Demokrasiyi hazmetme kapasitesi, demokratik sürecin bütün aşamalarında onun ilke, kural ve etik değerlerine bağlı olmayı ifade eder. Bir partinin ya da bir iktidarın demokrasiyi hazmetme kapasitesi temel olarak seçimlerde aldığı sonuca duyduğu saygıya bağlıdır.
Demokrasi, bir erdem rejimidir. Muhalefete ve karşı düşünceye saygı duyacaksın. Demokrasinin evrensel ilkelerini kabul edeceksin. Halkın oyuna inanacaksın. Çünkü yalanlar, algılar, koltuğa yapışmalar ayrı, gerçekler ayrıdır. Bunun ayırdında olmak siyasi soyluluğu gerektirir.
Bugün ülkemizde demokratik değer, kurum, ilke ve süreçleri hiçe sayan bir iktidarla karşı karşıyayız. İçeride ve dışarıda toplumsal, siyasal ve diplomatik meşruiyetini yitirmekte olan bu iktidarın ülkemize verebileceği hiçbir şey kalmamıştır.
Artık toplumsal rızayı üretemeyen, bunun için de daha da baskıcılaşarak varlığını sürdürmeye çalışan bu iktidara karşı demokrasiyi savunmak temel bir yurttaş sorumluluğudur.
Çünkü, Türkiye'nin Cumhuriyet öncesi ve sonrası ciddi bir demokrasi birikimi ve kapasitesi mevcuttur. 200 yıllık demokrasi mücadelesi, modernleşme çabası, kurumsallaşma seviyesi ve bunun arkasındaki entelektüel birikim hiçbir güç tarafından sıfırlanmaz.
Son yerel seçimlerde ortaya çıkan tablo bunu bir kez daha göstermiştir. Yerel seçim sonuçları Türkiye'nin demokrasi birikiminin iktidarın bütün kuşatmasına rağmen ne denli güçlü olduğunu ortaya çıkarmıştır.
Ancak Cumhur İttifakı bunu hazmetme kapasitesine sahip olmadığını geçen süre zarfında söylem ve eylemleriyle ortaya koymuştur. İktidar, demokrasi sınavında, adalet sınavında gerekli ve yeterli seviyede olmadığını açığa vurmuştur.
2002 yılında ülkenin birikmiş tarihsel ve toplumsal sorunlarını çözmek adına iktidara gelen AKP bugün bütün iddialarından vazgeçmiş ve sadece bir kişinin bekası için mücadele etmektedir. AKP bir siyasi parti olmaktan çok uzağa düşmüştür.
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ne adaletle ne kalkınmayla alakası vardır ne de bir siyasi partidir. Seçimlerde aldığı yenilgiyi anlamak ve demokratik tepkiyi içselleştirmek yerine belediye yetkilerini azaltmanın derdine düşmüştür.
Belediye meclislerini çalıştırmamak belediyeleri mali ve idari vesayet altına almak ve bugüne kadar kullandıkları yetkileri yasa zoruyla elde etmek demokratik aklın, halk iradesinin kabul edebileceği bir durum değildir.
Hatırlarsak, iktidar blokunun Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üzerinde kurduğu baskı ve bunun sonucunda İstanbul seçimlerinin iptal edilmesi sadece bir hukuki garabet değildir. İktidar zoruyla halk iradesinin yok sayılarak demokratik kurum ve kuralların geçersiz kılınmasıdır. Bu hukuk kabadayılığı "ahmak davası" ve diğer soruşturma ve kovuşturmalarla sürdürülmektedir.
Ne var ki, önümüzdeki seçimlerde halkımız bir kez daha demokrasiye sahip çıkacaktır.
Ülkemizin siyasi tarihinin öğrettiği en temel derslerden biri halkın iradesiyle inatlaşan hiçbir gücün bir geleceği yoktur ve olmamıştır. Böylesi bir durum demokrasi, özgürlük, eşitlik mücadelesinin güçlenmesine imkân sağlayacaktır.
Zira, halkımız demokratik kazanımlarının, Cumhuriyet değerlerinin farkında ve bunları sonuna kadar sahiplenmektedir. O nedenle her dönem kendi antitezini inşa ederek yola devam eder.
Türkiye çağdaşlaşma yolunda büyük sıçramalarla yoluna devam edecektir.
- Yerel yönetim / 25.01.2024
- Muhalefet / milli irade / 22.01.2024
- Anayasa Mahkemesi yoksa… / 18.01.2024
- Soykırım davası / 15.01.2024
- Sosyal devlet için / 11.01.2024
- Hukuk devletine başkaldırı / 25.12.2023
- Güç dengesi / 21.12.2023
- Yerel seçime giderken / 14.12.2023
- İnsanlığın anayasası / 11.12.2023