10 Temmuz Dünya Hukuk Günü'ydü… AKP iktidarının 4. Yargı Reformu tarihine denk geldi. Bu iktidar yargı reformları yapıp duruyorsa da hukuk adına olumlu bir sonuç alınamıyor. Nedeni de açık; önce zihniyette reforma ihtiyaçları var. Hukuku iktidarın sopası olarak gördükleri sürece istedikleri kadar reform yapıyoruz desinler, bu alanda en ufak bir adım dahi atamazlar.
Merhum Attilâ İlhan'ın "Ne kadınlar sevdim, hiçbiri yoktu" sözünden esinlenerek: Nice yargı reformları gördük, isimleri vardı kendileri yoktu, diyebiliriz.
"Reform" sözcüğü dilimize Fransızcadan geçmiş olup, Türk Dil Kurumu'nun Türkçe sözlüğünde "Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, iyileştirme, düzeltme, ıslahat" olarak tanımlanmıştır. Tanımdan anlaşılacağı üzere, kavramın olumlu bir çağrışım yaptığı açıktır. Ne çare ki, siyasal iktidarın reform hamleleri tam tersi algılamalara neden oluyor.
Günümüzden tam 5 asır önce, 1.Selim'in Suriye ve Mısır seferleriyle birlikte, yaygın görüşe göre, halifeliği bu topraklara taşıdığı günlerde çok uzaklarda, bugünkü Alman topraklarında bulunan Wittenberg Kilisesi'nin kapısına Martin Luther tarafından 95 eleştirel tez içeren bir bildirge (protesto) asılır. Reform hareketlerinin sembolik başlangıcı olarak kabul edilir bu bildiri.
Reform, sözcük anlamıyla yenilik, ıslahat (düzeltim) anlamına gelse de binlerce yıllık düşünce ve insanlık tarihinin mücadele ile elde ettiği birikim ve evrim gözetildiğinde, bu yeniliğin evrensel ve çağdaş olması halinde anlam kazandığı söylenebilir.
O halde, mevzuatın birtakım usul ve esas hükümlerini değiştirmek gibi düzenlemeler, yönetimin rutin ve sıradan işlemlerinden öteye gitmez, adaleti gözetmediği sürece.
Devlet varlığının olmazsa olmaz şartı olan hukuk ve adalet doğrudan var olamıyor. Devletin temeli olan adalet, hukukun ulaşmak istediği amaçtır. Adalet için yasa adını verdiğimiz araçlara gerek vardır. Bir yönetim biçimi olan demokrasinin amaç mı yoksa araç mı olduğu belki tartışılır; ama yasaların araç, adaletin amaç olduğu tartışma kaldırmaz.
Adaletin sağlanması için; kuvvetler ayrılığının gereği olarak yargı bağımsızlığını tam olarak sağlayacak nitelikte, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni (TBMM) oluşturan siyasal temsillerin, dolayısıyla toplumun bütün kesimlerinin, yargıçlar, savcılar, barolar ve hukuk fakülteleri gibi yargı bileşenlerinin tümünün kendisinde yer bulduğu bir kurul oluşturulmalıdır.
Hukuk fakültesi demişken bir trajikomik durumu da aktaralım; 2019 yılı itibariyle yirmi hukuk fakültesinin dekanı hukuk fakültesinden mezun değil. Aralarında ilahiyat fakültesi, tıp fakültesi, kimya, İngiliz dili ve edebiyatı, ziraat ve veteriner fakültesi mezunları da var. Şu durum bile hukuk kurumlarının hali pürmelalini göstermeye yeter.
Neyse beterin beterini de gördük geçmişte… Türk Müziği Devlet Konservatuarı'nın başına bir makine profesörü getirilmişti.
Yazının başlığına dönelim. Yasalar uyulması zorunlu olan araçlardır; ama bu zorunluluk onların her zaman hukuki ya da adil olduğunu göstermez. Yasa ile hukuk, günlük hayattaki gerçek ile ideal ikilisine benzer. Her ikisi birbirine yaklaştığında adaleti, uzaklaştığında sefaleti görürüz.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023