“Genel af”tı, “Yeni Anasaya”ydı, “Başkanlık Sistemi”ydi derken, siyasilerimiz PKK’nın ekmeğine yağ sürecek tavizkar adımlara doğru hızla koşarken, PKK yine saldırdı ve 8 askerimizi şehit etti.
Malum, PKK’lı teröristler havan toplarıyla, roketatarlarla Dağlıca bölgesindeki Yeşiltaş Karakolu’na saldırdı.
Hatırlarsanız, aynı bölgeye PKK’lılar 21 Ekim 2007 tarihinde de 7 koldan baskın düzenlemiş ve çıkan çatışmalarda 12 askerimiz şehit olmuştu.
Yaşanan bu saldırılar, terörün şiddetini sürekli artırması, verilen şehit sayılarındaki artış, PKK’nın elindeki silahların her geçen gün güçlenmesi yaşanan bütün bu süreç AKP hükümetinin terör politikasının iflas ettiğini göstermektedir.
Her zaman ifade ediyoruz, “terörle ya da uzantılarıyla müzakere çözüm değildir”, “Teröre verilen tavizler terörü bitirmez, daha da palazlandırır” diye…
2007’de aynı bölgede bir tecrübe yaşadık, bugün yaşanan tabloya ve verdiğimiz şehitlere bakılırsa geçmişten hiç ders almadığımız kesin.
Ne hikmetse bu tür saldırılarda hep PKK bir adım önde… Saldırdıktan sonra haberimiz oluyor. Dolayısıyla önce baskın başlıyor, bizimkiler cevap veriyor, vereceğimiz şehitleri veriyoruz sonrada civar birliklerden takviye kuvvetleri geliyor.
Tamam da PKK’nın baskını daha önce bilinemez mi? Elbette ki bilinir.
İstihbarat dediğimiz mekanizma zaten bunun için vardır. Ama sen istihbarat bilgilerini kendi milli kaynaklarından değil de ABD kaynaklarından almaya devam edersen elbette ki o adamlar sana kendi istediklerini vereceklerdir. Ve bu istihbarat doğal olarak bizim lehimize olmayacaktır.
İstihbarat paylaşımı, Uludere’de mazot taşıyan sivil insanları tespit edebiliyor ve hedef haline getirebiliyor da niçin ellerinde havan topu, roketatar, uzun namlulu makineli tüfek taşıyan gerçek teröristleri bir türlü tespit edemiyor?
Ya da tespit edebiliyor da bizim mi bilmemiz istenmiyor?
Sınır karakollarımızı korumak zaten oldukça zor… Dağın tepesinde ya da yamacında, her taraftan saldırı olabilir. Üstelik saldıran teröristler bölgeyi çok iyi tanıyor.
Seni artıya geçirebilecek tek unsur istihbarattır, onu da bu teröristleri üzerimize süren iradeye endeksledik.
Bir diğer önemli husus askerlerimizin kendilerini koruyabilecekleri malzemeler yeterli mi? Örneğin sınır birliklerine çelik yelek veriliyor mu? Bunlar da ayrıca değerlendirilmesi gereken konular…
Malum gazetelerin haberi veriş tarzı üzerinde de biraz durmak istiyorum.
Saldırıyı yapan teröristlerin Irak’ta bulunan Zap kampından geldikleri ve çatışmalardan sonra yeniden oraya döndükleri ve de emri verenin Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin olduğu belirtiliyor ama bu teröristin Suriye uyruklu olduğu özellikle vurgulanıyor.
Yani haberi verenler bir taraftan halkın nefretini uyandıran bir terör hadisesini anlatırken, Suriye ifadesini de araya sıkıştırarak, milletimizin bilinçaltına Suriye’yi de düşman olarak yerleştirmeye çalışıyorlar.
Aynı vurgu, PKK’yı oluşturan ve finanse eden ve hatta bugüne kadar onu bize karşı kullanan, PKK’nın bulunduğu bölgeyi güvenli bölge olarak ilan eden ABD için yapılmıyor.
Bu teröristler Irak’tan geliyor ve hala Irak’ta bulunan Zap kampına dönüyor, aynı vurgu bu bölgenin başkanı olarak bilinen Barzani için kullanılmıyor.
Yani yüreklerimizi dağlayan bu haber bile, ABD’nin çıkarları uğruna Suriye’ye müdahaleye kapı açması için planlanıyor.
Malum, PKK’lı teröristler havan toplarıyla, roketatarlarla Dağlıca bölgesindeki Yeşiltaş Karakolu’na saldırdı.
Hatırlarsanız, aynı bölgeye PKK’lılar 21 Ekim 2007 tarihinde de 7 koldan baskın düzenlemiş ve çıkan çatışmalarda 12 askerimiz şehit olmuştu.
Yaşanan bu saldırılar, terörün şiddetini sürekli artırması, verilen şehit sayılarındaki artış, PKK’nın elindeki silahların her geçen gün güçlenmesi yaşanan bütün bu süreç AKP hükümetinin terör politikasının iflas ettiğini göstermektedir.
Her zaman ifade ediyoruz, “terörle ya da uzantılarıyla müzakere çözüm değildir”, “Teröre verilen tavizler terörü bitirmez, daha da palazlandırır” diye…
2007’de aynı bölgede bir tecrübe yaşadık, bugün yaşanan tabloya ve verdiğimiz şehitlere bakılırsa geçmişten hiç ders almadığımız kesin.
Ne hikmetse bu tür saldırılarda hep PKK bir adım önde… Saldırdıktan sonra haberimiz oluyor. Dolayısıyla önce baskın başlıyor, bizimkiler cevap veriyor, vereceğimiz şehitleri veriyoruz sonrada civar birliklerden takviye kuvvetleri geliyor.
Tamam da PKK’nın baskını daha önce bilinemez mi? Elbette ki bilinir.
İstihbarat dediğimiz mekanizma zaten bunun için vardır. Ama sen istihbarat bilgilerini kendi milli kaynaklarından değil de ABD kaynaklarından almaya devam edersen elbette ki o adamlar sana kendi istediklerini vereceklerdir. Ve bu istihbarat doğal olarak bizim lehimize olmayacaktır.
İstihbarat paylaşımı, Uludere’de mazot taşıyan sivil insanları tespit edebiliyor ve hedef haline getirebiliyor da niçin ellerinde havan topu, roketatar, uzun namlulu makineli tüfek taşıyan gerçek teröristleri bir türlü tespit edemiyor?
Ya da tespit edebiliyor da bizim mi bilmemiz istenmiyor?
Sınır karakollarımızı korumak zaten oldukça zor… Dağın tepesinde ya da yamacında, her taraftan saldırı olabilir. Üstelik saldıran teröristler bölgeyi çok iyi tanıyor.
Seni artıya geçirebilecek tek unsur istihbarattır, onu da bu teröristleri üzerimize süren iradeye endeksledik.
Bir diğer önemli husus askerlerimizin kendilerini koruyabilecekleri malzemeler yeterli mi? Örneğin sınır birliklerine çelik yelek veriliyor mu? Bunlar da ayrıca değerlendirilmesi gereken konular…
Malum gazetelerin haberi veriş tarzı üzerinde de biraz durmak istiyorum.
Saldırıyı yapan teröristlerin Irak’ta bulunan Zap kampından geldikleri ve çatışmalardan sonra yeniden oraya döndükleri ve de emri verenin Bahoz Erdal kod adlı Fehman Hüseyin olduğu belirtiliyor ama bu teröristin Suriye uyruklu olduğu özellikle vurgulanıyor.
Yani haberi verenler bir taraftan halkın nefretini uyandıran bir terör hadisesini anlatırken, Suriye ifadesini de araya sıkıştırarak, milletimizin bilinçaltına Suriye’yi de düşman olarak yerleştirmeye çalışıyorlar.
Aynı vurgu, PKK’yı oluşturan ve finanse eden ve hatta bugüne kadar onu bize karşı kullanan, PKK’nın bulunduğu bölgeyi güvenli bölge olarak ilan eden ABD için yapılmıyor.
Bu teröristler Irak’tan geliyor ve hala Irak’ta bulunan Zap kampına dönüyor, aynı vurgu bu bölgenin başkanı olarak bilinen Barzani için kullanılmıyor.
Yani yüreklerimizi dağlayan bu haber bile, ABD’nin çıkarları uğruna Suriye’ye müdahaleye kapı açması için planlanıyor.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
- Salih Müslim: YPG silah bırakmayacak / 13.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Yargı, muhalefeti cezalandırma aracı mı? / 18.03.2025
- Trump planı mı, Mısır planı mı? / 15.03.2025
- Salih Müslim: YPG silah bırakmayacak / 13.03.2025