Filistin ve Gazze Şeridi'ndeki soykırımdan sonra, şimdi de güney Lübnan'daki savunmasız ve masum halk katledilmektedir. Gazze ve Lübnan'da yaşanan sivil katliamlar, gelecekte insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecektir.
Daha acı olan ise; ABD ve sözüm ona "medeni" AB ülkeleri bu süreçte İsrail'e eşlik etmektedir...
Öte yandan güçlü denilen Çin, savaşı kınayan söylemler dışında hiçbir şey yapamamaktadır; Rusya ise, komşu ülke bataklığına saplanmış gibi görünüyor...
Arap ve Müslüman ülkelere gelecek olursak, bir gün sıranın kendisine geleceğini bilen bir endişeye esir olmuş olmakla birlikte, kronik bir İsrail korkusu içerisindeler. Bilinmelidir ki katliamı yapanlar ve destek olanların yanı sıra susanlarda tarihe "dilsiz şeytanlar" olarak kaydedileceklerdir.
İsrail, diplomatik, uluslararası hukuk, etik ve insani tüm kırmızıçizgileri aşarak BM'nin itibarını zedelemiştir.
İsrail'in meşruiyetini reddeden en büyük iddia sahibi olan İran, karmaşık bir durum içerisinde kalmışçasına hareketler sergilemektedir. Hamas'ın siyasi lideri İsmail Haniye gibi önemli bir kişiliğin İran'da suikasta uğraması, hem de bu olayın Pezeşkiyan'ın cumhurbaşkanlığı yemininin bir gün sonrasına denk gelmesi, İsrail'in İran'ı savaşa çektiğinin açık bir göstergesidir.
İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, ABD ve Avrupalı liderlerin, İran'ın Haniyye suikastına karşılık vermemesi halinde Gazze'de ateşkes ilan edeceklerine dair kendilerine söz verdiğini ancak bunu yerine getirmediklerini ifade etti.
Yani İran ateşkes beklerken Nasrallah suikastı gerçekleştirildi.
"İran gafil avlandı."
Her ne kadar ekranlardaki İsrail seviciler İran'ın füze saldırılarının başarısız olduğunu iddia etseler de; Washington Post'un aktardığına göre, Nevatim Hava Üssü'ne 20, İsrail'in merkezinde bulunan Tel Nof Hava Üssü'ne ise 3 füze isabet etti.
The Wall Street Journal 'ın haberinde ise profesör Jeffrey Lewis'in analizi doğrultusunda üssün sınırları içine 32 İran füzesinin isabet ettiği belirtildi.
İsrail Hamaney'in cuma namazı hutbesinde misilleme emri vereceğini beklerken...
Gafil avlanan İran, "İsrail'i gafil avladı..."
ABD, yaklaşan başkanlık seçimleri ve Kamala Harris ile Donald Trump arasındaki rekabet bahanesiyle siyasi sorumluluktan kaçınmakta, fakat sınırsız maddi, askeri ve siyasi desteklerini İsrail'e yöneltmektedir. Ayrıca İsrail ve Amerika'daki güçlü Yahudi lobisinin desteğini kazanmak için sanki üstü kapalı Trump ve Harris bu konuda da yarışmaktalar. İki adayda mümkün olduğunca İsrail'i destek vermekle birlikte BM'ye karşı da bir denge siyaseti içerisindeler.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un İsrail'e silah ambargosu konulması gerektiğine dair konuşmasının ardından, Netanyahu Macron'a yönelik sözlü saldırıda bulundu. Ayrıca Almanya'daki Filistin yanlısı gösterilerde, İran tarafından hipersonik füzelerin ateşlenmesinden duyulan sevinç bahanesiyle, gösterileri engelleyemeyen Almanya Şansölyesi de Netanyahu'nun konuşmasından nasibini aldı. Kendi vatandaşlarının, Öğrencilerin, entelektüellerin ve özgürlükçülerin Filistin protestolarına rağmen ABD ve AB'de durum böyleyken; Müslüman devletlerin sessizliği, eylemsizliği acı verici ve açıklanamazdır.
İsrail hükümeti için artık hiçbir yasal ve siyasi sınırın kalmadığı açıkça görünmektedir...
Bu nedenle, bölgenin en stratejik ülkesi olan Türkiye'nin, tüm bu hususları dikkate alması ve yüksek devlet aklıyla bu zorlu tarihsel geçitten akıllıca geçmesi gerekmektedir.
Çözüm Türkiye'nin de içerisinde bulunduğu İslam ülkelerinin ve tarafsız devletlerin baskısıyla BM'nin, sürece dahil edilmesiyle mümkündür. Bence hukuki olarak başka bir seçenek de yoktur.
BM, barış gücü gibi caydırıcı bir hareketle diplomasiyi garanti altına almak zorundadır. Elbette ateşkesin bir yolu da, iki ya da çok taraflı müzakereler ve diplomatik çözümler arayışına dayanmaktadır. Hatta mevcut koşullar göz önüne alındığında ateşkes acil ve zorunlu olsa da, İran'ın kandırıldık söylemi, Orta Doğu'da kırılganlık ve kalıcı dengenin eksikliğini de gözler önüne sermektedir.
Bölgemizde yakılan bu ateşe, hızlı ve pürüzsüz bir çözüm bulmak zorunludur.
Mevcut krizden çıkış, yalnızca İsrail'in ya da kışkırtıcılarının yıkıcı gücünü dizginlemekle de mümkün değildir. Bu savaşı ve insanlığa yönelik zararını sona erdirip, yerinden edilmiş ve acı çeken insanların yaralarını iyileştirecek daha büyük bir irade devreye girmelidir. İsrail gibi kana susamışlar, hiçbir zaman durmayacağından, ateşkes uzun vadeli bir çözüm değildir, fakat her ne pahasına olursa olsun ateşkes yapılmalıdır. Yine de çatışmaları sona erdirmek, büyük ölçüde zarar görmüş olan "barış ve birlikte yaşamanın" başlangıcı için insani bir zorunluluktur.
Eğer İsrail durdurulmazsa, bölge ülkeleri şunu bilmelidirler ki bölgemiz güvende olmayacak ve hiçbirimiz asla huzurlu bir istikbal göremeyeceğiz.
Bölgedeki ülkeler, Prof. Dr. Haydar Baş'ın tarihi çözümü olan "Mescidi Aksa" temelinde birleşmeli, askeri ve savunma yeteneklerinin yanı sıra, bölgesel gelişmeyi ve kalıcı barışı talep eden bir diplomasi geliştirerek, tarafsız devletlerle birlikte hareket eden yeni bir doktrin ve strateji benimsemelidir.
- ‘Dikkat şeysidir’ algı operasyonları / 18.10.2024
- Yeni bir strateji / 09.10.2024
- ... gir cennetime / 30.09.2024
- Anglosakson ekseni / 26.09.2024
- Aselsan 2023… 2053… 2071 / 21.09.2024
- Imad 4 / 26.08.2024
- Time dergisine başlık: 'Rüzgara düğüm atmak' / 24.08.2024
- Fitiller ateşlendi / 23.08.2024
- Gençliğe Hitabe’den fırlamışçasına / 24.03.2024