Londra panik içinde, Londra matemde, Londra'da ve İngiltere'de bayraklar yarıya indi. Londra'da masum insanların kanları aktı. Bombalar patladı, arabalar, vagonlar parçalandı, duvarlara kan boyandı. Etraf perişan oldu. Londra'da kara Perşembe hakimdi. Saat 8.51'de ilk bomba patladı, daha sonra da sırayla daha 4 bomba dehşet saçtı. Metro vagonlarında seri patlamalar oldu ve etrafa dehşet saçıldı. Daha sonra da otobüslerde benzeri patlamalar husule geldi. Metroda panik, ana-baba günü husule geldi. Adeta cehennem yeryüzüne inmişti. Çığlıklar, imdat çağrıları, yardım edin naraları birbirine karıştı. Elektrikler söndü, her tarafı duman ve zifiri karanlık bastı. Çaresizlik tamamen hakim oldu. Kimin ne yaptığı ve nasıl hareket edeceği belli değildi. Herkes kendini kurtarmak için azami çaba göstermek istiyordu. Ama orada kısılmış kalmışlardı. On anda kimse kimseye yardım edemiyordu. Herkes kendi acısıyla meşguldü. Tüm bunlar çok ani başladı. Halbuki herkes işine gidiyordu. Terör vurdu. Dünya imparatorluğunu bu kez merkezinden vurmuştu. Hem de en çaresiz durumda fena çarpmıştı. O günlerde İrlanda'da büyük bir toplantı vardı. Dünyanın zirvesinde bulunanların toplantısı yapılıyordu. Dünyanın en zengin, en varlıklı ve en güçlü idari temsilcileri katılıyorlardı. Onlar dünyaya hakimdi ama teröre hakim olamamışlardı! Onlar dünyayı idare ediyorlardı, her yerde onların söz geçiyordu ama işte gafil avlanmışlardı. Bir anda çaresiz kalmışlardı. Terör onların ev sahiplerini kalbinden vurmuştu. Onların ise sadece ve sadece protestoları, kınamalar ve tehditlerle yetinmek zorunda kalmışlardı. Acaba neden öyle olmuştu? Nedeni yok, sadece birbirilerine tam güven duymuyorlardı. Senin teröristin bana dokunmuyor, ben onu başka türlü görüyorum. O aslında benim belki de işime uygun hareket etmektedir. PKK'nın batı menfaatlerine uygun hareket ettiği gibi! Öte yandan batının beslediği bu PKK grubu Türkiye'de 25-30 yıldan beri dehşet saçıyordu! Tüm sorumluluğu hep başkalarında hep Müslümanlarda buluyorlardı. Samimi değillerdi, o sebepten herhalde terör de bu duruma geldi ve geliştir. Zenginler Dünyayı bölmüşlerdi. Müslümanları adeta dışlamışlardı. Dünyanın tüm nimetlerini aralarında paylaşmak istiyorlardı. Şimdi herkes acaba İngiltere bu ev bu büyük toplantıya ev sahipliği telaşıyla Londra'yı ihmal mi etmişti diye düşünülmektedir. Londra'da acaba polis sayısı yetersiz mi kalmıştı. İstihbarat tam olarak yapılamamış mıydı? Terör acımasızca masum insanları yine katletti. Yine ölüm ve dehşet saçtı. Ani şoktan sonra duruma biraz hakim olundu. Cesetler ve parçaları toplandı. Yaralılar hastanelere kaldırıldı. Onların tedavilerine başlandı. Ama halk hala dehşet içindeydi. Kolay kolay kendine gelemedi. Trafik durmuştu. Metrolar çalışmayı kesilmişti. Otobüsler tamamen durmuştu. Halk yaya olarak etrafa koşuşuyordu ve tüm bunları saniyesi saniyesine televizyonlar naklen vermeye çalışıyordu.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Prof. Dr. Cahit Babuna / diğer yazıları
- Batı kültüründe toplumsal çöküş -2- / 22.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006
- Batı kültüründe toplumsal çöküş / 21.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 20.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler -2- / 19.10.2006
- Ramazan'da kazanılan değerler / 18.10.2006
- Oruç tutmak, aç kalmak değildir / 15.10.2006
- Ramazan-ı Şerif temizlenme ayı / 14.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 09.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -4- / 08.10.2006
- İbadetin insan sağlığına faydaları -3- / 07.10.2006