Bu yılın, son dört aylık bütçe rakamları açıklandı. Açıklanan rakamlar şöyle: Devletin gelirleri 20.1 katrilyon lira, giderleri ise 35.3 katrilyon lira. Demek ki, devletin dört aylık bütçe açığı 15.2 katrilyon lira. Halbuki 2002 yılı bütçesinde öngörülen bütçe açığı 26.9 katrilyon lira idi. Öngörülen açığı yarısından fazlası dört ay içinde gitti. Anlaşılan o ki yıl sonunda bütçe açığı, öngörülen rakamın çok üstünde olacaktır.
Böyle bir durumda hükümetin yapması gereken iş, bütçe ve programı yeniden gözden geçirmektir. Hükümet bunu yapmıyor. Hükümetin yaptığı şu: Hiçbir ekonomi literatüründe yer almayan, sadece Türkiye'de üretilen ve kullanılan ucube bir kavramla avunmaktır. Bu kavram "Faiz Dışı Fazla" kavramıdır. Açıklanan bütçe rakamlarına göre, faiz dışı bütçe fazlası, 4.3 katrilyon lirayla, hedefin üstünde gerçekleşti. İşte hükümet, bununla avunuyor, bununla övünüyor. Hükümet üyelerinin sevincini görenler ve işin aslını bilmenyenler, zannederler ki ortada büyük bir başarı vardır. Hayır, herhangi bir başarı söz konusu değildir.
Bunu anlamak için ilk önce "Faiz Dışı Fazla" kavramanın, neyi ifade ettiğini bilmek gerekir. "Faiz Dışı Fazla" dedikleri hadise şudur: Devletin vergileri arttırması ve kamu harcamalarını kısması sonucu elde edilen paranın borç faizine yatırılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için vergilerin arttırılması, kamu harcamalarının kısılması esastır. Bundan dolayı, böyle bir uygulama, ekonomi için faydalı değil, zararlıdır. Çünkü vergi arttırımı her ekonomide tahribat yapar. Gelelim, uygulamanın diğer ayağına. Devlet aldığı vergileri harcamayınca ne olur? Doğal olarak piyasa, alınan vergi miktarınca daralır. Başka bir deyişle, piyasanın canlanması için piyasaya para sürmesi gereken hükümet, piyasadan para çekiyor ve o parayı harcamayarak piyasayı daraltıyor. Görüldüğü gibi, bütçenin faiz dışı fazla vermesi için yapılanlar, övünülecek işler değildir. Dahası, faiz dışı fazlalık, borç yükünü de hafifletmiyor. Çünkü bir yıl içinde elde ettiğimiz faiz dışı fazlalık, o yıl ödeyeceğimiz faizin dörtte birini bile karşılamıyor. Faiz giderlerinin, vergi gelirlerini yuttuğu bir ülkede, faiz dışı fazlalılığın ne önemi olabilir? Faiz dışı fazlalık ne kadar çok olursa olsun, bu yolla borçtan kurtulmak mümkün değildir. Nasıl mümkün olsun ki? Borcu borçla kapatıyoruz. İşte 57. Hükümetin övündüğü ve sevindiği durum budur. Hani derler ya, "merd-i kıpti şecaat arz ederken, sirkatini söyler" Bu hükümetin yaptığıda buna benziyor. Üzüleceği yerde seviniyor. Ağlaması gerekirken gülüyor.
Yeni kavram üretmekle, yabancı terimler kullanmakla, gerçekler gizlenemez. Halk, hükümetin söyledikleri ile değil, kendi yaşadığı gerçeklerle hareket ediyor. Daha doğrusu, halkı kandırdığını düşünenler, kendilerini kandırıyorlar. Onun için hükümet üyelerine, rakamlarla, kavramlarla avunmak yerine, halkın gerçeklerine bir an önce dönmelerini tavsiye ederiz. Çünkü "Faiz Dışı Fazla" kavramı, hiçbir gerçeği ifade etmiyor. Aksine bu uygulama, hasta ekonomiyi daha da hasta ediyor.
ABD Başkanı Bush'un vergi oranlarını artırma isteğinde bulunan Kongre üyelerine söylediği şu sözü duymadınız mı? "Vergileri ancak, benim cesedimi çiğneyerek arttırabilirsiniz. Hangi ekonomi kitabında vergi oranlarının arttırılmasıyla vergi gelirlerinin arttığını yazıyor? Bundan emin değilim" Vergi oranlarının arttırılmasına böyle sert bir şekilde karşı çıkan ABD Başkanı Bush, 11 Eylül sonrasında kamu harcamalarını artırarak ekonomiyi durgunluktan, biraz olsun kurtarmıştır. Türkiye'yi idare edenler ise, "Faiz Dışı Fazla" oluşsun diye, ABD'nin yaptığının tam tersini yapıyorlar. Ne olur? Bir kere de ABD'nin söylediğini değil, yaptığını yapınız. İnanın, hem siz, hem de millet kârlı çıkar.
Böyle bir durumda hükümetin yapması gereken iş, bütçe ve programı yeniden gözden geçirmektir. Hükümet bunu yapmıyor. Hükümetin yaptığı şu: Hiçbir ekonomi literatüründe yer almayan, sadece Türkiye'de üretilen ve kullanılan ucube bir kavramla avunmaktır. Bu kavram "Faiz Dışı Fazla" kavramıdır. Açıklanan bütçe rakamlarına göre, faiz dışı bütçe fazlası, 4.3 katrilyon lirayla, hedefin üstünde gerçekleşti. İşte hükümet, bununla avunuyor, bununla övünüyor. Hükümet üyelerinin sevincini görenler ve işin aslını bilmenyenler, zannederler ki ortada büyük bir başarı vardır. Hayır, herhangi bir başarı söz konusu değildir.
Bunu anlamak için ilk önce "Faiz Dışı Fazla" kavramanın, neyi ifade ettiğini bilmek gerekir. "Faiz Dışı Fazla" dedikleri hadise şudur: Devletin vergileri arttırması ve kamu harcamalarını kısması sonucu elde edilen paranın borç faizine yatırılmasıdır. Bunun gerçekleşmesi için vergilerin arttırılması, kamu harcamalarının kısılması esastır. Bundan dolayı, böyle bir uygulama, ekonomi için faydalı değil, zararlıdır. Çünkü vergi arttırımı her ekonomide tahribat yapar. Gelelim, uygulamanın diğer ayağına. Devlet aldığı vergileri harcamayınca ne olur? Doğal olarak piyasa, alınan vergi miktarınca daralır. Başka bir deyişle, piyasanın canlanması için piyasaya para sürmesi gereken hükümet, piyasadan para çekiyor ve o parayı harcamayarak piyasayı daraltıyor. Görüldüğü gibi, bütçenin faiz dışı fazla vermesi için yapılanlar, övünülecek işler değildir. Dahası, faiz dışı fazlalık, borç yükünü de hafifletmiyor. Çünkü bir yıl içinde elde ettiğimiz faiz dışı fazlalık, o yıl ödeyeceğimiz faizin dörtte birini bile karşılamıyor. Faiz giderlerinin, vergi gelirlerini yuttuğu bir ülkede, faiz dışı fazlalılığın ne önemi olabilir? Faiz dışı fazlalık ne kadar çok olursa olsun, bu yolla borçtan kurtulmak mümkün değildir. Nasıl mümkün olsun ki? Borcu borçla kapatıyoruz. İşte 57. Hükümetin övündüğü ve sevindiği durum budur. Hani derler ya, "merd-i kıpti şecaat arz ederken, sirkatini söyler" Bu hükümetin yaptığıda buna benziyor. Üzüleceği yerde seviniyor. Ağlaması gerekirken gülüyor.
Yeni kavram üretmekle, yabancı terimler kullanmakla, gerçekler gizlenemez. Halk, hükümetin söyledikleri ile değil, kendi yaşadığı gerçeklerle hareket ediyor. Daha doğrusu, halkı kandırdığını düşünenler, kendilerini kandırıyorlar. Onun için hükümet üyelerine, rakamlarla, kavramlarla avunmak yerine, halkın gerçeklerine bir an önce dönmelerini tavsiye ederiz. Çünkü "Faiz Dışı Fazla" kavramı, hiçbir gerçeği ifade etmiyor. Aksine bu uygulama, hasta ekonomiyi daha da hasta ediyor.
ABD Başkanı Bush'un vergi oranlarını artırma isteğinde bulunan Kongre üyelerine söylediği şu sözü duymadınız mı? "Vergileri ancak, benim cesedimi çiğneyerek arttırabilirsiniz. Hangi ekonomi kitabında vergi oranlarının arttırılmasıyla vergi gelirlerinin arttığını yazıyor? Bundan emin değilim" Vergi oranlarının arttırılmasına böyle sert bir şekilde karşı çıkan ABD Başkanı Bush, 11 Eylül sonrasında kamu harcamalarını artırarak ekonomiyi durgunluktan, biraz olsun kurtarmıştır. Türkiye'yi idare edenler ise, "Faiz Dışı Fazla" oluşsun diye, ABD'nin yaptığının tam tersini yapıyorlar. Ne olur? Bir kere de ABD'nin söylediğini değil, yaptığını yapınız. İnanın, hem siz, hem de millet kârlı çıkar.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
M. Hilmi Yıldırım / diğer yazıları
- İnsan hakları ve ihlâlleri / 01.02.2019
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018
- Sömürü ve şahsiyetli insan / 21.01.2019
- Ekonomik kararlar ve insan davranışları / 09.01.2019
- Medeniyetlerin etkileşimi / 20.12.2018
- Ekonomide bitmeyen tartışma / 12.12.2018
- İletişim çağında iletişimsizlik / 22.11.2018
- Öngörülerdeki isabetsizlikler / 09.11.2018
- Küresel ekonomi ve ülke ekonomileri / 22.10.2018
- Adaletsiz ekonomi / 11.10.2018
- Ekonomide milli strateji / 18.09.2018