Ülkemiz tarım potansiyeli olarak dünyanın en zengin ülkelerinden birisi olmasına rağmen, uygulanan yanlış tarım politikaları sebebiyle maalesef bu potansiyelini hiç kullanamıyor.
Tarım, Milli Ekonomi Modeli'nin sahibi Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifadesiyle "en stratejik sektör"dür; son zamanlarda yaşanan gelişmeler gösterdi ki, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın ifade ettiği gibi, "en stratejik güç" haline geldi.
Artık ülkeler tarım ürünlerini bir yaptırım unsuru, diğer bir ifadeyle bir silah olarak rakiplerine karşı kullanmaktadır.
Esasen ABD'nin dışişleri bakanlığını yapmış olan Henry Kissenger tarımın bir silah olarak kullanılacağını şu cümlelerle ifade etmektedir: "Arapların petrol silahı varsa, bizim de tahıl silahımız var. Petrolsüz yaşanabilir ama tahılsız asla…"
Birçok konuda dışa bağımlılık kötüdür ama en kötü bağımlılık gıda bağımlılığıdır. Özellikle de bizim gibi üzerinde birçok menfur küresel hesabın döndüğü stratejik konumda olan bir ülke için…
Şimdi dilerseniz veriler üzerinden tarımdaki durumumuza bir bakalım.
TÜİK tarafından açıklanan dış ticaret verileri baz alınarak yapılan hesaplamalarda 2022 yılının ilk 10 ayında tarım, gıda ve içecek sektöründe ihracat, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 15.5 oranında artarak 20.2 milyar dolara, ithalat yüzde 30.3 artarak 17 milyar dolara ulaştı.
Dikkat ederseniz, ihracat artmış fakat ithalat çok daha fazla artmış. Bunun neticesi olarak dış ticaret fazlası da düşmüş oluyor. 2022 yılının ilk 10 ayında dış ticaret fazlası geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 28.2 düşüşle, 3.2 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Dış ticaret fazlası bu şekilde düşmeye devam ederse, maalesef tarım, gıda ve içecek sektöründe bile dış ticaret açığı vermeye başlayacağız.
Ekim ayındaki rakamlara baktığımızda durumun giderek kötüleştiğini söyleyebiliriz. Ekim 2022'de, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 4.2 artan aylık ihracat değeri 2.25 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ithalat yüzde 20.5'lik bir artışla 1.53 milyar dolar oldu. İthalatın artış oranı, ilk 10 aylık dönemle mukayese edildiğinde çok daha fazla. Yani tarımda dış ticaret açığı vermemiz an meselesi…
En çok ithal edilen ürünler ise oldukça ilginç, çünkü bizim topraklarımızda rahatlıkla üretebileceğimiz ürünler: Buğday, soya fasulyesi, ham ayçiçeği yağı…
2022'nin ilk 10 ayında buğday ithalatına 2.6 milyar dolar, soya fasulyesi ithalatına 1.9 milyar dolar, ham ayçiçeği yağı ithalatına ise 1.3 milyar dolar para harcamışız. Kendi üretebileceğimiz tarım ürünlerine milyarlarca dolar para akıtmışız. Ondan sonra siyasilerimiz kalkıp, "Biz cari açığı kapatacağız" diyorlar. En temel ürünleri bile ithal ederken, nasıl kapatmayı düşünüyorsunuz?
Ticaret Bakanı Mehmet Muş'un açıkladığı Kasım ayı dış ticaret verilerine göre, 2022 yılının ilk 11 ayında toplam dış ticaret açığımız 100 milyar dolara yaklaşarak Cumhuriyet tarihi rekorunu kırdı.
En çok ithalat yaptığımız buğdayı, epey zamandır savaş halinde olan Rusya ve Ukrayna'dan tedarik etmemiz de oldukça dikkat çekici. Yılın ilk 10 ayında Rusya'dan yaptığımız buğday ithalatı 1.9 milyar dolar iken, 0.5 milyar dolarlık kısmını da Ukrayna'dan almışız. Adamlar savaş halindeyken bile buğday, ayçiçeği yağı üretip dünyaya pazarlayabiliyorlar, biz buğdayın anavatanı olan Türkiye, savaşta olmamamıza rağmen ihtiyaç duyulan üretimi yapamıyoruz, dünyanın en büyük ithalatçılarından biriyiz.
BM Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) verilerine göre, Türkiye, 9 milyon tonluk bir ithalatla Mısır ve Endonezya'dan sonra en çok buğday ithal eden üçüncü ülke konumunda. Ne acı bir gerçek değil mi?
FAO raporuna göre Türkiye'de buğday stokları 2019'da 6.3 milyon ton seviyesindeyken 2023'te bu miktar 5.4 milyon tona kadar gerileyecek.
Türkiye'nin her bölgesinde yetişen ve başta hayvan yemi olarak kullanılan arpada da alarm zilleri çalıyor. Doğum yeri Mezopotamya olan arpada ithalatımız yıllık 3 milyon tona ulaşacak. FAO raporunda bunun nedeni 2018-2020 yılları arasında ortalama yıllık 7.6 milyon ton olan üretimin 2021'te 5.8 milyon tona gerilemesi. Türkiye bu ithalat ile Çin ve Suudi Arabistan'dan sonra dünyanın en çok arpa ithal eden 3'üncü ülkesi oldu.
AKP hükümetinin uyguladığı yanlış tarım politikaları, ülkemizi tarımda ithalatçı konuma doğru iterken, verimli tarım arazilerini de kaybediyoruz.
5 Aralık Dünya Toprak Günü dolayısıyla bir açıklama yapan TZOB Genel Başkanı Bayraktar, "Yüzölçümü 78.35 milyon hektar olan Türkiye'nin, uzun ömürlü bitkilerle beraber toplam arazi miktarı 2005-2020 döneminde 26.6 milyon hektardan 23.1 milyon hektara gerilemiştir. Bir diğer ifadeyle, yaklaşık 15 yılda 3.5 milyon hektar tarım arazisini kaybettik" dedi. Bayraktar ayrıca şunları söyledi: "İstatistiklere göre 2005 yılında kişi başına 3.9 dekar arazi düşerken, bu değer 2010 yılında 3.4 dekara, 2015 yılında 3 dekara 2021 yılına gelindiğinde ise 2.7 dekara geriledi."
Bütün bu gerçekleri, umutsuzluğa kapılalım, her şeyi bırakalım diye ifade etmiyorum, mevcut kapitalist politikalarla ve bu tabloya neden olan bağımlı siyaset anlayışıyla asla çözüme kavuşamayacağımızı belirtmek istiyorum. Bu noktaya geldiğimizde bu karanlık tabloyu aydınlığa çevirecek önümüzde bir tek seçenek kalıyor o da Prof. Dr. Haydar Baş'ın ifade ettiği gibi "Bağımsız Türkiye güneşi."
Bağımsız Türkiye Partisi'nin (BTP) Milli Ekonomi Modeli'ne dayalı tarım politikaları, ülkemizi tarım sahasında lider bir ülke konumuna taşıyacaktır.
Bu potansiyel Türkiye'de var, yeter ki, doğru model, Milli Ekonomi Modeli uygulansın, doğru lider, BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş tercih edilsin.
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025