Dünyanın birçok noktasında ardı ardına terör olayları yaşanırken, bir anda gündeme bomba gibi Katar krizi düştü. Başını Suudi Arabistan'ın çektiği 7 ülke Katar'a çok sert yaptırımlar uygulamaya başladılar, Katar adeta abluka altına alındı, tecrit edildi. Bu ülkeler, Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen, Libya ve Maldivler?
Elçiler geri çekildi; Katarlı diplomatların ülkelerini terk etmesi için 48 saat, Katar vatandaşlarının terk etmesi için 14 gün zaman verildi; Katar Yemen'deki uluslar arası koalisyondan atıldı; ülkeler, Katar'a hava, deniz, kara sahalarını, limanlarını kapattılar; bütün uçuşlar durduruldu? Uzmanların ifadesiyle, bu yaptırımlar, çabuk sonuç almaya yönelik, baskılayıcı ve saldırgan?
Soru şu: Bu ülkeler arasında uzun zamandır bir takım anlaşmazlıklar vardı ama neden bugün patladı?
Katar'a yöneltilen suçlamalara bakılırsa, kriz için birçok neden sayılıyor. Bunlardan bazıları; Katar'ın Müslüman Kardeşler örgütüne hem siyasi hem de finansal destek vermesi; Katar merkezli yayın kuruluşlarının bu örgütlere propaganda imkanı sunması; Hamas liderlerini kendi topraklarında barındırması; El Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin fikrini yayması; diğer Arap ülkelerinin içişlerine karışması vs?
Fakat bence asıl sebep bunlar değil? Çünkü bu konularda Katar'ı suçlayan ülkelerin durumu da ondan farklı değil. Hepsinin ABD ile bir bağı olduğu için bu kanlı terör konusunda hepsinin sabıkası var. Peki, asıl sebep nedir? Asıl sebebin ABD Başkanı Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretle alakası var.
Hatırlarsanız bu ziyarette Trump, İran'a yönelik suçlamalarda bulunmuş ve İran'a karşı bir Sünni NATO, diğer ifadeyle bir Arap NATO'su kurulmasının startını vermişti. Bu NATO'nun başı olarak Suudi Arabistan seçilmiş ve bunun pratik göstergesi olarak bu ziyarette 110 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı.
Bunun Katar'la ilişkisi nedir? Çünkü Katar, startı verilen Sünni NATO'nun en zayıf halkasını oluşturuyor. Katar, diğer Arap ülkeleri gibi İran'a yönelik düşmanca bir tavır içinde değil, hatta daha da ötesi dengeli ilişkiler kurmayı tercih ediyor.
Katar Resmi Haber Ajansı (QNA), 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'ye atfedilen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayınlamıştı. Katar Emiri bu açıklamasında "İran'ın İslam dünyası içinde bir güç olduğu"nu belirtmişti.
Bu açıklamadan birkaç saat sonra Katar hükümeti İletişim Dairesi Direktörü QNA sitesinin siber saldırıya uğradığını duyurmuştu. Al Sani, bunun Katar'ı hedef alan bir kampanya olduğunu savunmuştu. Bugün Katar'a yapılan ablukaya bakılırsa ?ki böyle bir abluka ABD'ye rağmen asla olamaz- bu duyurular ve savunmalar ABD'yi ve onun ipiyle hareket edenleri pek ikna etmemiş.
Yazımızın başında, bu sert yaptırımların "çabuk sonuç almaya yönelik" olduğunu belirtmiştik. Arap ülkelerinin ard arda yaptırım kararı almasının hemen sonrası Katar Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, "üzüntü duyduklarını, suçlamaların asılsız olduğunu, yanlış anlaşıldıklarını" belirtti. Yani abluka sonuç verdi. Bu sefer ABD, Katar'a direkt kendisi sopa göstermedi, dolaylı olarak bölge ülkelerinin abluka sopasını kullandı.
ABD'nin direkt müdahale etmemesinin nedeni ise Katar'ın Ortadoğu'daki en büyük Amerikan üssüne ev sahipliği yapması, Katar'ın başkenti Doha'nın güneybatısında yer alan askeri üs 11 bin Amerikan askeri ağırlıyor ve 120 savaş uçağı ağırlayabiliyor. 2016 yılında Irak ve Suriye'deki IŞİD hedeflerini vurmak için kullanılan üs, daha önce Afganistan harekatı sırasında da uçakların yakıt tedariki için kullanılmıştı.
ABD, bu krizle hem Körfez İşbirliği Konseyi hem de yalnız kalan Katar üzerindeki etkisini artırma fırsatı da yakalamış oldu. İran'a karşı Sünni NATO projesinin bir an önce hayata geçmesini bekleyen ABD, Katar'a yapılan izolasyonla birlikte, Sünni NATO için düşündüğü ülkelere de ciddi bir mesaj vermiş oldu.
Perde arkasında olayı kaşıyan ABD, perde önünde uzlaştırıcı gözükmeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, taraflara diyalog çağrısı yaparak, "Tarafların, birlikte oturup farklılıklarını konuşmasını destekliyoruz. Körfez İşbirliği Konseyi dağılmamalı" dedi.
Dikkat ederseniz, ablukayı yapanlar da abluka edilen de ABD'nin ipiyle kuyuya inenler? Bütün bu yaşananlar da açıkça, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen Prof. Dr. Haydar Baş'ı bir kez daha haklı çıkarıyor.
Bir ülke, Sayın Baş'ın sürekli belirttiği gibi, milli para, milli ekonomi, milli siyaset, milli devlet, güçlü asker, güçlü millet anlayışına sahip olmazsa, bunu sağlayacak gerçek milli liderlere fırsat vermezse sonu Irak'ın, Afganistan'ın, Filistin'in, Libya'nın, Suriye'nin ve de bugün ablukayla terbiye edilen Katar'ın kaderini yaşamaktır.
Ülkeler ABD gibi ülkelere bağımlılıktan kurtulamazlarsa, milli politikalar üretemezlerse, ya ABD'nin sopası oluyorlar, ya da ABD'nin sopasıyla dayak diyen oluyorlar.
"ABD'siz olmaz" diyen Türk siyasetine ve de milletine duyurulur.
Elçiler geri çekildi; Katarlı diplomatların ülkelerini terk etmesi için 48 saat, Katar vatandaşlarının terk etmesi için 14 gün zaman verildi; Katar Yemen'deki uluslar arası koalisyondan atıldı; ülkeler, Katar'a hava, deniz, kara sahalarını, limanlarını kapattılar; bütün uçuşlar durduruldu? Uzmanların ifadesiyle, bu yaptırımlar, çabuk sonuç almaya yönelik, baskılayıcı ve saldırgan?
Soru şu: Bu ülkeler arasında uzun zamandır bir takım anlaşmazlıklar vardı ama neden bugün patladı?
Katar'a yöneltilen suçlamalara bakılırsa, kriz için birçok neden sayılıyor. Bunlardan bazıları; Katar'ın Müslüman Kardeşler örgütüne hem siyasi hem de finansal destek vermesi; Katar merkezli yayın kuruluşlarının bu örgütlere propaganda imkanı sunması; Hamas liderlerini kendi topraklarında barındırması; El Kaide ve DEAŞ gibi terör örgütlerinin fikrini yayması; diğer Arap ülkelerinin içişlerine karışması vs?
Fakat bence asıl sebep bunlar değil? Çünkü bu konularda Katar'ı suçlayan ülkelerin durumu da ondan farklı değil. Hepsinin ABD ile bir bağı olduğu için bu kanlı terör konusunda hepsinin sabıkası var. Peki, asıl sebep nedir? Asıl sebebin ABD Başkanı Trump'ın Suudi Arabistan'a yaptığı ziyaretle alakası var.
Hatırlarsanız bu ziyarette Trump, İran'a yönelik suçlamalarda bulunmuş ve İran'a karşı bir Sünni NATO, diğer ifadeyle bir Arap NATO'su kurulmasının startını vermişti. Bu NATO'nun başı olarak Suudi Arabistan seçilmiş ve bunun pratik göstergesi olarak bu ziyarette 110 milyar dolarlık silah anlaşması imzalanmıştı.
Bunun Katar'la ilişkisi nedir? Çünkü Katar, startı verilen Sünni NATO'nun en zayıf halkasını oluşturuyor. Katar, diğer Arap ülkeleri gibi İran'a yönelik düşmanca bir tavır içinde değil, hatta daha da ötesi dengeli ilişkiler kurmayı tercih ediyor.
Katar Resmi Haber Ajansı (QNA), 23 Mayıs gecesi Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamad Al Sani'ye atfedilen "ABD'ye karşı ve İran'ı destekleyici" açıklamalar yayınlamıştı. Katar Emiri bu açıklamasında "İran'ın İslam dünyası içinde bir güç olduğu"nu belirtmişti.
Bu açıklamadan birkaç saat sonra Katar hükümeti İletişim Dairesi Direktörü QNA sitesinin siber saldırıya uğradığını duyurmuştu. Al Sani, bunun Katar'ı hedef alan bir kampanya olduğunu savunmuştu. Bugün Katar'a yapılan ablukaya bakılırsa ?ki böyle bir abluka ABD'ye rağmen asla olamaz- bu duyurular ve savunmalar ABD'yi ve onun ipiyle hareket edenleri pek ikna etmemiş.
Yazımızın başında, bu sert yaptırımların "çabuk sonuç almaya yönelik" olduğunu belirtmiştik. Arap ülkelerinin ard arda yaptırım kararı almasının hemen sonrası Katar Dışişleri Bakanlığı bir açıklama yaparak, "üzüntü duyduklarını, suçlamaların asılsız olduğunu, yanlış anlaşıldıklarını" belirtti. Yani abluka sonuç verdi. Bu sefer ABD, Katar'a direkt kendisi sopa göstermedi, dolaylı olarak bölge ülkelerinin abluka sopasını kullandı.
ABD'nin direkt müdahale etmemesinin nedeni ise Katar'ın Ortadoğu'daki en büyük Amerikan üssüne ev sahipliği yapması, Katar'ın başkenti Doha'nın güneybatısında yer alan askeri üs 11 bin Amerikan askeri ağırlıyor ve 120 savaş uçağı ağırlayabiliyor. 2016 yılında Irak ve Suriye'deki IŞİD hedeflerini vurmak için kullanılan üs, daha önce Afganistan harekatı sırasında da uçakların yakıt tedariki için kullanılmıştı.
ABD, bu krizle hem Körfez İşbirliği Konseyi hem de yalnız kalan Katar üzerindeki etkisini artırma fırsatı da yakalamış oldu. İran'a karşı Sünni NATO projesinin bir an önce hayata geçmesini bekleyen ABD, Katar'a yapılan izolasyonla birlikte, Sünni NATO için düşündüğü ülkelere de ciddi bir mesaj vermiş oldu.
Perde arkasında olayı kaşıyan ABD, perde önünde uzlaştırıcı gözükmeye çalışıyor. ABD Dışişleri Bakanı Tillerson, taraflara diyalog çağrısı yaparak, "Tarafların, birlikte oturup farklılıklarını konuşmasını destekliyoruz. Körfez İşbirliği Konseyi dağılmamalı" dedi.
Dikkat ederseniz, ablukayı yapanlar da abluka edilen de ABD'nin ipiyle kuyuya inenler? Bütün bu yaşananlar da açıkça, "Ne AB, ne ABD, tek çözüm Bağımsız Türkiye" diyen Prof. Dr. Haydar Baş'ı bir kez daha haklı çıkarıyor.
Bir ülke, Sayın Baş'ın sürekli belirttiği gibi, milli para, milli ekonomi, milli siyaset, milli devlet, güçlü asker, güçlü millet anlayışına sahip olmazsa, bunu sağlayacak gerçek milli liderlere fırsat vermezse sonu Irak'ın, Afganistan'ın, Filistin'in, Libya'nın, Suriye'nin ve de bugün ablukayla terbiye edilen Katar'ın kaderini yaşamaktır.
Ülkeler ABD gibi ülkelere bağımlılıktan kurtulamazlarsa, milli politikalar üretemezlerse, ya ABD'nin sopası oluyorlar, ya da ABD'nin sopasıyla dayak diyen oluyorlar.
"ABD'siz olmaz" diyen Türk siyasetine ve de milletine duyurulur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Murat Çabas / diğer yazıları
- Trump yeni gümrük tarifeleriyle neyi amaçlıyor? / 05.04.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025
- Kıbrıs sürecinde düşmanlık ve müzakere aynı anda! / 04.04.2025
- Orta Doğu’da Trump’ın planı işliyor / 03.04.2025
- Tepki, demokrasinin zarar görmesinedir / 28.03.2025
- Din Allah’ın Kur’an’da anlattığı, Ehl-i Beyt’in yaşadığıdır / 27.03.2025
- Hakaret ve küfür, siyasetin dili olamaz / 26.03.2025
- İmamoğlu’nun tutuklanması ve demokrasi sınavı / 25.03.2025
- ‘Onlar Kur'an'ın müşahhas halidir’ / 22.03.2025
- Direnç kalktıkça, İsrail pervasızlaştı / 21.03.2025
- İsrail Gazze’de ateşkese kapıları kapattı / 20.03.2025