Ekonomiyi iyi göstermek için yapılan masabaşı çalışmaları öyle abartılmaya başlandı ki, ortaya çıkan rakamlara, hazırlayanlar bile inanmakta zorlanıyor.Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) büyüme rakamlarını açıkladı. 2005 yılında tam yüzde 7.6 oranında büyümüşüz.TÜİK Başkanı Ömer Demir'in "Tarım rakamları sağlıksız, İllerden geleni koyduk" ifadelerine bakılırsa TÜİK de böyle bir oranı beklemiyormuş.2005 yılında Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) 360 milyar 876 milyon dolar, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) ise 361 milyar 470 milyon dolar olmuş.Kişi başına milli gelir rekor kırarak 5 bin 8 dolara çıkmış. Sektörel bazda en yüksek büyüme yüzde 21.5 ile inşaatta yaşanmış. Tarımda yüzde 5.6, sanayide yüzde 6.5, ticarette yüzde 7.4 büyüme olmuş.Büyümeyi etkileyen en önemli etkenlerden biri tarımdaki büyüme ve bu rakam TÜİK Başkanının ifadesiyle sağlıksız. Bu ülkenin bir vatandaşı olarak, elbetteki böyle yüksek oranlarda büyüme bizleri memnun eder. Çünkü büyüme demek, işsizliğin azalması, alım gücünün artması, devletin ve milletin güçlenmesi, hacizlerin, boşanmaların, intiharların azalması, iç ve dış borçların azalması, üretimin, ihracatın artması, dış ticaret ve cari işlemler açığının azalması? demektir.Diğer bir ifadeyle bir büyüme bunları sağlamıyorsa sağlıklı bir büyüme değil, Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in ifadesiyle "hormonlu büyüme"dir.İşsizlik artmış, önlenemez hale gelmiştir, kangrenleşmiştir. Alım gücü düşmüştür, vatandaş kredi kartlarına hücum etmiştir, ödeyemeyince de hacizlik duruma düşmüştür. Bu sebeple, boşanmalar, intiharlar artmaktadır. İç ve dış borçlar, dış ticaret açığı, cari işlemler açığı rekorlar kırmaktadır. Ekonomik zafiyetten dolayı hırsızlıklar, gasplar, cinayetler artmış, toplumda güven oldukça azalmıştır. Ülke dış şoklara karşı direncini kaybetmiş, ekonomik, sosyal, siyasi, kültürel, dini baskılara karşı güçsüz kalarak tavizler verme noktasına gelmiştir.Hormonlu büyümeyi sektör bazında da değerlendirebiliriz.Tarımda gerçekten bir büyüme olsaydı, tarım köylüsü hiç miting yapıp, hükümeti ve ekonomiyi topa tutar mıydı, tarım sektörünün bitme noktasına geldiğini ifade eder miydi, Başbakan'ın karşısına çıkarak sonucunda fırça yemek de olsa şikayette bulunur muydu?2005 yılında tarım köylüsü buğday, mısır, pamuk, tütün? üretti. Üretti ama maliyetleri yüzde 30'lar seviyesinde artmasına rağmen maliyetinin yarısına zor satabildi. Bazıları tarlasından ürününü toplayamadı, ürün tarlada yandı. Bazıları da toprağa gömdü.Çiftçi ürününü para kazanıp geçinmek için yetiştirdi, ama seneyi zararla kapattı. Şimdi siz kalkıyorsunuz, üretilen fakat sonunda zarar edilen, tarlada yanan, toprağa gömülen bu ürünleri büyüme rakamlarına ilave ediyorsunuz ve büyüdük diyorsunuz. Bu mantıkla ekonomi nasıl iyi hale getirilir. Problemleri örtmekle, rakamlarla gizlemekle çözüme mi ulaşılır, yoksa çözümsüzlük derinleşir mi?Sanayide, tekstilde de durum aynı.Özel kesim yatırımlarının yüzde 24 arttığından bahsediliyor. İhracatın durması, işsizliğin artması ise bu rakamların doğru olmadığını ispatlıyor.2005 yılında tekstil ortalama yüzde 11.8, hazır giyim yüzde 12.5, deri sektörü de yüzde 19 daralma olmasına rağmen, sanayici maliyetlerin yüksekliğinden ve pazar darlığından dolayı yurt dışına doğru kaçarken, yatırımların arttığından bahsediliyor.Buna gerçekten kargalar bile güler.İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Tanıl Küçük, Başbakanla yaptığı toplantıda, "Sanayimizde tehlike çanları çalmakta" diye haykırırken, Türk sanayinin uluslararası pazarlarda rekabet etmesinin ve hatta ulusal pazarını korumasının neredeyse imkânsız hale geldiğini ifade ederken, sanayide büyümeden bahsetmek ne kadar mantıklı?Doğru, sanayide bir büyüme var, ama stoklarda büyüme var. Fabrika kapanmasın diye üretim devam ediyor, ama ne ihracat ne de iç pazar ürün satılmasına müsait değil. Üretici stoklara çalışıyor.İktisatçı Selim Somçağ'ın 2005 yılının ilk 3 dönemi için söyledikleri bu noktada oldukça önemli:"DİE'nin hormonlu rakamlarına göre yılın ilk üç dönemindeki (ilk dokuz ayındaki) büyüme geçen yılın aynı dönemine göre % 5.5. Peki ya stok artışlarını düşersek kaç? Sıkı durun: -1.6! Evet, hayali stok artışlarını düşerseniz 2005 yılının ilk dokuz ayında ekonomi büyümemiş, bilakis % 1.6 oranında küçülmüştür..."Bu konuda daha çok şeyler yazılabilir.Sonuç olarak, bu tür hormonlu masabaşı rakamlarıyla bir noktaya varmamız mümkün değil. Sağlıklı bir büyüme nasıl olur derseniz, Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne bakmanızı tavsiye ederim. Sayın Baş modelinde bir taraftan maliyetleri aşağıya çeken projeler devreye koyarken diğer taraftan da sosyal devlet projeleriyle üretilen ürünlere pazar imkanını oluşturmaktadır. Paraya getirdiği yeni tanımlarla da sürekli ve sağlıklı büyümenin en mantıklı yolunu misallerle ve formülleriyle ortaya koymaktadır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Öcalan açılımı, terörsüz Türkiye’ye götürür mü? / 10.04.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- Siyasette 3. yol tek seçenek / 09.04.2025
- Milli Ekonomi Modeli’ne artık duyarsız kalabilir miyiz? / 08.04.2025
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025