Başbakanın 3bin 600 polisle uzaya gönderdiği “Göktürk 2” uydusundan alınan fotoğraflara göre son günlerde Türkiye’de bir taş ve laf fırtınası başlamış.
Olayı bilimselleştirmek istesek anca bu kadar bilimselleştirebiliyorum. Ama geldiğimiz noktanın bilimle, ilimle, ahlakla vs. bir anlatım tarzını bulamıyorum. Maalesef siyasilerin Meclis çatışmalarına Türk Milleti de ortak edilmek isteniyor. Bu yolda tehlikeli adımlar atılıyor.
Geçenlerde “Zaman Tüneli” adlı bir programa takıldım. 1991 seçimleri öncesi televizyon ekranında, zamanın parti liderleri; Demirel, Ecevit, Erbakan, Yılmaz, Doğu Perinçek gibi. Aynı masa etrafında oturmuşlar. Epeyce izledim. Haliyle herkes kendini anlatıyor, diğerlerini eleştiriyor. Gülümseme dışında ne bir laf, ne bir söz kesme, ne bir hakaret yok. Hepsi medeni bir şekilde birbirini dinliyor. Ya şimdi!
Neyse! Laf ve taş fırtınalarına gelelim ve bu noktaya nasıl geldik bir hatırlayalım…
“Hadi, Sivas’ın ötesine geçte görelim. Hakkari’ye, Van’a, Mardin’e git de görelim” gibi sözler kime aitti? Erdoğan’a. Yine “O bayrağı güneydoğuda salla da görelim” lafları! Yine Erdoğan’a.
Üç dönemdir ülkeyi yöneten bir Başbakan, siyasi rakiplerine gözdağı vermek, haklı çıkmak için Türkiye’nin bütünlüğünü ortaya atıyor, tartışma konusu yapıyor. Doğuda bazı il ve ilçelerin kontrolünün PKK terör örgütünün kontrolünde olduğu, iddiaları ortaya atılınca da celalleniyordu. Ülkeyi parti parseline göre bölme işini siz başlatmamış mıydınız?
Gün geçti, Erdoğan altında kalacağı laflar etti; “Türklük ayağının altındaymış!” Bu sefer CHP ve MHP çıktı; (Bu lafları) Sıkıysa Rize’de, Trabzon’da, İzmir’de söylesene, mantığını ortaya koydu. BDP ise zaten Türk Milletini işgalci kabul ediyor. Yani Meclis’teki partiler, kendi siyasi kazançları için ülkeyi parselliyorlar.
AKP milletvekili “Diyarbakır’a giremezsin, girmen için abdest alman lazım, biz seninle eşit değiliz elhamdülillah, biz bu ülkenin sahibiyiz” diyor. CHP milletvekili “Diyarbakır babanın malı mı” diye soruyor.
BDP ise “Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, bu ülkenin sahibi değilsiniz, haddinizi bileceksiniz” diyor.
Aynı zihniyet Başbakana “Diyarbakır’a gelme” diyor. Başbakan bunun altında kalır mı? Koruma ordusuyla tak Diyarbakır’da. Şimdi el ele verdiği zihniyeti (lafla) yerden yere vuruyor.
Bu laflama süreci şimdilerde taşlama sürecine dönüştü. Gerçi daha kurban bayramına çok var ama taşlama şimdiden başlamış durumda.
BDP’nin üç vekili Karadeniz turnesine çıkma kararı alıyor. Neden? Sakın barış, huzur, analar ağlamasın vs. gibi içi boş sebepleri sıralamayın. İktidar partisi ile başlattıkları “bebek katiline” özgürlük, terörü meşru kılma, doğuda bir özerk yapılanma hayallerini Türkiye’ye yayma, Türk Milletine kabul ettirme gayretindeler. Olmadı, kardeşi kardeşe düşman etme peşindeler.
Bu açık iddiamı bizzat kendileri itiraf etmişti. Hatırlayın! Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Hakkari’ye gitmişti. Ve kendi ülkesinde, sokak ortasında taşlı, sopalı saldırıya maruz kalıp, bir kahveye sığınmıştı.
Şimdi kendilerini “barış güvercini” olarak tanımlayan akbabalar ne demişti o zaman; “Provoke etmeye geldi, tahrik etti, hangi akla hizmetle halkın arasına giriyor, olacağı buydu”.
BDP’liler, Sinop ve Samsun’da taşlandılar. Doğuda polisi tokatlayan, terör hükümlüsü BDP vekili, Sinop’ta Türk polisinin şefkatli kollarına sığındı. Olayları çıkaranları savaş rantçısı olarak, tabir etti. Aynı yolun yolcusu S. S. Önder ise hem polisi hem halkımızı suçladı.
AKP ve Erdoğan ise dününü hatırlamadığı için hemen topun ucuna CHP’yi koydu. Öyle ya! AKP’nin siyasetteki en büyük rant kapısı CHP.
Deniz Baykal 2010 yılında Van’da taşlanmıştı. Hatta fotoğraflarla bu saldırıyı gerçekleştirenler arasında hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik’in yakın akrabalarını deşifre etmişti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, o zaman ne Baykal’a ve ne de Sivas’ın ötesine geçemezsin, dediği MHP’ye sahip çıkıp, her düşüncenin ülkenin her karış toprağında ifade edilebileceği yönünde bir duruş gösterememişti.
BDP heyeti bu taşlama olayında özellikle MHP’yi ayrı tuttu. Yani MHP bu işin içinde yoktu, dediler. Ve ilk başta CHP’yi suçladılar. Ama bilgi ve fotoğrafları görünce insafa geldi ve CHP’den özür dilediler.
Ya Erdoğan! Erdoğan, CHP’ye karşı geri adım atar mı? Atmaz. Hükmü vermişti bir kere; Bu olaylar CHP’nin komplosudur. O kadar!
Şimdi CHP vekillerinin olaylara karışan bölgedeki AKP teşkilat ve belediye başkanı isim ve fotoğraflarını medyaya anlatsa, başbakana vereceğini söylese bile hüküm kesindir. Erdoğan’a göre bu ülkede fitnenin başı CHP’dir. Ah! Birde, CHP bir müddet siyaseti bırakıp, sadece ayna olsa bakın neler ortaya çıkacak neler…
Medyada ise “ulusalcı” olarak tanımlanan yazarlara bakıyorum; Bu olaylar Türk halkının tepkisi değil, tahrik edilmiş üç, beş yüz kişini tepkisi, diyorlar.
Türklük ayaklar altına alınmış, dağlardaki “Türk” kelimesinden bile rahatsız olunup, silinmiş, milli bayramlar ve değerler tırpanlanmış, bebek katili ve örgütü artık resmiyet kazanmış hak iddia ediyor ve bunların temsilcileri Anadolu’da sözüm ona insan hakları, özgürlük vs. dersleri veriyor. Bundan daha büyük tahrik olur mu bu millet için.
Olayı bilimselleştirmek istesek anca bu kadar bilimselleştirebiliyorum. Ama geldiğimiz noktanın bilimle, ilimle, ahlakla vs. bir anlatım tarzını bulamıyorum. Maalesef siyasilerin Meclis çatışmalarına Türk Milleti de ortak edilmek isteniyor. Bu yolda tehlikeli adımlar atılıyor.
Geçenlerde “Zaman Tüneli” adlı bir programa takıldım. 1991 seçimleri öncesi televizyon ekranında, zamanın parti liderleri; Demirel, Ecevit, Erbakan, Yılmaz, Doğu Perinçek gibi. Aynı masa etrafında oturmuşlar. Epeyce izledim. Haliyle herkes kendini anlatıyor, diğerlerini eleştiriyor. Gülümseme dışında ne bir laf, ne bir söz kesme, ne bir hakaret yok. Hepsi medeni bir şekilde birbirini dinliyor. Ya şimdi!
Neyse! Laf ve taş fırtınalarına gelelim ve bu noktaya nasıl geldik bir hatırlayalım…
“Hadi, Sivas’ın ötesine geçte görelim. Hakkari’ye, Van’a, Mardin’e git de görelim” gibi sözler kime aitti? Erdoğan’a. Yine “O bayrağı güneydoğuda salla da görelim” lafları! Yine Erdoğan’a.
Üç dönemdir ülkeyi yöneten bir Başbakan, siyasi rakiplerine gözdağı vermek, haklı çıkmak için Türkiye’nin bütünlüğünü ortaya atıyor, tartışma konusu yapıyor. Doğuda bazı il ve ilçelerin kontrolünün PKK terör örgütünün kontrolünde olduğu, iddiaları ortaya atılınca da celalleniyordu. Ülkeyi parti parseline göre bölme işini siz başlatmamış mıydınız?
Gün geçti, Erdoğan altında kalacağı laflar etti; “Türklük ayağının altındaymış!” Bu sefer CHP ve MHP çıktı; (Bu lafları) Sıkıysa Rize’de, Trabzon’da, İzmir’de söylesene, mantığını ortaya koydu. BDP ise zaten Türk Milletini işgalci kabul ediyor. Yani Meclis’teki partiler, kendi siyasi kazançları için ülkeyi parselliyorlar.
AKP milletvekili “Diyarbakır’a giremezsin, girmen için abdest alman lazım, biz seninle eşit değiliz elhamdülillah, biz bu ülkenin sahibiyiz” diyor. CHP milletvekili “Diyarbakır babanın malı mı” diye soruyor.
BDP ise “Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, bu ülkenin sahibi değilsiniz, haddinizi bileceksiniz” diyor.
Aynı zihniyet Başbakana “Diyarbakır’a gelme” diyor. Başbakan bunun altında kalır mı? Koruma ordusuyla tak Diyarbakır’da. Şimdi el ele verdiği zihniyeti (lafla) yerden yere vuruyor.
Bu laflama süreci şimdilerde taşlama sürecine dönüştü. Gerçi daha kurban bayramına çok var ama taşlama şimdiden başlamış durumda.
BDP’nin üç vekili Karadeniz turnesine çıkma kararı alıyor. Neden? Sakın barış, huzur, analar ağlamasın vs. gibi içi boş sebepleri sıralamayın. İktidar partisi ile başlattıkları “bebek katiline” özgürlük, terörü meşru kılma, doğuda bir özerk yapılanma hayallerini Türkiye’ye yayma, Türk Milletine kabul ettirme gayretindeler. Olmadı, kardeşi kardeşe düşman etme peşindeler.
Bu açık iddiamı bizzat kendileri itiraf etmişti. Hatırlayın! Erdoğan’ın İçişleri Bakanı Hakkari’ye gitmişti. Ve kendi ülkesinde, sokak ortasında taşlı, sopalı saldırıya maruz kalıp, bir kahveye sığınmıştı.
Şimdi kendilerini “barış güvercini” olarak tanımlayan akbabalar ne demişti o zaman; “Provoke etmeye geldi, tahrik etti, hangi akla hizmetle halkın arasına giriyor, olacağı buydu”.
BDP’liler, Sinop ve Samsun’da taşlandılar. Doğuda polisi tokatlayan, terör hükümlüsü BDP vekili, Sinop’ta Türk polisinin şefkatli kollarına sığındı. Olayları çıkaranları savaş rantçısı olarak, tabir etti. Aynı yolun yolcusu S. S. Önder ise hem polisi hem halkımızı suçladı.
AKP ve Erdoğan ise dününü hatırlamadığı için hemen topun ucuna CHP’yi koydu. Öyle ya! AKP’nin siyasetteki en büyük rant kapısı CHP.
Deniz Baykal 2010 yılında Van’da taşlanmıştı. Hatta fotoğraflarla bu saldırıyı gerçekleştirenler arasında hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik’in yakın akrabalarını deşifre etmişti.
Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, o zaman ne Baykal’a ve ne de Sivas’ın ötesine geçemezsin, dediği MHP’ye sahip çıkıp, her düşüncenin ülkenin her karış toprağında ifade edilebileceği yönünde bir duruş gösterememişti.
BDP heyeti bu taşlama olayında özellikle MHP’yi ayrı tuttu. Yani MHP bu işin içinde yoktu, dediler. Ve ilk başta CHP’yi suçladılar. Ama bilgi ve fotoğrafları görünce insafa geldi ve CHP’den özür dilediler.
Ya Erdoğan! Erdoğan, CHP’ye karşı geri adım atar mı? Atmaz. Hükmü vermişti bir kere; Bu olaylar CHP’nin komplosudur. O kadar!
Şimdi CHP vekillerinin olaylara karışan bölgedeki AKP teşkilat ve belediye başkanı isim ve fotoğraflarını medyaya anlatsa, başbakana vereceğini söylese bile hüküm kesindir. Erdoğan’a göre bu ülkede fitnenin başı CHP’dir. Ah! Birde, CHP bir müddet siyaseti bırakıp, sadece ayna olsa bakın neler ortaya çıkacak neler…
Medyada ise “ulusalcı” olarak tanımlanan yazarlara bakıyorum; Bu olaylar Türk halkının tepkisi değil, tahrik edilmiş üç, beş yüz kişini tepkisi, diyorlar.
Türklük ayaklar altına alınmış, dağlardaki “Türk” kelimesinden bile rahatsız olunup, silinmiş, milli bayramlar ve değerler tırpanlanmış, bebek katili ve örgütü artık resmiyet kazanmış hak iddia ediyor ve bunların temsilcileri Anadolu’da sözüm ona insan hakları, özgürlük vs. dersleri veriyor. Bundan daha büyük tahrik olur mu bu millet için.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Akın Aydın / diğer yazıları
- AKP 6 Şubat’a hazır / 05.02.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025
- Devlet Bahçeli’ye göre 'kimden cumhurbaşkanı olamaz' / 03.02.2025
- ‘Yeni Türkiye’ ezberi iflah olmaz bir hastalıktır / 02.02.2025
- Rahatlamak için Devlet Bahçeli’yi okuyorum / 01.02.2025
- Aklınızı başınıza alın / 31.01.2025
- Altın vuruş futbol camiasında mı olacak? / 30.01.2025
- Faciaların hukuken, vicdanen ve dinen sorumlusu kim? / 29.01.2025
- Niccolo Machiavelli, Joseph Goebbels ve biz / 27.01.2025
- Peygamberimiz ile ilk namaz ve Miraç / 26.01.2025
- Kişisel haklar, adalet ve AKP / 25.01.2025