Bütün kaynaklarını haraç mezat yabancılara devreden siyasilerimiz, devlete gelir kalemi olarak sadece vergileri bıraktı. Vergilerde de öne çıkan dolaylı vergiler, vatandaşın sırtında büyük bir kambur oluşturdu.
Halbuki Türkiye sahip olduğu yer altı ve yerüstü kaynaklarını milli menfaatleri doğrultusunda işletebilse belki vergi dahi toplamasına gerek kalmayacak zenginliğe kavuşacak.
Kaynak olarak hep aklımıza petrol, altın, kömür, bor geliyor. Ama öyle iki kaynak var ki onlar insan için en büyük değere sahip: tarım ve hayvancılık.
Petrol, kullandığımız araçları çalıştırıyor, tarım ve hayvancılık ürünleri ise bizim vücudumuzu işler hale getiriyor, yani bizim bedenimizin yakıtı.
Altın bir süs unsuru olarak bizi dışarıya daha güzel gösteriyor, sağlıklı tarım ve hayvancılık ürünleri ise bizim hem içimizi hem de dışımızı sağlıklı hale getirip doğal güzelliği sağlıyor.
Diğer kaynaklarla da benzer şekilde mukayese edebiliriz.
Bir insan petrolsüz, altınsız, kömürsüz, borsuz yaşabilir ama ekmek yemeden, yeme ihtiyacını gidermeden yaşayabilmesi asla mümkün değildir.
Bu sebeple tarım ve hayvancılık sektörleri stratejik sektörler olarak ifade edilir.
Küresel sömürülerin, hedeflerine aldıkları ülkelerde ilk başarmak istedikleri, o ülkelerin milli tarım ve hayvancılığını yok etmektir. Somali ve benzeri ülkeler buna en güzel örneklerdir.
Bunu başardıkları zaman o ülke her konuda bağımlı hale gelir.
Başka bir açıdan bakacak olursak tarım ve hayvancılık katma değeri en çok olan kaynaklardır. Bu sektörlerde bire 10, bire 20 kazanmak mümkündür. Bu sektörler sağlıklı işletildiği takdirde maliyet olarak en az, kazanç olarak en yüksek getiriye sahip olan sektörlerdir.
Ülkemiz açısından değerlendirecek olursak, topraklarımızın çoğu tarım arazisidir. Dünyanın birçok ülkesinde yetişmeyen bitki türleri ülkemizde yetişmektedir.
Milli bir tarım ve hayvancılık politikasıyla atıl araziler de devreye sokulduğunda dünyanın bir numaralı ülkesi olmak mümkündür.
Ama diğer kaynaklarımızı heder ettiğimiz gibi, sahip olduğumuz değerleri har vurup harman savurduğumuz gibi maalesef tarım ve hayvancılığımızı da IMF ve AB politikalarına feda etmekteyiz.
Bu kadar karlı ve katma değeri yüksek olan bir sektörde çalışanlar bugün 1 milyar dolara yakın borçlarını ödeyemez noktaya geldilerse, yıllarca mücadele etikleri bu sektörden vazgeçip arazilerini satışa çıkardılarsa elbette ki tarım ve hayvancılık politikalarında büyük bir arıza olduğu kesindir.
Nasıl kaynak olan madenlerimizi toprak fiyatına satmak büyük bir yanlışsa, çok karlı olması gereken ve akıllı politikalarla desteklenmesi gereken tarım ve hayvancılığı perişan bir vaziyete düşürmek de aklın almayacağı şekilde yanlıştır.
Üreticimizi küresel sömürücülerin kucağına atmak, tüketicimizi de ithal ve sağlıksız ürünlere kurban etmek hangi mantıkla izah edilebilir?
Milletimiz, en stratejik sektörlerimiz ve aynı zamanda kaynaklarımız olan tarım ve hayvancılık konusunda Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’ni mutlaka dikkate almalı ve çözümsüz olan, değerlerimizi yabancıların inisiyatifine terk eden işbilmez siyasilere de demokratik olarak haddini bildirmelidir.
Yoksa bizler de Somali gibi ibretlik oluruz.
Halbuki Türkiye sahip olduğu yer altı ve yerüstü kaynaklarını milli menfaatleri doğrultusunda işletebilse belki vergi dahi toplamasına gerek kalmayacak zenginliğe kavuşacak.
Kaynak olarak hep aklımıza petrol, altın, kömür, bor geliyor. Ama öyle iki kaynak var ki onlar insan için en büyük değere sahip: tarım ve hayvancılık.
Petrol, kullandığımız araçları çalıştırıyor, tarım ve hayvancılık ürünleri ise bizim vücudumuzu işler hale getiriyor, yani bizim bedenimizin yakıtı.
Altın bir süs unsuru olarak bizi dışarıya daha güzel gösteriyor, sağlıklı tarım ve hayvancılık ürünleri ise bizim hem içimizi hem de dışımızı sağlıklı hale getirip doğal güzelliği sağlıyor.
Diğer kaynaklarla da benzer şekilde mukayese edebiliriz.
Bir insan petrolsüz, altınsız, kömürsüz, borsuz yaşabilir ama ekmek yemeden, yeme ihtiyacını gidermeden yaşayabilmesi asla mümkün değildir.
Bu sebeple tarım ve hayvancılık sektörleri stratejik sektörler olarak ifade edilir.
Küresel sömürülerin, hedeflerine aldıkları ülkelerde ilk başarmak istedikleri, o ülkelerin milli tarım ve hayvancılığını yok etmektir. Somali ve benzeri ülkeler buna en güzel örneklerdir.
Bunu başardıkları zaman o ülke her konuda bağımlı hale gelir.
Başka bir açıdan bakacak olursak tarım ve hayvancılık katma değeri en çok olan kaynaklardır. Bu sektörlerde bire 10, bire 20 kazanmak mümkündür. Bu sektörler sağlıklı işletildiği takdirde maliyet olarak en az, kazanç olarak en yüksek getiriye sahip olan sektörlerdir.
Ülkemiz açısından değerlendirecek olursak, topraklarımızın çoğu tarım arazisidir. Dünyanın birçok ülkesinde yetişmeyen bitki türleri ülkemizde yetişmektedir.
Milli bir tarım ve hayvancılık politikasıyla atıl araziler de devreye sokulduğunda dünyanın bir numaralı ülkesi olmak mümkündür.
Ama diğer kaynaklarımızı heder ettiğimiz gibi, sahip olduğumuz değerleri har vurup harman savurduğumuz gibi maalesef tarım ve hayvancılığımızı da IMF ve AB politikalarına feda etmekteyiz.
Bu kadar karlı ve katma değeri yüksek olan bir sektörde çalışanlar bugün 1 milyar dolara yakın borçlarını ödeyemez noktaya geldilerse, yıllarca mücadele etikleri bu sektörden vazgeçip arazilerini satışa çıkardılarsa elbette ki tarım ve hayvancılık politikalarında büyük bir arıza olduğu kesindir.
Nasıl kaynak olan madenlerimizi toprak fiyatına satmak büyük bir yanlışsa, çok karlı olması gereken ve akıllı politikalarla desteklenmesi gereken tarım ve hayvancılığı perişan bir vaziyete düşürmek de aklın almayacağı şekilde yanlıştır.
Üreticimizi küresel sömürücülerin kucağına atmak, tüketicimizi de ithal ve sağlıksız ürünlere kurban etmek hangi mantıkla izah edilebilir?
Milletimiz, en stratejik sektörlerimiz ve aynı zamanda kaynaklarımız olan tarım ve hayvancılık konusunda Prof. Dr. Haydar Baş’ın ortaya koyduğu dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli’ni mutlaka dikkate almalı ve çözümsüz olan, değerlerimizi yabancıların inisiyatifine terk eden işbilmez siyasilere de demokratik olarak haddini bildirmelidir.
Yoksa bizler de Somali gibi ibretlik oluruz.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025