Salı günü öğleden sonra, Lübnan'da telsiz cihazlarının patlaması sonucunda 11 kişi hayatını kaybederken, binlerce kişi yaralandı. Hizbullah, yaptığı açıklamada siyonist rejimi bu saldırıdan sorumlu tuttu. Bu olay, Hizbullah ile İsrail arasındaki çatışmaların başlamasından bu yana, türünün ilk örneği olarak tarihe geçti.
Lübnanlı üst düzey bir güvenlik kaynağı, Reuters'a yaptığı açıklamada, İsrail'in istihbarat servisi Mossad'ın, Hizbullah tarafından aylar önce talep edilen beş bin Tayvan yapımı telsize küçük miktarlarda patlayıcı yerleştirdiğini söyledi. Güvenlik kaynağı, Hizbullah'ın Tayvanlı "Gold Apollo" şirketi tarafından üretilen beş bin çağrı cihazı talep ettiğini ve birkaç kaynağın bu cihazların bahar aylarında ülkeye girdiğini belirtti. Gold Apollo'nun kurucusu Ching-Kuang ise şirketin ticari marka lisansını Macaristan merkezli bir firmaya verdiklerini ve cihazların Macaristan'da üretildiğini ileri sürdü.
Son iki gündür herkesin aklında siber savaş gerçeği var. Bu olay, siber tehditlerin fiziksel hasara dönüşmesinde bir dönüm noktası olarak değerlendirilmeli. İnsanların bu olaydan sonra siber saldırı algısı çok farklı bir hal aldı ve saldırı, tüm dünyanın endişe duymasına neden oldu.
Çağrı cihazlarının patlaması, siber savaşın daha büyük bir tehdit oluşturduğunu gösteriyor. Akıllı telefonlar, dronlar ve IoT cihazları gibi modern teknolojiler bu tür saldırılara maruz kalırsa, çok daha büyük kayıplar yaşanabilir. Bu olay aslında, siber-fiziksel saldırıların sanıldığından daha çeşitli tehditler oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Neymiş?
Siber saldırı sadece hesaplarımızın ele geçirilmesi, bilgilerimizin çalınması değilmiş…
Siber saldırıyla canımıza da kastedilebiliyormuş…
Lübnan'daki saldırı şu soruyu akla getiriyor: Eğer basit bir çağrı cihazı veya telsiz bir silah olarak kullanılabiliyorsa, günümüzün gelişmiş teknolojileri olan akıllı telefonlar ve IoT (nesnelerin interneti) cihazlarıyla neler yapılabilir?
Telsizler, akıllı telefonlarla karşılaştırıldığında basit cihazlar gibi görünse de, bu olay akıllı telefonların ve diğer modern cihazların gelecekte siber savaşlarda hedef haline gelebileceğini düşündürüyor. Geleneksel siber güvenlik ağları, bilgileri ve gizliliği korumaya odaklanırken, bu olay, siber saldırı neticesinde oluşabilecek fiziksel zararları önlemenin de elzem olduğunu bizlere gösterdi.
Lübnan'daki saldırı, ülkemizdeki iletişim cihazlarındaki mevcut fiziksel sistemlerin korunması ve yeni milli sistemlerin geliştirilmesi gerekliliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Evet, öncelikle korumamız lazım diyorum, çünkü korumuyoruz!
ASELSAN 1919 aklımdan çıkmıyor…
Merhum Cumhurbaşkanı Demirel, "Bu telefon cebinizdedir. Bununla dünyanın istediğiniz yeriyle konuşursunuz ve dinlenmezsiniz" diyerek tanıtmıştı.
O dönem yapılan haberlerde, "ASELSAN 1919, titreşim özelliği olan tek telefondu ve İngiltere'de yapılan testlerle dünyanın en iyi telefonu olarak tarihe geçti" ifadeleri kullanılmıştı.
Basında, gerek dağıtıcı firmayla ilgili, gerekse ASELSAN 1919-20'nin geliştirilemediği ve bu yüzden üretiminin durdurulduğu haberleri yapılmıştı.
Koruyabilseydik, belki bugün ASELSAN 1919-1920'den sonra 1923… 2023 modellerini kullanıyor, 2053… 2071 modellerini konuşuyor olacaktık.
Maalesef her birimiz, cep telefonu dediğimiz her an yerimizi bilen alışveriş tercihlerimizden, gideceğimiz güzergâha kadar, bizi yönlendiren yabancı akıllı dijital ajanları cebimizde taşıyoruz…
Lübnan'daki siber terör saldırısı, mevcut çatışmalarda fiziksel ve siber saldırının bir araya gelmesinin bir örneği olarak karşımıza çıkıyor. Akıllı telefonlar ve şifreli iletişim platformlarından bağımsız olarak geniş çapta kullanılan uygulamaların olduğu bir çağda, Hizbullah'ın telsizlere güvenmesi garip görünebilir. Ancak günümüz savaşlarında operasyonel gizlilik söz konusu olduğunda işler göründüğü kadar basit olmayabilir.
Hizbullah, İsrail'in konum izleme sistemlerinden kaçınmak için düşük teknolojili bir iletişim aracı olarak telsizleri kullanıyordu. Ancak kafa karıştırıcı olan, bu patlamaların eski ve modası geçmiş kabul edilen bir iletişim teknolojisiyle gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu saldırı, siber savaşta yeni bir dönemin kapısını açıyor olabilir mi?
Bu sorunun cevabı, gelişen teknolojiyle birlikte siber savaşların dünyanın kaçınılmaz bir gerçeği olduğundan "evet" olsa da, bu aslında bir siber savaş hamlesinden çok bir istihbarat hamlesiydi. Evet, teknolojik cihazların içindeki lityum-iyon pillerin yanıp patladığını defalarca sosyal medyada gördük, ancak bir bataryanın el bombası etkisiyle kol bacak koparacak kadar büyük bir etki yaratmayacağı bilinen bir gerçek.
Günümüz cihazlarını oluşturan karmaşık mekanizmalar, eski donanımları kapsamaz. Bu varsayımdan yararlanarak söyleyebilirim ki İsrail, basit ve nispeten zararsız bir çağrı cihazını veya telsizi, sipariş aşamasından itibaren istihbarat teşkilatıyla takip etti ve tedarik aşamasında da ölümcül bir silaha dönüştürdü.
Neler gördük… Kim bilir daha neler göreceğiz…
- ‘Dikkat şeysidir’ algı operasyonları / 18.10.2024
- Yeni bir strateji / 09.10.2024
- ... gir cennetime / 30.09.2024
- Anglosakson ekseni / 26.09.2024
- Aselsan 2023… 2053… 2071 / 21.09.2024
- Imad 4 / 26.08.2024
- Time dergisine başlık: 'Rüzgara düğüm atmak' / 24.08.2024
- Fitiller ateşlendi / 23.08.2024
- Gençliğe Hitabe’den fırlamışçasına / 24.03.2024