15 Temmuz darbe girişiminden sonra siyaset bir konuyu net bir şekilde anlamış oldu. Hükümet kanadından yapılan açıklamalara bakılırsa meğerki müttefik diye koynumuzda beslediğimiz bir ejderha imiş. Hem de yedi başlı bir ejderha.
NATO'ya bizi korusun diye girdik fakat şu ana kadar NATO'nun bizi koruduğu bir tane tehlike olmadı. 1974 Kıbrıs çıkarmasını başarıyla gerçekleştirdik. İngiltere ve Yunanistan'la beraber garantör ülkeydik. Garantörlükten doğan hakkımızı kullandık. NATO'dan destek beklerken vay sen misin müdahale eden? Ambargo üstüne ambargo yedik.
NATO bizi korumak bir tarafa ülkemizi dönemin Sovyetleriyle karşı karşıya bıraktı. Batının geleneksel Rusları Türklerle veya Türkleri Ruslarla frenleme politikası maalesef yine devreye sokuldu. İncirlik Üssü'ne atom bombaları taşıyabilen Jüpiter füzeleri yerleştirildi. Yani çıkacak bir nükleer savaşın ilk hedefi olacaktık.
Kore Savaşı'nda ABD ordusunun ordumuzu Kunuri'de yok olmaya terkinden tutun da Çekiç Güç'ün yediği nanelere, oradan Barzanistan'a verdikleri desteklere kadar uzanabilirsiniz. Hep kazık hep kazık?
Kısaca NATO, bizim için bir koruma kalkanı değil her zaman bir bela ve musibet kaynağı oldu. En son 15 Temmuz günü İncirlik Üssü'nün oynadığı aktif rol bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye NATO'dan çıkmayı tartışıyor. NATO'ya girişimiz gibi çıkışımız da kanlı olacak mı? Bilindiği üzere NATO'ya girebilmek için Kore'de yüzlerce Mehmetçik can vermişti. Kanlarını dökmüştü. Duhuliye bedeli çok ağır oldu.
ABD Başkanı Bill Clinton 1998 yılında TBMM'de bir konuşma yapmıştı. Konuşması çok tartışılmış ses getirmişti. Konuşmasında "21. yüzyıl Türkiye'nin alacağı pozisyona göre şekillenecek." demişti. Malum 90'larda konuşan her kişi söze 2000'li yıllara doğru gittiğimiz günleri yaşıyoruz veya 21. yüzyıl vurgusu yapardı. Sanki takvimler 2000'li yılları gösterdiğinde dünyaya sihirli değnek değecek ve her şey düzelecek gibi bir hava estiriliyordu. Bill Clinton'un da bu tarzda konuştuğunu veya nezaket icabı "herifler beni TBMM'de konuşturuyorlar bari ben de rüşvet-i kelam babından bir iki laf edeyim de gönüllerini alayım" şeklinde algılamıştık.
Hâlbuki ABD başkanı, Pentagonda yazılan senaryoların tahakkuku için Türkiye'nin vazgeçilmez değerini vurguluyormuş. Bu açıdan bakıldığında ABD'nin Türkiye'den kolay kolay vazgeçmeyeceğini tahmin edebiliriz. ABD, vekalet savaşları ve FETÖ darbe girişimindeki duruşuyla deşifre oldu. Siyaset, dümeni Rusya merkezli bloğa doğru kırmaya çalışırken ABD, gemiyi sabote edebilir. Geminin bağımsız hareketini önleyerek bağımsız iradesi üzerindeki baskılarını artırabilir.
Bunu özellikle terörle beraber ekonomide yapacakları saldırılarla deneyeceklerdir. Ne de olsa soğuk savaşın en etkili silahı sıcak paradır. Jöleli danışman, hükümetimize döviz bozdurma dışında bir tedbir sunamıyor. Dolar 3.60'a dayandı. Demek ki Dolar'ı TL'ye çevirmek çare değildir. Danışmanların akılları tutuldu nefesleri kesildi. Yakında işlerinden olabilirler. Sade bir hadise var ortada: Başarısız oldular.
Bağımsız bir ülke olmanın olmazsa olmaz şartı ekonomide bağımsız ve güçlü olmaktır. Dış borcu ödenemeyecek seviyeye gelen bir ülkenin bağımsız dış politika üretme şansı yüzde sıfırdır. O halde Türkiye'nin gemisini istediği limana yanaştırabilmesi ekonomik bağımsızlığına bağlı olduğuna göre bunu başarabilmesi için bir modele şiddetle ihtiyacı var demektir. Ülkemizi ekonomik kaosa sürükleyenler bizi bu badireden asla çıkaramazlar. Hem kendileri hem de uyguladıkları ekonomi politikaları sorunun bizzat kendisidir.
O halde bizim irademizi ipotek altına alan dış borçlardan ve mahkûmiyetlerden kurtulmamızın yegâne yolu Milli Ekonomi Model'ini hayata geçirmektir. İşte Prof. Dr. Haydar Baş, 2016'yı 2017'e bağlayan dakikalarda canlı yayında tam da bu konuyu anlatıp çözümlerini sıralarken, meğer birileri de Ortaköy'de ölüm senaryosu planlıyordu. İşte en net Türkiye fotoğrafı o esnada çekildi. Fotoğrafın adı: Ya çözüm ya ölüm.
NATO'ya bizi korusun diye girdik fakat şu ana kadar NATO'nun bizi koruduğu bir tane tehlike olmadı. 1974 Kıbrıs çıkarmasını başarıyla gerçekleştirdik. İngiltere ve Yunanistan'la beraber garantör ülkeydik. Garantörlükten doğan hakkımızı kullandık. NATO'dan destek beklerken vay sen misin müdahale eden? Ambargo üstüne ambargo yedik.
NATO bizi korumak bir tarafa ülkemizi dönemin Sovyetleriyle karşı karşıya bıraktı. Batının geleneksel Rusları Türklerle veya Türkleri Ruslarla frenleme politikası maalesef yine devreye sokuldu. İncirlik Üssü'ne atom bombaları taşıyabilen Jüpiter füzeleri yerleştirildi. Yani çıkacak bir nükleer savaşın ilk hedefi olacaktık.
Kore Savaşı'nda ABD ordusunun ordumuzu Kunuri'de yok olmaya terkinden tutun da Çekiç Güç'ün yediği nanelere, oradan Barzanistan'a verdikleri desteklere kadar uzanabilirsiniz. Hep kazık hep kazık?
Kısaca NATO, bizim için bir koruma kalkanı değil her zaman bir bela ve musibet kaynağı oldu. En son 15 Temmuz günü İncirlik Üssü'nün oynadığı aktif rol bardağı taşıran son damla oldu. Türkiye NATO'dan çıkmayı tartışıyor. NATO'ya girişimiz gibi çıkışımız da kanlı olacak mı? Bilindiği üzere NATO'ya girebilmek için Kore'de yüzlerce Mehmetçik can vermişti. Kanlarını dökmüştü. Duhuliye bedeli çok ağır oldu.
ABD Başkanı Bill Clinton 1998 yılında TBMM'de bir konuşma yapmıştı. Konuşması çok tartışılmış ses getirmişti. Konuşmasında "21. yüzyıl Türkiye'nin alacağı pozisyona göre şekillenecek." demişti. Malum 90'larda konuşan her kişi söze 2000'li yıllara doğru gittiğimiz günleri yaşıyoruz veya 21. yüzyıl vurgusu yapardı. Sanki takvimler 2000'li yılları gösterdiğinde dünyaya sihirli değnek değecek ve her şey düzelecek gibi bir hava estiriliyordu. Bill Clinton'un da bu tarzda konuştuğunu veya nezaket icabı "herifler beni TBMM'de konuşturuyorlar bari ben de rüşvet-i kelam babından bir iki laf edeyim de gönüllerini alayım" şeklinde algılamıştık.
Hâlbuki ABD başkanı, Pentagonda yazılan senaryoların tahakkuku için Türkiye'nin vazgeçilmez değerini vurguluyormuş. Bu açıdan bakıldığında ABD'nin Türkiye'den kolay kolay vazgeçmeyeceğini tahmin edebiliriz. ABD, vekalet savaşları ve FETÖ darbe girişimindeki duruşuyla deşifre oldu. Siyaset, dümeni Rusya merkezli bloğa doğru kırmaya çalışırken ABD, gemiyi sabote edebilir. Geminin bağımsız hareketini önleyerek bağımsız iradesi üzerindeki baskılarını artırabilir.
Bunu özellikle terörle beraber ekonomide yapacakları saldırılarla deneyeceklerdir. Ne de olsa soğuk savaşın en etkili silahı sıcak paradır. Jöleli danışman, hükümetimize döviz bozdurma dışında bir tedbir sunamıyor. Dolar 3.60'a dayandı. Demek ki Dolar'ı TL'ye çevirmek çare değildir. Danışmanların akılları tutuldu nefesleri kesildi. Yakında işlerinden olabilirler. Sade bir hadise var ortada: Başarısız oldular.
Bağımsız bir ülke olmanın olmazsa olmaz şartı ekonomide bağımsız ve güçlü olmaktır. Dış borcu ödenemeyecek seviyeye gelen bir ülkenin bağımsız dış politika üretme şansı yüzde sıfırdır. O halde Türkiye'nin gemisini istediği limana yanaştırabilmesi ekonomik bağımsızlığına bağlı olduğuna göre bunu başarabilmesi için bir modele şiddetle ihtiyacı var demektir. Ülkemizi ekonomik kaosa sürükleyenler bizi bu badireden asla çıkaramazlar. Hem kendileri hem de uyguladıkları ekonomi politikaları sorunun bizzat kendisidir.
O halde bizim irademizi ipotek altına alan dış borçlardan ve mahkûmiyetlerden kurtulmamızın yegâne yolu Milli Ekonomi Model'ini hayata geçirmektir. İşte Prof. Dr. Haydar Baş, 2016'yı 2017'e bağlayan dakikalarda canlı yayında tam da bu konuyu anlatıp çözümlerini sıralarken, meğer birileri de Ortaköy'de ölüm senaryosu planlıyordu. İşte en net Türkiye fotoğrafı o esnada çekildi. Fotoğrafın adı: Ya çözüm ya ölüm.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Cihat Tekin / diğer yazıları
- İkinci Trump dönemi nelere gebe? / 11.11.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024
- İç cephe nasıl tahkim edilir? / 04.11.2024
- Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu / 03.11.2024
- Çözüm değil çözülme süreci / 25.10.2024
- Hazine üzerinde oturan dilenci olmayalım / 20.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor -2- / 13.10.2024
- Hizbullah, İsrail'i frenlemeye devam ediyor / 06.10.2024
- Siper savaşları out Siber savaşları in / 23.09.2024
- Açlık sınırı = asgari ücret + 10.268 TL / 19.09.2024
- Lütfen herkes işini yapsın / 14.09.2024