Bahçesinde kardeşiyle kavga edeni, komşuları döver!
Kardeş kıymeti bilmeyenin, arkadaşlığına güvenilmez!
Hiç kimseye güvenmeyenin, kendisi güvenilir değildir!
Binlerce yıldır, değişik medeniyetlere beşiklik etmiş Anadolu'nun değişik yörelerinden ama her biri yüzlerce-binlerce yılın toplumsal tecrübe süzgecinden geçmiş rehber öğütler bunlar.
Bu öğütleri duymazdan gelenlerin, yaşarken darb-ı mesel vecizeler söyleyen gerçek bilgeyi dinlemeyenin, bugün de yarın da sözüne itibar olmayacaktır.
Söz dinlemediği için sözü dinlenmeyenler; sıradan, avamdan birileri olsa kaybeden kendileri olurlar ama bu söz dinlemeyenler, ülke yönetiminde olursa sözünün dinlenmemesi yüzünden, ülkede huzur kalmaz.
Bugün ülke olarak yaşadığımız maalesef bu!
Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın, daha AKP kuruluş aşamasındayken Tayyip Erdoğan'a o zamanki adıyla "Dinlerarası Diyalogcular", bugünkü adıyla "Paralel Yapı" hakkında yaptığı tarihi uyarıyı, herkes hatırlıyor.
Sadece Tayyip Erdoğan hatırlamıyorsa uyarının yapıldığı gün; söz dinlememiş, dinler gibi yapıp ses dinlemiş demek ki!
Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" yanlışını ters yüz ederek; "Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır, ihtiraslar sınırsızdır" öğüdünü de dinlememiş, dinlemediği gibi bu öğütlerle 5-6 yılda kişi başına düşen milli geliri 10 dolardan 2.000 dolara çıkaran başta Rusya olmak kaydıyla BRICS Ülkelerini de görmemiş, gözlemlememiş!
Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Dinde birlik sağlanmadan millî birlik sağlanamaz" uyarısını da duymazdan gelip mezhep taassubuyla nüfusunun % 99'u Müslüman olan ülkede mezhep ayırımı yapmış!
Haydar Baş Hoca'nın; "Zekâ kullanılacak bir araçtır. İnsan gönüldür, Gönül" sözünden de habersiz kalmış ki, Atatürk'ün; "Ne mutlu Türk'üm diyene" şifresinin ayarını bozarak, Avrupa Birliği yani günümüz Haçlısı istiyor diye Türk Milletini 36 farklı halklara bölmeğe yeltenmiş!
Aynı ülkede bin yıldan fazladır ortak tarih, ortak Vatan, ortak kültür ve ortak dinle yaşayarak kaynaşmış, bütünleşmiş Türk Milletini 21. yy. Haçlısı istiyor diye İleri Demokrasi ve Açılım safsatasıyla önce ayrıştırmış, sonra öldürtmeğe başlamış!
Bahçesinde kardeşi ile yaptığı kavga ve gürültüden rahatsız olan komşuların tazyikine muhatap olmuş!
Büyütüp beslediği bütün kargalar, gözlerini oymuş!
Onlarca yıl yollarda beraber yürüdükleri, yağan yağmurda beraber ıslandıkları yol arkadaşlarının, kendisini aldattığından şikayete başlamış!
Müstahdeminden müsteşarına kadar bütün atamaları bizzat yaptığı, kırk yıllık yol arkadaşı Hizmet Gurubu'nu, Dinlerarası Diyalogcu'ları "Paralel Yapı" diye tarif edip ihanetle casuslukla suçlamış!
Hükumet oluncaya kadar kapı kapı dolaşarak, birlik-beraberlik vaatleri yapmalarına rağmen Hükumet olduktan sonra;
Başı açık kadınlarla, meyhaneye kahvehaneye giden erkeklerle kavgaya başlamış!
Ordu ile, Hukuk ile, Sanayicilerle, İşverenlerle, Sendikalarla kavgalı!
Köylü ile, Rençber ile, Esnaf ile, Eczacılarla, Doktorlarla ve son zamanlarda Dersanelerle kavgalı ve bütün kavgaları başlatan kendileri olmasına rağmen şikâyetlenen de kendileri olmuş!
Hükumet olduktan sonra başlattıkları kavgalarda on yıldır hem dövüp, hem de ağlamayı ilm-i siyâset olarak dayatmış!
Ve İslam Alemi'nin tek çağdaş ve medeni ülkesini zifiri karanlığa sokmuş!
Bütün bu yanlışlarına ve yanlışlarının ceremesini 76 milyon nüfusa çektiriyor olmasına rağmen Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Bu zifiri karanlığı dağıtmak için daha fazla aydınlatmalıyız" reçetesini de duymazdan gelmeğe devam etmiş!
Çünkü kaynaklar da sınırsız, ihtiraslar da!
Milli Ekonomi Modeli'nden çalıntılar yaparak eline-yüzüne bulaştırmış!
Haydar Hoca'nın; "Ben bu tezi önce milletim için ülkem için geliştirdim. Hiç bir makam ve ücret talep etmeden danışmanlık yapmaya, MEM'in uygulanmasını sağlamaya hazırım" fedakârlığını duymazdan gelmiş!
Tam da burada söylemeliyim ki, sadece Tayyip Erdoğan ve ekibi değil, milletin çoğunluğu da Haydar Hoca'yı duymuş ama duymazdan gelmiş!
Türkiye'de kime sorsanız Haydar Hoca'nın eminliğinden, başarısından, doğruluğundan, vefasından bahsederler ama iş sandıkta seçime geldiğinde, hayatı zehreden yalanlara itibar etmişler!
30 yıldır şehir-şehir, kasaba-kasaba dolaşarak "Milli Kahramanları Anma Programları"yla, Ehl-i Beyt Tanıtım Programlarıyla milleti ayıktırmaya çalışmış ama millet ne ile şarhoş edilmişse ayıkanların sayısı yeterli olmamış!
Kurunun oduna yaş da yanmış, yanmaya da devam ediyor!
Kavlamış yaralara kara merhem sürüyorlar!
Haçlı ile el-ele verip milli dokuları tahrip ederek millî yapıyı dağıtıyorlar!
Yol güvenliği yok!
Can-mal güvenliği yok!
Bal tutan parmak yalar ahlaksızlığı, "Çalıyorlarsa da çalışıyorlar!" riyası siyaset sayılıyor!
Memuriyet ve devlet ihalelerindeki iltimaslarına; "Her hafta Cuma Namazı hutbelerinde, 'Akrabalarını koru kolla' âyeti okunur" diye dinî kılıf uyduruyorlar!
Bütün bunlara rağmen hâlâ; "Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız" diyen Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'yı duyup duymazdan geliyorlar!
İki yıl önce, Şehit Cenazelerinde yapılan tezahüratları; "Kan içicilik, vampirlik" diye tarif ediyorlarken günümüzde her gün beşer-onar Şehit Cenazelerinde milleti seferberliğe çağırıyorlar!
Türk Milleti! Yanlış yoldayız, bu yoldan doğru adrese gidemeyiz!
Türk Milleti! Kan kaybediyoruz, bu kan kaybıyla tedavi olamayız!
Söz dinlemeyenin sözü dinlenmez!
Böyle devam edersek; "Kendine zulmedenler"den oluruz! Kaybederiz Allah korusun!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Kardeş kıymeti bilmeyenin, arkadaşlığına güvenilmez!
Hiç kimseye güvenmeyenin, kendisi güvenilir değildir!
Binlerce yıldır, değişik medeniyetlere beşiklik etmiş Anadolu'nun değişik yörelerinden ama her biri yüzlerce-binlerce yılın toplumsal tecrübe süzgecinden geçmiş rehber öğütler bunlar.
Bu öğütleri duymazdan gelenlerin, yaşarken darb-ı mesel vecizeler söyleyen gerçek bilgeyi dinlemeyenin, bugün de yarın da sözüne itibar olmayacaktır.
Söz dinlemediği için sözü dinlenmeyenler; sıradan, avamdan birileri olsa kaybeden kendileri olurlar ama bu söz dinlemeyenler, ülke yönetiminde olursa sözünün dinlenmemesi yüzünden, ülkede huzur kalmaz.
Bugün ülke olarak yaşadığımız maalesef bu!
Prof. Dr. Haydar BAŞ Hoca'nın, daha AKP kuruluş aşamasındayken Tayyip Erdoğan'a o zamanki adıyla "Dinlerarası Diyalogcular", bugünkü adıyla "Paralel Yapı" hakkında yaptığı tarihi uyarıyı, herkes hatırlıyor.
Sadece Tayyip Erdoğan hatırlamıyorsa uyarının yapıldığı gün; söz dinlememiş, dinler gibi yapıp ses dinlemiş demek ki!
Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Kaynaklar sınırlı, ihtiyaçlar sınırsız" yanlışını ters yüz ederek; "Kaynaklar sınırsız, ihtiyaçlar sınırlıdır, ihtiraslar sınırsızdır" öğüdünü de dinlememiş, dinlemediği gibi bu öğütlerle 5-6 yılda kişi başına düşen milli geliri 10 dolardan 2.000 dolara çıkaran başta Rusya olmak kaydıyla BRICS Ülkelerini de görmemiş, gözlemlememiş!
Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Dinde birlik sağlanmadan millî birlik sağlanamaz" uyarısını da duymazdan gelip mezhep taassubuyla nüfusunun % 99'u Müslüman olan ülkede mezhep ayırımı yapmış!
Haydar Baş Hoca'nın; "Zekâ kullanılacak bir araçtır. İnsan gönüldür, Gönül" sözünden de habersiz kalmış ki, Atatürk'ün; "Ne mutlu Türk'üm diyene" şifresinin ayarını bozarak, Avrupa Birliği yani günümüz Haçlısı istiyor diye Türk Milletini 36 farklı halklara bölmeğe yeltenmiş!
Aynı ülkede bin yıldan fazladır ortak tarih, ortak Vatan, ortak kültür ve ortak dinle yaşayarak kaynaşmış, bütünleşmiş Türk Milletini 21. yy. Haçlısı istiyor diye İleri Demokrasi ve Açılım safsatasıyla önce ayrıştırmış, sonra öldürtmeğe başlamış!
Bahçesinde kardeşi ile yaptığı kavga ve gürültüden rahatsız olan komşuların tazyikine muhatap olmuş!
Büyütüp beslediği bütün kargalar, gözlerini oymuş!
Onlarca yıl yollarda beraber yürüdükleri, yağan yağmurda beraber ıslandıkları yol arkadaşlarının, kendisini aldattığından şikayete başlamış!
Müstahdeminden müsteşarına kadar bütün atamaları bizzat yaptığı, kırk yıllık yol arkadaşı Hizmet Gurubu'nu, Dinlerarası Diyalogcu'ları "Paralel Yapı" diye tarif edip ihanetle casuslukla suçlamış!
Hükumet oluncaya kadar kapı kapı dolaşarak, birlik-beraberlik vaatleri yapmalarına rağmen Hükumet olduktan sonra;
Başı açık kadınlarla, meyhaneye kahvehaneye giden erkeklerle kavgaya başlamış!
Ordu ile, Hukuk ile, Sanayicilerle, İşverenlerle, Sendikalarla kavgalı!
Köylü ile, Rençber ile, Esnaf ile, Eczacılarla, Doktorlarla ve son zamanlarda Dersanelerle kavgalı ve bütün kavgaları başlatan kendileri olmasına rağmen şikâyetlenen de kendileri olmuş!
Hükumet olduktan sonra başlattıkları kavgalarda on yıldır hem dövüp, hem de ağlamayı ilm-i siyâset olarak dayatmış!
Ve İslam Alemi'nin tek çağdaş ve medeni ülkesini zifiri karanlığa sokmuş!
Bütün bu yanlışlarına ve yanlışlarının ceremesini 76 milyon nüfusa çektiriyor olmasına rağmen Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'nın; "Bu zifiri karanlığı dağıtmak için daha fazla aydınlatmalıyız" reçetesini de duymazdan gelmeğe devam etmiş!
Çünkü kaynaklar da sınırsız, ihtiraslar da!
Milli Ekonomi Modeli'nden çalıntılar yaparak eline-yüzüne bulaştırmış!
Haydar Hoca'nın; "Ben bu tezi önce milletim için ülkem için geliştirdim. Hiç bir makam ve ücret talep etmeden danışmanlık yapmaya, MEM'in uygulanmasını sağlamaya hazırım" fedakârlığını duymazdan gelmiş!
Tam da burada söylemeliyim ki, sadece Tayyip Erdoğan ve ekibi değil, milletin çoğunluğu da Haydar Hoca'yı duymuş ama duymazdan gelmiş!
Türkiye'de kime sorsanız Haydar Hoca'nın eminliğinden, başarısından, doğruluğundan, vefasından bahsederler ama iş sandıkta seçime geldiğinde, hayatı zehreden yalanlara itibar etmişler!
30 yıldır şehir-şehir, kasaba-kasaba dolaşarak "Milli Kahramanları Anma Programları"yla, Ehl-i Beyt Tanıtım Programlarıyla milleti ayıktırmaya çalışmış ama millet ne ile şarhoş edilmişse ayıkanların sayısı yeterli olmamış!
Kurunun oduna yaş da yanmış, yanmaya da devam ediyor!
Kavlamış yaralara kara merhem sürüyorlar!
Haçlı ile el-ele verip milli dokuları tahrip ederek millî yapıyı dağıtıyorlar!
Yol güvenliği yok!
Can-mal güvenliği yok!
Bal tutan parmak yalar ahlaksızlığı, "Çalıyorlarsa da çalışıyorlar!" riyası siyaset sayılıyor!
Memuriyet ve devlet ihalelerindeki iltimaslarına; "Her hafta Cuma Namazı hutbelerinde, 'Akrabalarını koru kolla' âyeti okunur" diye dinî kılıf uyduruyorlar!
Bütün bunlara rağmen hâlâ; "Biz dünyamızı ahiretimiz için yaşarız" diyen Prof. Dr. Haydar Baş Hoca'yı duyup duymazdan geliyorlar!
İki yıl önce, Şehit Cenazelerinde yapılan tezahüratları; "Kan içicilik, vampirlik" diye tarif ediyorlarken günümüzde her gün beşer-onar Şehit Cenazelerinde milleti seferberliğe çağırıyorlar!
Türk Milleti! Yanlış yoldayız, bu yoldan doğru adrese gidemeyiz!
Türk Milleti! Kan kaybediyoruz, bu kan kaybıyla tedavi olamayız!
Söz dinlemeyenin sözü dinlenmez!
Böyle devam edersek; "Kendine zulmedenler"den oluruz! Kaybederiz Allah korusun!
"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselâm...
Selâm, sevgi, duâ...
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017