"Zamsağanak" kelimesini literatüre ilk defa gazetemiz Yeni Mesaj girmektedir. Türk Dil Kurumu bu kelimeyi kabul eder mi bilemiyoruz. Ancak içinde bulunduğumuz ekonomik şartlar dikkate alındığında bu kelimenin Etimoloji biliminin ilgisini çekeceğine inanıyorum.
Gazetemizin yazarı Murat Çabas, "Vergiye vergi zamma zam" başlıklı yazısında; "... dolaylı vergilerin de vergisi alınıyor; rutin zam oranlarının da zammı yapılıyor." tespitini yapmıştır. (05.11.2017 tarihli Yeni Mesaj gazetesi)
Yine gazetemizin yazarı Akın Aydın'ın "Hasta garantili hastaneler dönemi mi başlıyor?" başlıklı köşe yazısında; köprülerden ve hastanelerden faydalanan faydalanmayan herkesin bedel ödeyeceği vurgulanmaktadır. (02.11.2017 tarihli Yeni Mesaj gazetesi)
MTV zammında olduğu gibi önce yüzde 40 gösterip yüzde 25'e razı edildik. Şimdi de herkese herkesime sağanak sağanak yağan zamlarla karşı karşıyayız. Bunun adı: Zamsağanak.
Bütçe açığının bir şekilde kapatılması lazım! Ne yapsın iktidar. Bütçeden anlaşıldığı üzere sağanak sağanak gelen zamlarla bu açığı kapatacak. Sizler de dizilerde bilinçaltına işlenen borç yiğidin kamçısındır mesajları ile bunu sindireceksiniz.
Bütçe açığını; emisyon hacmini genişleterek, para basarak, tüketimi canlandırarak kapatacak değil ya. Ya da madenlerimizi devlet millet ortaklığı ile ekonomiye kazandırarak kapatacak değil ya. Bunlar Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli ile olabilir. Finans sektörünün, yeraltı ve yerüstü kaynakları yabancıların hâkimiyetinde olan bir ekonomi sisteminde bunların hiçbiri gerçekleşemez.
Oysa ülke olarak çok zenginiz. Milli Ekonomi Modeli'ne evet dediğimizde; değil sağanak sağanak zamlara muhatap olmak; gerçekten bir elimiz yağda bir elimiz balda olacak kaynaklarımız var. Prof. Dr. Haydar Baş'ın da sık sık ifade ettiği gibi sadece Gümüşhane'de Türkiye'ye en az 100 yıl yetecek altın rezervin bulunmakta. Ya bor madeni! Dünyadaki bor rezervinin yüzde 73,2'si Türkiye'de. Türkiye olarak 3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız var.
Nasrettin Hocanın meşhur kedi-ciğer fıkrasını bilmeyen yoktur. Zavallı kediciğe, ağırlığınca ciğer yediği iftirası atılır. Hoca da kediyi tartarak; "Eğer elimdeki şey kediyse, ciğer nerede? Yok, bu şey ciğerse, kedi nerede?" diyerek kediyi beraat ettirir.
3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız varsa sağanak sağanak gelen bu zamlar niye? Yok eğer kaynağımız yoksa yabacılara verilen binlerce maden ruhsatı nedir? Ya da ülkemizde Petrol yoksa; petrol sahalarımızı ABD şirketlerine niye devrediyoruz? Bizi zamsalak mı sandınız.
Gazetemizin yazarı Murat Çabas, "Vergiye vergi zamma zam" başlıklı yazısında; "... dolaylı vergilerin de vergisi alınıyor; rutin zam oranlarının da zammı yapılıyor." tespitini yapmıştır. (05.11.2017 tarihli Yeni Mesaj gazetesi)
Yine gazetemizin yazarı Akın Aydın'ın "Hasta garantili hastaneler dönemi mi başlıyor?" başlıklı köşe yazısında; köprülerden ve hastanelerden faydalanan faydalanmayan herkesin bedel ödeyeceği vurgulanmaktadır. (02.11.2017 tarihli Yeni Mesaj gazetesi)
MTV zammında olduğu gibi önce yüzde 40 gösterip yüzde 25'e razı edildik. Şimdi de herkese herkesime sağanak sağanak yağan zamlarla karşı karşıyayız. Bunun adı: Zamsağanak.
Bütçe açığının bir şekilde kapatılması lazım! Ne yapsın iktidar. Bütçeden anlaşıldığı üzere sağanak sağanak gelen zamlarla bu açığı kapatacak. Sizler de dizilerde bilinçaltına işlenen borç yiğidin kamçısındır mesajları ile bunu sindireceksiniz.
Bütçe açığını; emisyon hacmini genişleterek, para basarak, tüketimi canlandırarak kapatacak değil ya. Ya da madenlerimizi devlet millet ortaklığı ile ekonomiye kazandırarak kapatacak değil ya. Bunlar Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli ile olabilir. Finans sektörünün, yeraltı ve yerüstü kaynakları yabancıların hâkimiyetinde olan bir ekonomi sisteminde bunların hiçbiri gerçekleşemez.
Oysa ülke olarak çok zenginiz. Milli Ekonomi Modeli'ne evet dediğimizde; değil sağanak sağanak zamlara muhatap olmak; gerçekten bir elimiz yağda bir elimiz balda olacak kaynaklarımız var. Prof. Dr. Haydar Baş'ın da sık sık ifade ettiği gibi sadece Gümüşhane'de Türkiye'ye en az 100 yıl yetecek altın rezervin bulunmakta. Ya bor madeni! Dünyadaki bor rezervinin yüzde 73,2'si Türkiye'de. Türkiye olarak 3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız var.
Nasrettin Hocanın meşhur kedi-ciğer fıkrasını bilmeyen yoktur. Zavallı kediciğe, ağırlığınca ciğer yediği iftirası atılır. Hoca da kediyi tartarak; "Eğer elimdeki şey kediyse, ciğer nerede? Yok, bu şey ciğerse, kedi nerede?" diyerek kediyi beraat ettirir.
3 katrilyon dolarlık yeraltı kaynağımız varsa sağanak sağanak gelen bu zamlar niye? Yok eğer kaynağımız yoksa yabacılara verilen binlerce maden ruhsatı nedir? Ya da ülkemizde Petrol yoksa; petrol sahalarımızı ABD şirketlerine niye devrediyoruz? Bizi zamsalak mı sandınız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Kazım Üstün / diğer yazıları
- İklim krizinin çözümü Z kuşağına kaldı / 17.12.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021