve Hz. Hüseyin (a.s) ile beraber kaldıkları takdirde de biraz sonra kanlarıyla toprağa düşeceklerini bildikleri halde ukbayı dünyaya tercih ettiler. Akıllarına tahlil ve inceleme fırsatı bile vermediler. Zira onlar aşk ehliydiler.
Akıl aşk ikilisine baktığımız da aşkın akıldan daha seri ve daha çabuk olduğunu görürüz. Müslüman'ı, aşk akıldan daha çabuk hedefe ulaştırır.
Zira akıl tahlil yapar, inceler ve bir zaman sonra harekete geçer. Ancak aşk böyle değildir. Âşık kayıtsız ve şartsız olarak maşukuna teslim olmuştur. Tahlil ve inceleme onun işi değildir. Onun işi boyun eğmektir. Onun işi kendisini maşukuna yaklaştıran fiillerle meşgul olmaktır.
Âşık bir Müslüman olma dilekleriyle...
1. Koşulsuz ve şartsız aşk: Çıkarsız, pazarlıksız, akıl ile yoğrulmuş, yalın, düzeyli. Hicret gecesi Leylet-ül Mebit'de Hz. İmam Ali (a.s)'ı Hz. Peygamber (s.a.a)'in yatağına yatırtan bu aşktı. Zira birçokları Hz. Peygamber (s.a.a)'in yanına giderken, onun etrafında kümelenirken o hazretten bir şeyler almak için o hazretin yanında bulunuyorlardı. Ancak Hz. Ali (a.s) Salman'lar, Ebuzer'ler, Miktat'lar… Hz. Peygamberi kendileri için değil kendilerini Hz. Peygamber (s.a.a) için istediklerinden haktan asla taviz ve ödün vermediler ve hak uğruna son nefeslerine kadar mücadele ettiler.
Kerbela'da biraz sonra binlerce kılıcın hedefi olacaklarını bildikleri halde İmam Hüseyin (a.s)'dan vazgeçmeyen destan yazarları imam Hüseyin (a.s)'a olan aşklarından dolayı kanları ile bu destanı yazabilmişlerdir. Zira Hz. İmam Ali (a.s) bu destanı kanlarıyla yazanlara "Üşşak" (âşıklar) kelimesini kullanmıştır. Evet, onlar âşıklardı, hem de çıkarsız, menfaat gütmeyen âşıklar.
2. Koşullu ve şartlı aşk: Bu tür aşklar koşullara ve şartlara endekslidir. Koşulların ve şartların oluşmasına ve gelişmesine bağlı olarak ya gelişir veya sonunda nefrete dönüşür.
Koşullu ve şartlı aşklar "çünkülü" ve "eğerli" aşklardır.
"Çünkülü" aşklar: Seni seviyorum, çünkü makam sahibisin. Seni seviyorum çünkü sana ihtiyacım var. Seni seviyorum, çünkü güzelsin. Seni seviyorum çünkü zenginsin. Seni seviyorum çünkü meşhursun. Seni seviyorum çünkü koyun gibisin hiçbir şeyime itiraz etmiyorsun. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.
"Eğerli" aşklar: Eğer bana şunu sağlarsan seni severim. Eğer bana şunu alırsan seni severim. Eğer benimle ilgili şunu yaparsan seni severim. Eğer okur doktor olursan seni severim. Bu örnekleri de çoğaltmak mümkündür.
Esas ve hakiki aşk koşulsuz ve çıkarsız olan aşktır. Her şeye rağmen sevmektir. İslam'ın hakiki mücahitleri her şeye rağmen Hz. Peygamber ve Ehlibeyt imamlarını sevmişlerdir. İman ve doğruluk dolu sahabe Ebuzer'in aşkı söz konusu olan aşka bir örnektir. Zira o İmam Ali (a.s)'ın davasından ayrılacağı takdirde tüm dünya makamlarına ulaşacağını biliyordu. Ancak gece sabaha kadar açlıktan uyuyamamasına rağmen kendisine getirilen altın sikkelerini reddetmiştir. Bunu ona yaptırtan İmam Ali'ye olan koşulsuz ve şartsız aşkıydı. İman ve aşk kavramı dışında hiçbir güç bunları insana yaptıramaz.
Âşık olmasaydı çoğunluğa takılır, çoğunluğun safında yer alır ve onca işkenceye maruz kalmazdı. Ancak o hiçbir şeyi umursamadan çoğunluğu, makam ve mevkiyi elinin tersi ile itti ve son nefesine kadar bir âşık olarak yaşadı.
Kerbela şehitleri aşkın en doruk noktalarındaydılar. Onlar Yezide sadece bir "evet" diyerek dünyanın en önemli makamlarına ulaşacaklarını ve Hz. Hüseyin (a.s) ile beraber kaldıkları takdirde de biraz sonra kanlarıyla toprağa düşeceklerini bildikleri halde ukbayı dünyaya tercih ettiler. Akıllarına tahlil ve inceleme fırsatı bile vermediler. Zira onlar aşk ehliydiler.
Akıl aşk ikilisine baktığımız da aşkın akıldan daha seri ve daha çabuk olduğunu görürüz. Müslüman'ı, aşk akıldan daha çabuk hedefe ulaştırır.
Zira akıl tahlil yapar, inceler ve bir zaman sonra harekete geçer. Ancak aşk böyle değildir. Âşık kayıtsız ve şartsız olarak maşukuna teslim olmuştur. Tahlil ve inceleme onun işi değildir. Onun işi boyun eğmektir. Onun işi kendisini maşukuna yaklaştıran fiillerle meşgul olmaktır.
Âşık bir Müslüman olma dilekleriyle...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mehdi Aksu / diğer yazıları
- Eleştiri nedir ve nasıl olmalıdır? / 03.12.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012
- Maruf’a davet terk edilince değerler yozlaşır / 02.12.2012
- Hayırlı ümmetin önemli özelliği / 28.11.2012
- Marufa davet etmenin yöntemleri / 27.11.2012
- Marufa emretme ve münkerden nehyetme / 25.11.2012
- Bu mudur Ehl-i Beyt sevgisi / 22.11.2012
- İmam Hüseyin ve sünnet kavramı / 21.11.2012
- Muharrem aylarında genelde konuşulmayanlar / 20.11.2012
- İmam Hüseyin’i anlayabildik mi? / 19.11.2012
- Sönmeyen ebedi aşkın Hüseyin / 17.11.2012