“Büyük İsrail” savaşlarında İslamcıların safı

Önce bir hakkı baştan teslim edelim; Prof. Dr. Haydar Baş beyin, Amerika’nın henüz birinci Körfez çıkartması sürecinde ikaz ettiği gerçekler tek tek ortaya çıktı mı?
Çıktı, çıkıyor… Hatırlayın nelere dikkat çekmişti 20-21 sene önceki konuşmalarında ve Öğüt dergilerindeki röportajlarında:
“Körfez müdahalesi ve sonrasında asıl hedef Türkiye’dir. Pek yakında yanı başımızda Kürdistan kurulacaktır. Bu planın nihai hedefi ise, Kürtlere özgürlük filan değil, İsrail’in Arz-ı Mev’ud (Tanrı Yehova tarafından kendilerine Va’d edilmiş topraklar) idealini, Diyarbakır’ımıza kadar uzanan Dicle-Fırat havzasında gerçekleştirmektir!”
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) haritasının sınırları, Büyük İsrail idealidir.
Yıllardan beri İsrail’e karşı duran Suriye’deki isyan tablosu, bu “büyük harita” ekseninde atılan bir adımdır.
***
Eğri oturup doğru konuşalım; bundan 20-25 ay öncesinde Suriye’de ne vardı?
Barış, huzur, bereket ve kardeşlik…
Velayetin şahı Hz. Ali’nin (k. veche) “İnsanlar ya dinde kardeşin yahut yaradılışta eşindir” düsturunun en güzel uygulandığı ülkeydi Suriye… Kurt ile kuzu sarmaş-dolaş, yetmişiki buçuk millet kardeş gibi yaşıyordu.
***
R. T. Erdoğan başta olmak üzere Ankara’dakiler, Beşşar Esad ile kanki idiler, abi-kardeş gibiydiler.
Evlerde, işyerlerinde, sokaklarda, Esad ile Erdoğan’ın portreleri birlikte asılıyordu.
Çoluk-çocuklarıyla Esad’ın saraylarında aylarca konuk oluyor, birlikte yiyor, birlikte içiyorlardı.
Nitekim vizeler kaldırıldı, Suriye kapıları sonuna kadar açıldı.
Türkiye-Suriye baharı yaşanıyordu.
Doğru mu? Eğri oturup doğru konuşalım… Doğru.
***
Türkiye-Suriye baharını, göbek adı BOP olan Arap Baharı bastırdı.
Ankara’dakiler, bir gecede Esad’ın üstünü çiziverdiler!
Ne olduysa, bundan sonra olmadı mı? Evet…
Türkiye-Suriye baharında Suriye’ye vizesiz doluşanlar, Arap baharında eşkin verdiler, evlerindeki ve ellerindeki silahlarla başlarını kaldırdılar.
Biz Özgür Suriye istiyoruz, naraları atmaya başladılar. Ellerindeki aynen PKK teröristlerinin elinde bulunan silahlarla, ortalığı ateşe verdiler, sivil-asker demeden herkesi taramaya başladılar.
***
Amerika ve Haçlı silahlarıyla Türkiye’yi kana bulayan PKK terörist oluyor da; Suriye’yi kana bulayanlar nasıl “demokrasi havarisi” oluyor?!
Ankara teröre karşı tedbiri alma hakkın sahip de, Suriye devleti, sahip değil mi?
Şam yönetiminin baştan beri yaptığı budur!
Dün Esad ile ailecek sohbet kaynatanlar; bugün isyancılara kucak açarak, isyancıları koordine ederek, isyan ateşine özel destek sağlayarak adeta Suriye’yi ateşte kaynatıyorlar… İşte bugün Suriye’de yaşanan kardeşin kardeşe kırdırılması ve kardeş katliamının arka planında BOP eksenli dış mihrakların tezgahları yatmaktadır!  
***
Her devlet gibi, Suriye’de, ülkesindeki terörü ve isyanı ortadan kaldırmak, halkının can-mal ve namus emniyetini korumaya mükellef ve memurdur. Şam yönetimi de bu kamu görevini ifa edince, isyancıları destekleyen ve besleyenler, vay sen nasıl tedbir alırsın, diye Esad yönetimine yükleniyorlar.
İsyancılar, istedikleri gibi vursunlar, ortalığı tutsunlar; Suriye devleti ise armut toplasın, diyorlar!
Ankara’dakiler de, diplomatik demagoji yaparak, Şam yönetimi armut toplasın, isyancılar bildiği gibi yapsın, diyor.
Ankara’dakiler, eğer PKK terörü karşısında “armut toplama”ya karar verdi iseler, bunu Şam yönetimine telkin etmeden önce anası ağlayan milletimize açıklasınlar. Zira böylesi bir kirli savaş sürecinde, ele verir talkını, kendi yutar salkımı, mantığıyla diplomasi yürümez!
***
Bölgedeki savaşların asıl hedefi olan “Arz-ı Mev’ud’da Büyük İsrail” projesini idrak etmeden atılacak her türlü adım ve efelenmeler; Türkiye ve diğer İslam ülkelerinin yanısıra Kürt kardeşlerimiz dahil bölgemizdeki halkların hepsine çok ağır faturalar çıkartacaktır. Bu bağlamda Müslümanların birbirleriyle savaşları ve iç isyanlar süreci, sadece İsrail’in ekmeğine yağ sürmektir. BOP oyununun kurucuları, savaşları buna göre tezgahlamışlardır.
Bu bakımdan Türkiye’nin terör meselesini BOP ekseninde BDP ve PKK ile müzakere-mücadele demagojisi içinde yuvarlayan AKP hükümetinin önüne “takke” değil, “kippa” düşmüştür.
BDP’li Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, bugüne kadar ayıkmayan Ankara’daki siyaset ve diplomasi aymazlarına lafın tamamını söyledi:
“Irak’ta olduğu gibi İran’da, Türkiye’de ve Suriye’de de özerk Kürdistan olacaktır. Benim yüreğimden geçen özerk Kürdistan’ın başşehri Kamışlı’dır. Özerk Kürdistan’ın başşehri Diyarbakır’dır, özerk Kürdistan’ın başşehri Hevler’dir (Erbil), özerk Kürdistan’ın başşehri Mahabad’dır!”
AKP hükümeti, buyursun buradan yaksın!
***
Arap Baharı ve BOP’un mimarlarından 89 yaşındaki Amerikalı kurt politikacı Henry Kissinger de, lafın tamamını söyledi:
“Gelecek savaş o kadar acımasız olacak ki… Sıradan bir insan iseniz, bu savaşa karşı köye kaçarak hazırlıklı olabilirsiniz. Askerimize kaynaklarını elde etmek için Ortadoğu’da yedi ülkeyi işgal etmemiz gerekiyor dedik. Bu iş nerede ise tamamlandı. Askerler çok titiz uygulamakta emirleri ve son basamak kaldı. O da, dengeyi tamamen değiştirecek İran’dır. Her şey yolunda giderse, Ortadoğu’nun yarısı gelecekte İsrail’in olacaktır.”
BOP işgalleri ve Arap baharı savaşlarının nihai çerçevesi bu “Büyük İsrail”dir. Kissinger, aymazlar ve ahmaklar için lafın tamamını söylemiştir!
***
Suriye’de isyancılar eliyle başlatılan iç savaş ve kardeş kıyımı bu “büyük plan”ın bir parçasıdır. Bunların derdi, ne demokrasi, ne insan hakkı, ne Özgür Suriye, ne Kürtler, ne Kürdistan’dır… Büyük İsrail idealidir!
Bu bağlamda Esad yönetimi, isyancılara karşı değil, BOP ekseninde Büyük İsrail idealinin mimarlarıyla savaşıyor!
İslamcı geçinen zavallılar, hacılar, hocalar, sofular, siz bu vaziyette hangi saftasınız, kimin ekmeğine yağ sürüyorsunuz?!
Müslümanların kıyıldığı böylesi kirli savaşta, isyancılara sahip çıkma bedbahtlığını demagojilerle izaha kalkışarak arka plandaki “Büyük İsrail” idealini olgunlaştırmak ve oluşturmak, olsa olsa Deccal safında yer tutmak olur!
Hz. Mehdi’nin “Büyük İsrail ideali” safında olmayacağı her aklın ma’lumu olsa gerektir.
Prof. Dr. Baş, yıllardan beri bu plana karşı uyarmıyor, ikaz etmiyor muydu?! Bugüne kadar Prof. Dr. Baş’a hakkı teslim etmeyenler, bugün ülkemizi ve bölgemizi büyük bir kıyamet ateşi ve kıyamet savaşına sürüklüyorlar.
İslamcılık iddiasında olanlarda öyle bir iman, iz’an ve basiret zaafiyeti yaşanıyor ki, Hz. Mehdi gelse, ona da karşı çıkacaklar, Deccal’in safında yer alacaklar… Görünen köy kılavuz istemez!