Kamuoyunda bir homurdanma başladı; 'Neden bu kadar borçlanılıyor, doğalgaz neden alındığından çok çok fazlaya millete satılıyor, benzin-mazot neden bu kadar pahalı' vs. diye.
Hemen zamanın başbakanı çıktı; 'Bizim elimizde zengin petrol, doğalgaz, maden kaynakları yok ki! Ne yapalım yani' vari cümleler kurdu. Halkımız büyük bir iştiyakla alkışladı.
Sonra bir baktık ki, bizim topraklarımızda yabancıların kazma vurduğu yerlerden petrol, altın, gümüş vs. madenleri fışkırıyor. Ama hesabını sormadık.
Dünya fındık üretiminin % 75'ini, ihracatının ise % 70'nin gerçekleştiği ülkemizde hükümet, 'fındık bahçelerinizi sökün, size para vereceğim' dedi. Millet neden, niçin diye sormadan hazır paraya aldandı, bahçeleri söktü. Ülkemizin en eski ve en büyük çikolata firmasını da İtalyanlar geldi, aldı. Kimse yine ne oluyor, diye sormadı.
Mercimek! Meğer Kanada, ülkemizden aldığı mercimek tohumlarını ekmiş, biçmiş ve şimdi ülkemize en çok mercimek ihraç eden ülke. Yine kimse ne oluyor, diye sormadı.
Bir ara çay üretimine sınırlama getirildi. Şu kadar çay alınacak. Gerisini ne yaparsanız, yapın, diye. Sonra öğrendik ki, çay ithal ediyormuşuz. Yine nasıl yani, diye soran olmadı.
Sonra buğday ithal ettiğimizi öğrendiğimizde şaşırmıştık. Ardından samanı da ithal edince davul-zurna oynamaya başladık. Ama 'biz neden oynuyoruz' diye soran yine çıkmadı.
Gavurun besleyip, büyütüp, kestiği hayvanların etini ithal ettik. Bu et besmeleli mi, besmelesiz mi, diye sormadan pişirip, yedik.
Aynı gavurdan bu sefer Allah'a (c.c) kurban etmek üzere canlı hayvan ithal ettik. Allah'ın, bize bahşettiği bu muhteşem coğrafyada bunları neden ithal ediyoruz, diye yine sormadık.
Eskiden tütünler yerli, sigaralar ucuzdu. Sonra sözde sigara ile mücadele kapsamında yerli tütün ve sigara üreticileri yok edildi. Yabancı markalar ve ithal sigara piyasaya hakim oldu. Mücadele ediyoruz, diye zammı verdikçe verdiler.
Millette iyice efkarlandı. Ne oluyor, diye sormadan yaktı sigarayı. Son 5 yılda 185 milyar (katrilyon) sigara vermişiz. Sigaranın % 70'i vergi olunca birilerine iyi kar bırakmışız.
Havaalanı, çevre yolları derken İstanbul'da 1,5 milyondan fazla ağaç kesildi. Bir, iki ağızdan İstanbul'un akciğerlerine kıymayın, diye sesler yükseldi.
Ama hükümet anında cevabı yapıştırdı; İktidarımız döneminde 3 milyardan fazla fidan diktik. Kimse bize ağacın önemini anlatmaya kalkmasın, dedi.
Herkes sustu. Ama dikilen ağaçlar Ardahan, Bolu, Kastamonu vs. yaylalarındaydı. Kimse İstanbul'a ne olacak, diye sormadı.
Şimdi zeytinlik alanlar imara açılacakmış. Bilmem kaç yüz bin zeytin ağacı kesilecekmiş. Birkaç tepki sesi yükseldi. Cevap anında, 'bize, kimse zeytinin önemini anlatmaya kalkmasın. Biz şu kadar zeytin ağacı diktik'.
Ardından da Başbakan hayatı bir soru sordu; "Türkiye'nin geleceği açısından zeytin mi daha önemli yoksa yapılacak tesis mi daha önemli? Meseleyi doğru açıdan görmek lazım. Bir kaşık suda fırtına koparmamak lazım."
Evet, hangisi önemli? Cevap veremediğin için altta kaldın ve yine üste çıktılar?
Hemen zamanın başbakanı çıktı; 'Bizim elimizde zengin petrol, doğalgaz, maden kaynakları yok ki! Ne yapalım yani' vari cümleler kurdu. Halkımız büyük bir iştiyakla alkışladı.
Sonra bir baktık ki, bizim topraklarımızda yabancıların kazma vurduğu yerlerden petrol, altın, gümüş vs. madenleri fışkırıyor. Ama hesabını sormadık.
Dünya fındık üretiminin % 75'ini, ihracatının ise % 70'nin gerçekleştiği ülkemizde hükümet, 'fındık bahçelerinizi sökün, size para vereceğim' dedi. Millet neden, niçin diye sormadan hazır paraya aldandı, bahçeleri söktü. Ülkemizin en eski ve en büyük çikolata firmasını da İtalyanlar geldi, aldı. Kimse yine ne oluyor, diye sormadı.
Mercimek! Meğer Kanada, ülkemizden aldığı mercimek tohumlarını ekmiş, biçmiş ve şimdi ülkemize en çok mercimek ihraç eden ülke. Yine kimse ne oluyor, diye sormadı.
Bir ara çay üretimine sınırlama getirildi. Şu kadar çay alınacak. Gerisini ne yaparsanız, yapın, diye. Sonra öğrendik ki, çay ithal ediyormuşuz. Yine nasıl yani, diye soran olmadı.
Sonra buğday ithal ettiğimizi öğrendiğimizde şaşırmıştık. Ardından samanı da ithal edince davul-zurna oynamaya başladık. Ama 'biz neden oynuyoruz' diye soran yine çıkmadı.
Gavurun besleyip, büyütüp, kestiği hayvanların etini ithal ettik. Bu et besmeleli mi, besmelesiz mi, diye sormadan pişirip, yedik.
Aynı gavurdan bu sefer Allah'a (c.c) kurban etmek üzere canlı hayvan ithal ettik. Allah'ın, bize bahşettiği bu muhteşem coğrafyada bunları neden ithal ediyoruz, diye yine sormadık.
Eskiden tütünler yerli, sigaralar ucuzdu. Sonra sözde sigara ile mücadele kapsamında yerli tütün ve sigara üreticileri yok edildi. Yabancı markalar ve ithal sigara piyasaya hakim oldu. Mücadele ediyoruz, diye zammı verdikçe verdiler.
Millette iyice efkarlandı. Ne oluyor, diye sormadan yaktı sigarayı. Son 5 yılda 185 milyar (katrilyon) sigara vermişiz. Sigaranın % 70'i vergi olunca birilerine iyi kar bırakmışız.
Havaalanı, çevre yolları derken İstanbul'da 1,5 milyondan fazla ağaç kesildi. Bir, iki ağızdan İstanbul'un akciğerlerine kıymayın, diye sesler yükseldi.
Ama hükümet anında cevabı yapıştırdı; İktidarımız döneminde 3 milyardan fazla fidan diktik. Kimse bize ağacın önemini anlatmaya kalkmasın, dedi.
Herkes sustu. Ama dikilen ağaçlar Ardahan, Bolu, Kastamonu vs. yaylalarındaydı. Kimse İstanbul'a ne olacak, diye sormadı.
Şimdi zeytinlik alanlar imara açılacakmış. Bilmem kaç yüz bin zeytin ağacı kesilecekmiş. Birkaç tepki sesi yükseldi. Cevap anında, 'bize, kimse zeytinin önemini anlatmaya kalkmasın. Biz şu kadar zeytin ağacı diktik'.
Ardından da Başbakan hayatı bir soru sordu; "Türkiye'nin geleceği açısından zeytin mi daha önemli yoksa yapılacak tesis mi daha önemli? Meseleyi doğru açıdan görmek lazım. Bir kaşık suda fırtına koparmamak lazım."
Evet, hangisi önemli? Cevap veremediğin için altta kaldın ve yine üste çıktılar?
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- Erdoğan’ın ‘fakir fukara garip gureba’ çıkışı / 16.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025
- O zaman nedir bu Milli Ekonomi Modeli? / 15.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -2- / 14.04.2025
- O, benim bitmeyen rüyamdı -1- / 13.04.2025
- İktidarın kutsal (!) haç ve Konstantinapol sessizliği / 11.04.2025
- İktidara karşı değilse istediğiniz kadar yürüyebilirsiniz / 10.04.2025
- Papazı nasıl aldık hatırlıyor musun? / 09.04.2025
- Siyasette üçüncü yol şart mı? / 08.04.2025
- Alparslan Türkeş’in vefat yıl dönümünden önce / 07.04.2025
- Sayın Erdoğan’ın nefretten doğan AB aşkı -2- / 06.04.2025