BBC'nin Fransız haber ajansı AFP'den aktardığına göre; Türkiye'deki eğitimli gençlerin ülkeyi terk edip başka ülkelerde hayat kurmayı yani vatanını terk etmeyi tercih ediyormuş. O zaman vatan sevgisi ve vatan müdafaası nasıl bir duygudur. Atatürk'ün harp sahasındaki davranışlarından aktaralım.
"25 Nisan 1915: Çanakkale Boğazı'ndaki kıyı tahkimatını deniz kuvvetleriyle düşürerek Boğaz'ı geçmeyi başaramayan düşman, karadan yapacağı taarruzla Boğaz'ı açmak amacıyla Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarır.
Atatürk'ün komuta ettiği 19'ncu Tümen, ordu ihtiyatındadır. Ordu Komutanı, düşmanın asıl kuvvetleriyle Saros Körfezi'ne çıkacağı yargısına varmıştır. Seddülbahir ve Arıburnu'na yapılan çıkarmaların aldatma amacıyla yapılmış olabileceğini sanmaktadır. Buna karşın Atatürk, Arıburnu'na yapılan çıkarmayı asıl çıkarma olarak değerlendirir ve orada bulunan küçük birliklerin karaya çıkan düşmanı durdurmaya yetmeyeceğini düşünerek Ordu Komutanından müsaade almadan, kendi inisiyatifiyle bir alayını (57'nci Alay) çıkarma yerine sevk eder. Ve kendisi de birliğinin başında çıkarma yerine gider. Conkbayırı'na varıldığında kıyının gözetlenmesi ve korunması göreviyle 261 rakımlı tepede bulunan erlerin Conkbayırı'na doğru kaçmakta olduklarını görür. Derhal önlerine çıkarak:
"- Niçin kaçıyorsunuz?" der.
"- Efendim düşman!" derler.
"- Nerde?"
"- İşte!" diye 261 rakımlı tepeyi gösterirler.
Bunun üzerine Atatürk:
"Düşmandan kaçılmaz!" der.
Erler:
"- Cephanemiz kalmadı" diye cevap verirler.
Atatürk:
"- Cephaneniz yoksa süngünüz var" diyerek süngü taktırır ve erleri yere yatırır. Bunu gören düşman da yatar. Böylece zaman kazanılmış olur. 57'nci Alay yetişir, taarruz eder, 261 rakımlı tepeyi ele geçirir ve daha çıkarmanın ilk günü düşmanın ileri harekâtını kıyıdaki tepelerde durdurur.
Atatürk, burada kaçan askerlerle yaptığı konuşmadan söz ederken:
"O zaman artık bilmiyorum, bir muhakeme-i mantıkiye midir, yoksa şevki tabii ile midir" diyor.
İngilizler, resmi harp tarihlerinde bu olayın "muharebenin kaderini değiştirdiğini" yazmaktan ve Atatürk'ü muharebelerin, hatta harbin kaderini değiştiren komutan" olarak övmekten kendilerini alıkoyamamışlardır.
Aynı gün Atatürk, birliklerine verdiği taarruz emrinin sonunda:
"- Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir." demiştir ki, bu da Atatürk'ün harp sanatındaki üstün gücünü gösterir.
Türk kuvvetlerinin henüz Yunan Ordusunu mağlup edecek güce sahip olmadığını bilen Atatürk, Orduyu Sakarya doğusuna çekerek zaman kazanmak, Yunan Ordusunu ikmâl üslerinden uzaklaştırarak zayıflatmak istedi. Bu karar Ankara'da büyük heyecan yarattı; eleştirilere neden oldu. Fakat O, yine harp sanatındaki üstünlüğünü gösterdi ve "Askerliğin icabatını bilâ terdüt tatbik edelim, diğer neviden olan mahzurlara mukavemet ederiz" dedi. Türk Ordusu, Sakarya doğusundaki mevzilerine çekildi. Yunanlılar 23 Ağustos 1921'de bu mevzilere taarruz ettiler. 22 gün devam eden çok kanlı bir savaş verildi. Türk savunma mevzii güney kanadından kuşatılan ve kuzeye atılma tehlikesiyle karşılaştı. Top sesleri Ankara'dan duyuldu.
Büyük Millet Meclisi'nin Kayseri'ye taşınmasını önerenler çıktı. Ama Atatürk, cesaret, sebat ve âzmini yitirmedi. "Hatt-ı müdafaa yoktur. Sath-ı müdafaa vardır. O satıh tüm yurttur. Yurdun her karış toprağı yurttaşın kanı ile ıslanmadıkça düşmana bırakılamaz. O nedenle küçük, büyük her birlik bulunduğu mevziden atılabilir; ama küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada yeniden düşmana karşı cephe kurup savaşı sürdürür. Yanındaki birliğin çekilmek zorunda kaldığını gören birlikler, ona bağlı kalmaz. Bulunduğu mevzide sonuna kadar dayanmak ve direnmekle yükümlüdür" dedi.
Bu sözleriyle Atatürk, İkinci Dünya Harbi'nde uygulanan derinlikte savunma doktrinini formüle etmiş oldu." (H. Fahri Çeliker, Atatürk ve Harp Sanatı, Erdem 12 sayı, 1988, Sf. 881-886)
İngilizleri bile hayran bırakan, Yunanlıları şaşırtan, Atatürk'ün harp sanatının sırrı ve mücadele azmi; vatan sevgisinden, vatan sevgisi, imanından, iman ölçüleri de Ehl-i Beyt'in yaşamından gelmektedir.
Tıpkı kurtuluş savaşında, "cephanemiz yok" diyerek geri savaşı terk etmek isteyenlerin yaptığı gibi, içinde bulunduğu şartları görüp; imkanımız yok paramız yok, işimiz yok vs. diyerek bulunduğu mevkiden, mücadeleden vaz geçmek isteyeler olacaktır. Ancak tereddüt etmeyecek bir kişinin kararlılığı yorgun ruhları harekete geçirmeye yeter. Yeter ki o bir kişinin etrafında kenetlenelim.
- ABD’nin Afganistan aynası -2- / 10.07.2021
- ABD’nin Afganistan aynası -1- / 09.07.2021
- Aşı emperyalizmi savaşları / 11.06.2021
- Atatürk’ün harp sanatının sırrı / 25.05.2021
- Dijital Ramazan Bayramı / 13.05.2021
- İsrail’in saldırısına hangi dizi ile karşılık vereceğiz! / 09.05.2021
- Çin Ortadoğu’da ABD’ye ‘şah’ dedi / 02.04.2021
- İnsanın sayısallaşması / 25.03.2021
- ABD, Kuzey Kore’ye neden demokrasi getiremiyor? / 18.03.2021