Milletçe çok ağır bir travma yaşıyoruz!
Haberler sıradanlaştı, sıradanlar haberleşti!
Toplu Şehit haberlerinin adı; "Can kaybı" edildi, sıradan ölümler haber edilsin diye kırktan fazla TV kanalında, yüze yakın boyalı basında kırkar takla atıldı!
Bizden başka bütün dünya görüyor, izliyor ve biliyor ki Baba Bush'un; "Bu bir Haçlı Seferidir" diye ilan ederek Irak'ı işgal saldırısını başlattığı günden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak ABD ile savaştayız!
Ünlü Marshall Yardımlarıyla başlayan -güya- Büyük İttifak'ın büyük ortağı ABD'den yanayız güya!
O büyük ittifaktan beri ABD bizimle; "Eşim, seni sine sine süren kim?" oynuyor!
Üçüncü Dünya Savaşı öncesi, güya müttefikimiz ABD, gözümüzü bağlıyor, diğer rakip oyuncuların ve taraftar seyircilerin gözü önünde ensemize tokatı patlatıp; "Eşim seni sine sine süren kim?" diye soruyor ve canımız yandığı için bizden başka herkes bize ve halimize gülüyor, hem de ağızlarıyla değil bir başka yerleriyle...
Resmi ve meşru Suriye Devleti'nin teröristlerine Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diyorlar. Birleşmiş Milletler ve NATO'ya göre "Tek ihraç malı"mız sayılan Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞİD iken DEAŞ'laştırılan ABD icadı terör örgütünden temizlediği yerlere Suriye'nin PKK'sı PYD'yi yerleştirip ABD bayrağı astırıyorlar!
ABD, Suriye Rejim Ordularını bir saat bombardıman edip, "Yanlışlıkla oldu pardon!" diyebiliyor!
Birleşmiş Milletler Yardım Konvoyunu vurup, "Rusya vurdu" diyorlar ve tam da bu işler olup biterken bizim "Dünya Lideri"miz, Birleşmiş Milletler toplantısına katılmak için ABD'ye gidiyor!
Olanlar çok açık ve tamamı göz önünde ama bizden başka görmemek için gözlerini kapatan, başını kuma sokan yok!
Son Türk İmparatorluğu Osmanlı'nın parçalanıp dağıtılması ve paylaşılmasından sonra; kıştan önce serbest bırakılan ovadan ovaya başı-boş koşuşturan at sürüsü yılkı gibiyiz ve Ortadoğu'da Amerikalı kovboylar, atı torbalı dövüştürüyorlar!
Amerika, Avrupa ve Birleşmiş Milletlere rağmen 5 (beş) yıldır, üç ay ömür biçilen Beşar Esad yönetimi ve Suriye'yi yok edilmekten kurtaran Rusya'nın varlığını, dünya artık inkâr edemiyor!
Biz de, yıllarca beraber yürüdüğümüz ve "Paralel Yapı Elebaşısı" yüzünden -güya- ABD ile çekişirken konjonktürel olarak Rusya ile yakınlaşıyoruz ama Rusya'ya da çalım atıyoruz!
Nüfusunun % 99.9'u Müslüman olan bir ülkede dinî söylemlerle girdikleri her seçimi açık ara kazanan Müslüman ve Dinci Siyasilerimiz, "Stratejik Derinlik" adlı sığ bir proje yüzünden İsa'nın ve Musa'nın ümmetiyle birlikte Muhammed Ümmeti'ne, Dindaşlarına vurdular yıllarca!
"Komşularla Sıfır Sorun" sloganıyla "Komşularla Sırf Sorun"a dönüştük!
"Bir musibet, bin nasihatten evladır" gerçekleşti, 15 Temmuz'dan itibaren aklımız başımıza gelir gibi olduk ve komşularla barışmaya niyetlendik, eğer bırakırlarsa!
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın ağzından; "Ortadoğu'da Türkiye ile el ile eldiven gibiyiz" diyen ABD de, olanlar karşısında bocalıyor ve kendilerine has İngilizce aksanlarıyla; "Ne senle yaşanıyor, ne de sensiz oluyor" arabesk parçasını hançeresini yırtarcasına haykırıyor!
Velhasıl, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çok sert geçen kış mevsimi öncesi serbest bırakılmış başı-boş at sürüsü yılkı gibi Ortadoğu Bataklığı'na sürüldük!
Allah, sonumuzu hayretsin!
* * *
Günlerdir; "Yeni bir algı operasyonu başlatıldı. Kurunun oduna yaş da yanıyor diye feveranlar başlayacak. 'Paralel Yapı'yı; 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' diyenler de, 'Ne istediler de vermedik?' diyenler de savunmayacak, Ana Muhalefet ve 'Yavru Muhalefet' e havale edecekler bu savunma işini" diye feryat figan ettik; işitildik ama duyulmadık!
Sonunda Ana Muhalefet Genel Başkanı; "Neden Sayın Erdoğan'a şu soruyu sormuyorsunuz, Erdoğan 3 Ağustos'ta yaptığı bir konuşmada 'İnanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı olduğunu uzun süre göremedik' diyor. Yani 'Biz de onlar da aynı menzili düşünüyorduk, yollarımız farklıydı.' Bu ne demektir? 'İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz ama ikimizin gücü çatıştı, sen darbe yapmaya kalktın, ben de seni ekarte ettim.' Erdoğan, bu aynı menzilden neyi kastediyor? Gülen ekibi eğer sinsi olarak devlette belli bir menzile gitmek istiyorsa, bu da iktidardayken aynı menzile gitmek istiyorsa iki güç çarpıştı. Bir koltukta iki karpuz olmaz, bir koltuğa bir kişi oturacak" diye ilk duyana çok mantıklı, çok akılcı gelen bir soruyu sordu! Bekliyordum, şaşırmadım! "Şaşırırsam Şaşırın" demiştim zaten!
Aslında sorunun cevabı içinde!
Ve bu mantıklı soruyu, gününden çook çok önce, hatta 30 yıldır, Prof. Dr. Haydar BAŞ herkesi ayıktırarak, uyararak, ikaz ederek sormadı mı?
Yıllardır millî-ulusalcı düşünceli herkes sorgulayarak bu soruyu sormuyor mu?
Ekim ayında davet edildiği BRICS Ülkeleri Zirvesi'nde de bu sorulara muhatap olursa -ki olması kuvvetle muhtemel- Haydar Hoca'nın, cevap vermekte zorlanacağını mı zannediyorsunuz?
Allah aşkına artık kafanıza akıl koyun!
Aklımıza hürriyetini verip vicdanımızı devreye sokmadan bu iki ucu b.klu sopa ile yılan deliğine müdahale mümkün mü?
Aklımızla ve milli vicdanımızla bu kadar açık alay edilmesine, nasıl razı oluyorsunuz?
Başıma ağrılar dikiliyor Vallahi!
Kendisi istemediği için rahmet okumadığım ama sayısız kere saygıyla yâd ettiğim Aziz Nesin ve Vakfı ile güya dindarların oluşturduğu Ensar Vakfı ve mensuplarını, mukayeseye ne zaman başlayacaksınız?
Bizi; dinsizleri, ateistleri, deistleri alkışlamaya mecbur bırakan bu Dinsiz Dinciler'i sorgulamaya, ne zaman başlayacaksınız?
Bize yazık değil mi, Türk Milletine yazık-günah değil mi Yahu?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ..
Haberler sıradanlaştı, sıradanlar haberleşti!
Toplu Şehit haberlerinin adı; "Can kaybı" edildi, sıradan ölümler haber edilsin diye kırktan fazla TV kanalında, yüze yakın boyalı basında kırkar takla atıldı!
Bizden başka bütün dünya görüyor, izliyor ve biliyor ki Baba Bush'un; "Bu bir Haçlı Seferidir" diye ilan ederek Irak'ı işgal saldırısını başlattığı günden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak ABD ile savaştayız!
Ünlü Marshall Yardımlarıyla başlayan -güya- Büyük İttifak'ın büyük ortağı ABD'den yanayız güya!
O büyük ittifaktan beri ABD bizimle; "Eşim, seni sine sine süren kim?" oynuyor!
Üçüncü Dünya Savaşı öncesi, güya müttefikimiz ABD, gözümüzü bağlıyor, diğer rakip oyuncuların ve taraftar seyircilerin gözü önünde ensemize tokatı patlatıp; "Eşim seni sine sine süren kim?" diye soruyor ve canımız yandığı için bizden başka herkes bize ve halimize gülüyor, hem de ağızlarıyla değil bir başka yerleriyle...
Resmi ve meşru Suriye Devleti'nin teröristlerine Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) diyorlar. Birleşmiş Milletler ve NATO'ya göre "Tek ihraç malı"mız sayılan Türk Silahlı Kuvvetlerinin IŞİD iken DEAŞ'laştırılan ABD icadı terör örgütünden temizlediği yerlere Suriye'nin PKK'sı PYD'yi yerleştirip ABD bayrağı astırıyorlar!
ABD, Suriye Rejim Ordularını bir saat bombardıman edip, "Yanlışlıkla oldu pardon!" diyebiliyor!
Birleşmiş Milletler Yardım Konvoyunu vurup, "Rusya vurdu" diyorlar ve tam da bu işler olup biterken bizim "Dünya Lideri"miz, Birleşmiş Milletler toplantısına katılmak için ABD'ye gidiyor!
Olanlar çok açık ve tamamı göz önünde ama bizden başka görmemek için gözlerini kapatan, başını kuma sokan yok!
Son Türk İmparatorluğu Osmanlı'nın parçalanıp dağıtılması ve paylaşılmasından sonra; kıştan önce serbest bırakılan ovadan ovaya başı-boş koşuşturan at sürüsü yılkı gibiyiz ve Ortadoğu'da Amerikalı kovboylar, atı torbalı dövüştürüyorlar!
Amerika, Avrupa ve Birleşmiş Milletlere rağmen 5 (beş) yıldır, üç ay ömür biçilen Beşar Esad yönetimi ve Suriye'yi yok edilmekten kurtaran Rusya'nın varlığını, dünya artık inkâr edemiyor!
Biz de, yıllarca beraber yürüdüğümüz ve "Paralel Yapı Elebaşısı" yüzünden -güya- ABD ile çekişirken konjonktürel olarak Rusya ile yakınlaşıyoruz ama Rusya'ya da çalım atıyoruz!
Nüfusunun % 99.9'u Müslüman olan bir ülkede dinî söylemlerle girdikleri her seçimi açık ara kazanan Müslüman ve Dinci Siyasilerimiz, "Stratejik Derinlik" adlı sığ bir proje yüzünden İsa'nın ve Musa'nın ümmetiyle birlikte Muhammed Ümmeti'ne, Dindaşlarına vurdular yıllarca!
"Komşularla Sıfır Sorun" sloganıyla "Komşularla Sırf Sorun"a dönüştük!
"Bir musibet, bin nasihatten evladır" gerçekleşti, 15 Temmuz'dan itibaren aklımız başımıza gelir gibi olduk ve komşularla barışmaya niyetlendik, eğer bırakırlarsa!
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın ağzından; "Ortadoğu'da Türkiye ile el ile eldiven gibiyiz" diyen ABD de, olanlar karşısında bocalıyor ve kendilerine has İngilizce aksanlarıyla; "Ne senle yaşanıyor, ne de sensiz oluyor" arabesk parçasını hançeresini yırtarcasına haykırıyor!
Velhasıl, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da çok sert geçen kış mevsimi öncesi serbest bırakılmış başı-boş at sürüsü yılkı gibi Ortadoğu Bataklığı'na sürüldük!
Allah, sonumuzu hayretsin!
* * *
Günlerdir; "Yeni bir algı operasyonu başlatıldı. Kurunun oduna yaş da yanıyor diye feveranlar başlayacak. 'Paralel Yapı'yı; 'Beraber yürüdük biz bu yollarda' diyenler de, 'Ne istediler de vermedik?' diyenler de savunmayacak, Ana Muhalefet ve 'Yavru Muhalefet' e havale edecekler bu savunma işini" diye feryat figan ettik; işitildik ama duyulmadık!
Sonunda Ana Muhalefet Genel Başkanı; "Neden Sayın Erdoğan'a şu soruyu sormuyorsunuz, Erdoğan 3 Ağustos'ta yaptığı bir konuşmada 'İnanın bana aynı menzile giden farklı yollardan biri olarak gördüğümüz bu yapının bambaşka niyetlerin, sinsi hesapların aleti, aracı olduğunu uzun süre göremedik' diyor. Yani 'Biz de onlar da aynı menzili düşünüyorduk, yollarımız farklıydı.' Bu ne demektir? 'İkimiz de aynı şeyi düşünüyoruz ama ikimizin gücü çatıştı, sen darbe yapmaya kalktın, ben de seni ekarte ettim.' Erdoğan, bu aynı menzilden neyi kastediyor? Gülen ekibi eğer sinsi olarak devlette belli bir menzile gitmek istiyorsa, bu da iktidardayken aynı menzile gitmek istiyorsa iki güç çarpıştı. Bir koltukta iki karpuz olmaz, bir koltuğa bir kişi oturacak" diye ilk duyana çok mantıklı, çok akılcı gelen bir soruyu sordu! Bekliyordum, şaşırmadım! "Şaşırırsam Şaşırın" demiştim zaten!
Aslında sorunun cevabı içinde!
Ve bu mantıklı soruyu, gününden çook çok önce, hatta 30 yıldır, Prof. Dr. Haydar BAŞ herkesi ayıktırarak, uyararak, ikaz ederek sormadı mı?
Yıllardır millî-ulusalcı düşünceli herkes sorgulayarak bu soruyu sormuyor mu?
Ekim ayında davet edildiği BRICS Ülkeleri Zirvesi'nde de bu sorulara muhatap olursa -ki olması kuvvetle muhtemel- Haydar Hoca'nın, cevap vermekte zorlanacağını mı zannediyorsunuz?
Allah aşkına artık kafanıza akıl koyun!
Aklımıza hürriyetini verip vicdanımızı devreye sokmadan bu iki ucu b.klu sopa ile yılan deliğine müdahale mümkün mü?
Aklımızla ve milli vicdanımızla bu kadar açık alay edilmesine, nasıl razı oluyorsunuz?
Başıma ağrılar dikiliyor Vallahi!
Kendisi istemediği için rahmet okumadığım ama sayısız kere saygıyla yâd ettiğim Aziz Nesin ve Vakfı ile güya dindarların oluşturduğu Ensar Vakfı ve mensuplarını, mukayeseye ne zaman başlayacaksınız?
Bizi; dinsizleri, ateistleri, deistleri alkışlamaya mecbur bırakan bu Dinsiz Dinciler'i sorgulamaya, ne zaman başlayacaksınız?
Bize yazık değil mi, Türk Milletine yazık-günah değil mi Yahu?
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm... Selâm, sevgi, duâ..
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017