Her gün yeni bir vahşet, cinayet, taciz, çatışma haberiyle uyanıyoruz.
Öyle ki suçların sayısında da belirgin bir artış var, şiddetinde de…
Yıllar önce gece saatlerinde güvenle yürüyebildiğimiz sokaklar şu anda gündüz bile güvensiz hale geldi. Bırakın sokakları evler güvenli mi?
2 yaşındaki bir bebek evinde tacize uğruyor, 8 yaşındaki bir kız çocuğu kendi evinde katlediliyor, 21 yaşındaki bir kadın komşusu tarafından taciz edilip öldürülüyor, 30 yaşındaki bir genç eşinin dayısı tarafından toplu taşımada bıçaklanarak öldürülüyor… Kısaca artık tehditler evlerin içine, ailelerin içine kadar girdi.
Halbuki aile bizim medeniyetimizde en kutsal kurumlardan birisidir ve milletin temel taşıdır. Ailenin çöktüğü bir toplumun ayakta kalabilme ihtimali yoktur.
Asıl soru şu: Acaba ülkemiz ve milletimiz üzerinde menfur emelleri olan "dahili" ve "harici" düşmanların planları dahilinde mi bu yozlaşma, bu toplumsal çürüme yaşanıyor? Elbette bunda şüphe yok.
Sokaklar suçlu dolu, cezaevleri suçlu dolu, haneler suçlu dolu…
Peki, bu en temel sorunun çözümü için "yetkili" siyasilerimiz neler yapıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan önceki gün AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada, son dönemde artan şiddet ve cinayet olaylarına ilişkin kriminal tiplerin sokakta dolaşmaması gerektiğinin altını çizip Ceza İnfaz Hükümleri'nde değişikliğe gidileceğini açıkladı. Onlarca suç kaydı şüphelilerin tutuklu yargılanacağını duyuran Erdoğan, "Tutukluluk süresi, kişinin işlediği suçlar ve alacağı cezalarla orantılı belirlenecek" dedi.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, hazırlanan Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin içeriği hakkında konuşarak, "Cezasızlık algısını ortadan kaldırmaya yönelik, denetimli serbestlik uygulamaları, iyi halin kaldırılıp kaldırılmayacağı konusu tüm bunlar Yargı Reform Strateji Belgesi'nde sonuca bağlanacak" açıklamasında bulundu. Tunç ayrıca "Kadına yönelik şiddet bizim kırmızı çizgimiz" dedi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) çocuk cinayetleri ve çocuk istismarı konusunda tüm siyasiler olumlu yönde oy kullanarak Meclis Araştırma Komisyonu kuruldu. Komisyon, 22 üyeden oluşacak.
Öte yandan kadına şiddet ve cinsel suçların artmasının ardından "Kimyasal hadım etme" yeniden gündemde. Tıpta, "Kimyasal kastrasyon" olarak adlandırılan yöntemle, ilaçlarla suçlunun vücudunun testosteron hormonu salgılaması engelleniyor, cinsel isteği tamamen ortadan kaldırılıyor. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türk yasalarının kimyasal hadım cezasına uygun olduğunu belirtirken, maddenin uygulamaya geçirilmesinin gündeme gelebileceğini söyledi.
Siyasilerimizin bu ve benzeri şekilde planları var ama siz cevap verin yeterli mi?
Sadece cezaları artırmak olayı çözecek mi? Bir kızın kafasını keserek öldüren katil, intihar etti. Ölüm cezası versen bile bu katil bu suçu işleyecek.
Sorun sadece ekonomik sorunlar mı? Diyarbakır'da kızı öldürenlerin maddi sorunları var mı?
Kimyasal hadım, kadına şiddet olaylarını engelleyebilir mi? Ahlaki değerleri tamamen yok olmuş kişilerin tek suçu taciz değil ki…
Yani sadece cezaları artırarak bu toplumsal çürümeyi düzeltemezsiniz.
Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın sosyal medya hesabından yaptığı şu paylaşımlar oldukça önemli:
"Artık kokuşmuşluk şehrimize mahallemize sokağımıza değil, evimizin kapısına kadar dayandı. Bir an evvel dur demezsek çok büyük bir kaosun ortasında bulacağız kendimizi. Bu günleri mumla arayabiliriz. Unutmayın, toplumu şekillendiren siyasetin iş yapma biçimidir ve ülkemizde siyaset çok kötü işler yapıyor."
"Siyasette rant olduğu sürece sokakta güven olmaz."
"Sokakta kızlarımız tacize uğrarken araba üretsen ne yazar, kızlarımızın kafası kesilip sokağa atılırken uçak yapsan ne yazar, uyuşturucu kullanma yaşı 13-14 olmuşken dünyayı yönetsen ne yazar. İç güvenliğimiz tehdit altında, dış güvenliğimiz tehdit altında, yoksulluk her yeri sarmış… Allah yardımcımız olsun."
(Beyoğlu'ndaki sokakta taciz olayıyla ilgili) "2 sapık tekrar gözaltına alınmış. Görüntüleri sosyal medyaya düşmeseydi hala aramızdaydılar. Ve nice sapıklar hala aramızda…"
Biz Türk milleti olarak Prof. Dr. Haydar Baş'ın yıllarca ifade ettiği gibi Ehl-i Beyt'in nefesinden beslenmiş büyük bir milletiz. Ama o seçilmiş ve sevilmiş Ehl-i Beyt'in değerleriyle yaşamaya devam edersek…
Prof. Dr. Baş'ın vefatından önceki son program serisi, "Kaybolan Değerler" sempozyumlarıydı. Bizi biz yapan milli ve dini değerlerimizden uzaklaştık ve bu toplumsal çürümeyi yaşıyoruz. Çözüm de bu değerlerle yeniden buluşmak ve onları yaşamaktır.
Tabii ki bu, "kokuşmuş bir siyaset anlayışıyla" asla mümkün değil.
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- BTP lideri Hüseyin Baş Türk milletinin sesidir / 27.12.2024
- Asgari ücreti kim belirliyor; komisyon mu, yabancılar mı? / 25.12.2024
- ‘Terörist’ kıyafet değiştirip ‘siyasetçi’ oluveriyor! / 24.12.2024
- Suriye’yi HTŞ vekaletiyle ABD yönetecek! / 21.12.2024
- Asgari Ücret Komisyonunda işçiler temsil edilmiyor! / 20.12.2024
- Bayram değil, seyran değil, Trump bizi niye öptü? / 18.12.2024
- Asgari ücrette ‘kabullenilmiş çaresizlik’ yaşanıyor / 17.12.2024
- Yeni Suriye’nin net kazananları ABD ve İsrail / 14.12.2024