Burada genellikle iki ana görüş mevcuttur ki bunlardan biri; Kur'an'ı Allah bize anlayalım diye göndermiştir ve bize akıl vermiştir o halde ben bu kitabı anlarım kimsenin aklına da ihtiyacım yok gibi popülist yaklaşımlar mevcuttur. Ayrıca bu kitabı Allah bize göndermedi mi? Muhatabı insan değil mi? Benden bunu anlayıp, akıl etmemi istemiyor mu? Allah bize yetmez mi? O bize kafi değil mi? gibi ayetlerdeki cümleler üzerine tamlanan cümleleri kullananları -hepimiz- hepiniz işitmişsinizdir.
Diğer bir görüş de bizim burada bir dahilimiz yoktur, asla da olamaz. Hadis kaynakları ne demişse odur. Özellikle Buhari'de Müslim'de (Sahiheyn) bir hadis varsa onunla hükmederiz. O hadisi anlamaya çalışmak için ancak yorum yapabiliriz. Bu yorumlardan ancak Kur'an'ı anlayabiliriz ve böyle anlamamız gereklidir. Bizi aklımız yanıltır, nakil ne demişse yani "nas" ne demişse odur.
Çok genel tanımlamalarla tarafların söyledikleri bunlardır. Ve her biri kendi görüşünü destekleyecek ayet ve hadisleri ifade ederek bunları anlatırlar ve kendi görüşlerini doğrularlar.
Her şeyden önce şunu söylemekte fayda var ki, şahsım adına ayetin niçinini anlamaya, yani usül ve yöntem açısından tahkik etmemiz gerektir. Ben de kendi alanlarım olan İlahiyat ve Felsefede lisans eğitimi almış tasavvufta ve iletişimde akademik çalışmalar yapmış neticede sosyolojik tespitler yapmaya çalışan biriyim. Hüküm ALLAH'INDIR VE EN DOĞRUSUNU BİLEN ALLAH VE RESULÜDÜR.
Bize göre bu İKİ GÖRÜŞÜN DE DOĞRU VE EKSİK TARAFLARI VARDIR.
Şöyle ki;
Bu görüşlerin hatalı olan metodolojik kısmında evvela birinci görüşe binaen hemen şunu diyelim ki, akıl etmekle ilgili ayetlerin hiçbirinde dini hüküm çıkarmak için akıl edin hüküm verin diye bir ayet yoktur.
İkinci görüşte ise hata şudur ki; evet sünnet korunmuştur ancak hadislerin tamamı için bu söz konusu değildir. Zira hadisler nakledilirken usül çalışmalarına dikkat edildiği halde tarihin seyri içinde hadislerin tamamına korunmuştur diyemeyiz/diyemiyoruz.
Diğer yazılarımızda anlatmaya çalıştığım gibi bir ilmi öğrenmek evvela o ilmin usül ve prensiplerini, çalışma metotlarını kavramakla başlar. Maalesef günümüzde okumadan alim, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak çok kolay. Bu yüzden de ilgi, bilgi ve fikir sahibi olmadan Kur'an ile ilgili hükümleri çok çabuk veriyoruz. İslam'ın 6. şartı "haddini bilmektir" der eskiler. Biz de haddimizi bilerek Kur'an'la ilgili hüküm vermeden sosyolojik tespitler yaparak ilerleyeceğiz.
Konu sünnete gelmişken ikinci grubun görüşü de metodolojik açıdan hatalıdır. Evet sünnet korunmuştur. Zaten öyle olmasa yeni peygamber gelmesi gerekirdi ki -haşa- ki "O" son peygamberdir. Ve Kur'an'ın bütünlüğü ve korunmuşluğu açısından bu muhaldir (imkansızdır). Ancak hadislerin güvenirliği konusunda ve hadis ravileri konusunda tartışma vardır ki bu gayet normaldir. Bu yüzden araştırma konusu olmuş ve "Hadis" ilmi doğmuştur. SÜNNET VE HADİS ayrı kavramlardır. Bunu ayıramayan kişi veya bilginler neredeyse Peygamberin dindeki yerini sorgular olmuşlardır.
Hadis ilkelerini savunanlar; hadis kitaplarına, Kur'an gibi bozulmamış gibi bakmalarından ötürüdür. Bundan kaynaklanan metod hatası yapmaktadırlar. Bu konuda çok küçük bir araştırma dahi o hadisin mevzu mu? (yani uydurma), zayıf mı? sahih mi? (doğru-güvenli), mütevatir hadis mi (üçten fazla ravinin farklı yer ve zamanda aynı rivayeti ettiği güçlü hadis) ya da hasen hadis, ahad hadis mi? olduğu belli olur. Böyle bir hadisle amel edilip edilmemesi mubah (uygun) mı, değil mi sonucuna da varılır.
Hadisin zayıflığı veya Kur'an'a uygunluğu tartışmalıyken burada o hadisi kurtarmak veya hadis kitaplarını kusursuzca savunmak ciddi bir hata olur. Hadislerin meşruluğunu onlarla amel edilip edilemeyeceğinin ve "bize sadece Kur'an yeter" demenin önünü açmış olur ki, bu da bugünkü kavram karışıklığının sebebidir. Bu manada ölçümüz evvela elbette Kur'an'dır ancak Kur'an'ı doğru anlamanın yegane yolu da sünnettir. Kur'an'a uymayan hadisler veya uydurma hadisler olduğu elbette gerçektir. Ama bu yüzden sünnetten vazgeçemeyiz. Çünkü ayetleri anlayabilmek için de o ayetin nüzul (indiriliş) sebebini bilmek yani sünnetin ne dediğini bilmek elzemdir (mecbur). Bunun için de sahih hadisleri aramak bulmak ve onunla amel etmek zorunluluğumuz da vardır.
"Peygamberleri apaçık deliller ve kitaplarla gönderdik. Ey Resulüm sana da Kur'an-ı İNSANLARA AÇIKLAYASIN DİYE GÖNDERDİK. Böylece belki düşünürler" (Nahl s.16/44)
Çok genel tanımlamalarla tarafların söyledikleri bunlardır. Ve her biri kendi görüşünü destekleyecek ayet ve hadisleri ifade ederek anlatırlar.
Devam edeceğiz nasipse...
- Elbise Kuramı-2 / İnsan elbisesinde saklıdır / 10.05.2024
- İCMA VE İCTİHAD / 26.10.2022
- Geylani okulunda Ehl-i Beyt ekolü / 10.08.2022
- Geylani Okulu / 29.07.2022
- Bir tasavvuf anatomisi / 22.07.2022
- Antroposen Çağı / 30.06.2022
- Holosen / Mavi Cennet / 09.06.2022
- Bir Deniz Masalı/ Günebakan Şiiri / 09.05.2022
- Sakız orucu bozar mı? -2- / 19.04.2022