Türk Silahlı Kuvvetleri bağlı unsurlar, "Astana Süreci kapsamında, ateşkesin tesis, gözetim ve devamını sağlamak" amacıyla İdlib bölgesine dün itibarıyla resmen intikal etti.
12 Ekim gece yarısına doğru gerçekleştiği Genelkurmay Başkanlığı'nca açıklanan İdlib intikaliyle eş zamanlı olarak çok önemli bir adım attı Türkiye.
4 Mart'ta Hatay'a düşen Suriye Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçağının pilotu 56 yaşındaki Albay Mehmet Sufhan, Hatay 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki devam eden davada jet bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Suriyeli pilot, sınır ihlali yapmak ve casusluk faaliyeti suçlamasıyla 7 aydır cezaevinde tutuklu bulunuyordu.
Bu son adım Türkiye-Suriye ilişkileri çerçevesinde kritik gelişmeler yaşanacağını gösteriyor.
2011 yılından bu yana meşru Suriye hükümeti ile gerilim yaşayan Türkiye yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
Suriyeli pilotun serbest bırakılmasının mesajı bu.
Geç kalınmış bir adım bu, ama geç de olsa olumlu?
Bu adımı atmak zorunda kalmamak için aslında her şeyi yaptı Türkiye. Ancak artık bu adımdan kaçınabilmek imkânsız bir hal almış durumda.
Eylül ayındaki Kazakistan ziyareti sonrası Türkiye'ye dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 yılından bu yana ilk kez Suriye liderinden 'Esed' yerine 'Esad' diye bahsetmişti.
O dönemde bu konuya dikkat çektiğim "Cumhurbaşkanı 'Esad' dedi" başlıklı yazımda bunun bir dil sürçmesi olmadığını dile getirmiştim.
Pilot hamlesi işte bu zincirin bir halkası ve arkası da gelecek. Kulağımıza gelen fısıltılara göre çoktan atılmış adımlar var ancak kamuoyu onları sonradan duyacak.
Atılan adımlar gösteriyor ki, Türkiye PKK/PYD yapılanmasının koridor planlarına engel olabilmek için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la yeniden işbirliği yapmanın gerekliliğini kavradı.
Esad'a düşmanlıkta inat etmek demek, Suriye'de PKK/PYD'yi eninde sonunda kabul etmek anlamına geliyordu.
Türkiye'nin bu adımları inşallah konjonktürel değildir. Çünkü ülkemizin çıkarları geç de olsa bugün girilen bu kulvarda yürümeyi gerekli kılıyor. Türkiye'nin önüne müttefiklerimiz(!) tarafından çok engeller çıkacak/çıkarılacaktır.
Biraz zoru görünce vazgeçilirse, yine kaybeden Türkiye olacaktır.
12 Ekim gece yarısına doğru gerçekleştiği Genelkurmay Başkanlığı'nca açıklanan İdlib intikaliyle eş zamanlı olarak çok önemli bir adım attı Türkiye.
4 Mart'ta Hatay'a düşen Suriye Hava Kuvvetleri'ne ait savaş uçağının pilotu 56 yaşındaki Albay Mehmet Sufhan, Hatay 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki devam eden davada jet bir kararla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Suriyeli pilot, sınır ihlali yapmak ve casusluk faaliyeti suçlamasıyla 7 aydır cezaevinde tutuklu bulunuyordu.
Bu son adım Türkiye-Suriye ilişkileri çerçevesinde kritik gelişmeler yaşanacağını gösteriyor.
2011 yılından bu yana meşru Suriye hükümeti ile gerilim yaşayan Türkiye yeni bir sayfa açmaya hazırlanıyor.
Suriyeli pilotun serbest bırakılmasının mesajı bu.
Geç kalınmış bir adım bu, ama geç de olsa olumlu?
Bu adımı atmak zorunda kalmamak için aslında her şeyi yaptı Türkiye. Ancak artık bu adımdan kaçınabilmek imkânsız bir hal almış durumda.
Eylül ayındaki Kazakistan ziyareti sonrası Türkiye'ye dönüş yolunda Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 yılından bu yana ilk kez Suriye liderinden 'Esed' yerine 'Esad' diye bahsetmişti.
O dönemde bu konuya dikkat çektiğim "Cumhurbaşkanı 'Esad' dedi" başlıklı yazımda bunun bir dil sürçmesi olmadığını dile getirmiştim.
Pilot hamlesi işte bu zincirin bir halkası ve arkası da gelecek. Kulağımıza gelen fısıltılara göre çoktan atılmış adımlar var ancak kamuoyu onları sonradan duyacak.
Atılan adımlar gösteriyor ki, Türkiye PKK/PYD yapılanmasının koridor planlarına engel olabilmek için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad'la yeniden işbirliği yapmanın gerekliliğini kavradı.
Esad'a düşmanlıkta inat etmek demek, Suriye'de PKK/PYD'yi eninde sonunda kabul etmek anlamına geliyordu.
Türkiye'nin bu adımları inşallah konjonktürel değildir. Çünkü ülkemizin çıkarları geç de olsa bugün girilen bu kulvarda yürümeyi gerekli kılıyor. Türkiye'nin önüne müttefiklerimiz(!) tarafından çok engeller çıkacak/çıkarılacaktır.
Biraz zoru görünce vazgeçilirse, yine kaybeden Türkiye olacaktır.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Orhan Dede / diğer yazıları
- DEM Parti’ye mağdur rolü mü biçildi? / 05.11.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024
- Bin tane Öcalan’ın çağrısı terörü bitirir mi? / 29.10.2024
- Türkiye’nin refleksleri yok edildi / 24.10.2024
- Vatikan çok üzüldü… / 22.10.2024
- Bir savcı çok şeyi değiştirir / 20.10.2024
- Kaç Erdoğan var? / 19.10.2024
- Kürecik’teki üs İsrail’in hizmetinde / 18.10.2024
- Neçirvan Barzani neden geldi? / 17.10.2024
- Bu Numan helak olur! / 14.10.2024
- Lübnan iç savaşa doğru itiliyor / 12.10.2024