Takva, imanın temelidir
Allah'ım, beni şer sahibi kullarından hiçbirisine muhtaç kılma. Beni muhtaç kıldığında öyle birine muhtaç kıl ki, herkesten daha açık yüzlü, ihtiyacı karşılamakta daha cömert, dili daha açık, minneti daha az olsun
11.02.2025 00:49:00
Haber Merkezi
Haber Merkezi
"Allah'ım, beni şer sahibi kullarından hiçbirisine muhtaç kılma. Beni muhtaç kıldığında öyle birine muhtaç kıl ki, herkesten daha açık yüzlü, ihtiyacı karşılamakta daha cömert, dili daha açık, minneti daha az olsun.
Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah'ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu!
İnsanın doğruyu seçerek kendi yararına olan yalandan kaçınması ve sözü ilminden öteye aşmaması doğru bir imana sahip olduğunu gösterir.
Emaneti, peygamberlerin evladının katiline ait olsa bile sahibine geri çevirin.
Takva, imanın temelidir.
Allah'a itaat etmek yolunda kimsesiz kalıp hor ve hakir olmak, günahta birbiriyle yardımlaşmaktan daha çok insanın izzetli olmasını sağlar.
Mal ve evlat dünya ürünüdür; iyi işler ise ahiret ürünüdür; Allah bazı kişilere her ikisini de verir.
Tevrat'ın iki sahifesinde şunlar yazılmıştır: Birinci sahifede: "Dünyaya üzülen, ilâhî kaza ve kadere gazap etmiştir. Müminlerden kendi musibetini, dinine muhalif olan bir kimseye şikâyet eden ise, Rabbini düşmanına şikâyet etmiştir.
Zengine, onun elinde olan şeye ulaşmak için tevazu eden bir kimsenin dininin üçte ikisi yok olur. Kur'ân( ) okuyup da ölen ve sonra cehenneme giden kimse, Allah'ın ayetlerini alaya alan kimselerdendir." diye yazılmıştır.
İkinci sahifede ise şöyle yazılmış: İstişare etmeyen, pişman olur; mal toplayıp tekelcilik yapan, helak olur. Yoksulluk en büyük ölümdür.
İnsanın özü onun dilidir; aklı, dinidir; yiğitliği, ulaştığı mevkie bağlıdır. Rızk taksim edilmiştir. Günler dönüp dolaşır. İnsanlar Hz. Âdem'e ulaşıncaya kadar hepsi eşit (ve kardeş)tirler.
Kumeyl b. Ziyad'a şöyle buyurdu: Meşhur olmaman için sakin ol; isminin dillerde dolaşmaması için şahsiyetini gizle; âlim olman için öğren; selamette kalman için sus; (Allah) dinini sana tanıttıktan sonra artık halkı tanımamanın ve onların seni tanımamasının hiçbir sakıncası yoktur.
Kendisiyle uyuşmak gerekli ve kaçınılmaz olan kimse ile uyuşamayana hekim (bilgili) denilmez.
Dört şeyi öğrenmek için develere binip çölleri kat etseniz değer mi değer: Hiç kimse, Rabbinden başka hiç kimseden bir şey beklemesin, günahından başka bir şeyden korkmasın, bilmediği bir şey sorulduğunda, "bilmiyorum" demekten çekinmesin ve bilmediği bir şeyi öğrenmekte kibirlenmesin.
Abdullah b. Abbas'a şöyle yazdı: Allah'a hamd-u sena, Peygamber'e salât-u selâmdan sonra; işine yarayan şeyin peşine git, işine yaramayan şeyi terk et. Zira işine yaramayan şeyi terk ettiğinde, işine yarayan şeyi elde edebilirsin. Zira sen (ölümden sonra) ancak önceden gönderdiğin şeylere ulaşabilirsin, geride bıraktığın şeylere değil. Yarın karşılaşmak istediğin şeyi, karşılaşmak istediğin şekilde hazırlayıp gönder.
Dostların kalplerini insana ısındıran ve düşmanların kalplerinden kini gideren en güzel şey, onlarla karşılaşınca güler yüzlü olmak, gıyabında hâllerini sormak, huzurlarında ise iyi ve yumuşak davranmaktır.
İnsan, (hayır ve şerden) ona ulaşan şeyin muhakkak ulaşacağını ve ulaşmayan şeyin de ulaşmasının mümkün olmayacağını bilmedikçe, imanın tadını anlayamaz.
Ey Rabbim, senin mülk ve saltanatından kalbiyle ve gözüyle görüp müşahede ettiğini, görüp müşahede etmediği mülk ve saltanatın karşısında küçük görmeyen kimse ne bedbahttır. Bundan da bedbahtı senin azamet ve celalin karşısında mülkün ve saltanatından gözü ve kalbiyle gördüğü ve göremediği miktarı, küçük görmeyen kimsedir. Senden gayri bir mabut yoktur; münezzehsin sen, hiç kuşkusuz ben zalimlerdendim.
Dünya, yok olma, zahmete uğrama, değişme ve ibret alma yurdudur. Yok olma yurdu olmasına örnek şudur ki, görüyorsun zaman, yayını çekiyor, okunu hedefe doğrultuyor; oku hata yapmıyor ve yarası iyileşmiyor; sıhhatli olanı hastalıkla, yaşayanı ise ölümle hedef alıyor.
Zahmete uğrama yurdu olduğuna örnek şudur ki, insan kendi harcayamadığı şeyleri toplar ve kendisi oturmadığı binalar yapar. Sonra da malsız, binasız Allah'a doğru göç eder.
Değişme yurdu olduğuna örnek de şudur ki, imrenilen kimseyi, (bir süre sonra) acınılan, acınılan kimseyi ise (bir süre sonra) imrenilen kimse olarak görürsün. Bunun sebebi ise yok olan nimet ve inen beladır.
İbret alma yurdu olduğuna delil de şudur ki, insan arzusuna ulaşmak istediği vakit aniden ecel onu yakalar; ne arzuya ulaşılır, ne de arzu eden baki kalır.
Subhanellah, bu dünyanın sevinci ne de azdır, suya kanmağı ne de susatıcı, gölgesi ne de devamsızdır! Dünyada var olan şey sanki yokmuş; mevcut olmayan şey güya (yıllardır) varmış gibidir. Evet, ahiret evi, kalıcı ikamet yeridir; cennet ve cehennemin bulunduğu yerdir. Evliyaullah, sabırla sevaba, amel ile de arzulara ulaşmışlardır."
Halk ile dostluk ve samimiyeti, Allah'ın itaati üzere olan kimseye ne mutlu!
İnsanın doğruyu seçerek kendi yararına olan yalandan kaçınması ve sözü ilminden öteye aşmaması doğru bir imana sahip olduğunu gösterir.
Emaneti, peygamberlerin evladının katiline ait olsa bile sahibine geri çevirin.
Takva, imanın temelidir.
Allah'a itaat etmek yolunda kimsesiz kalıp hor ve hakir olmak, günahta birbiriyle yardımlaşmaktan daha çok insanın izzetli olmasını sağlar.
Mal ve evlat dünya ürünüdür; iyi işler ise ahiret ürünüdür; Allah bazı kişilere her ikisini de verir.
Tevrat'ın iki sahifesinde şunlar yazılmıştır: Birinci sahifede: "Dünyaya üzülen, ilâhî kaza ve kadere gazap etmiştir. Müminlerden kendi musibetini, dinine muhalif olan bir kimseye şikâyet eden ise, Rabbini düşmanına şikâyet etmiştir.
Zengine, onun elinde olan şeye ulaşmak için tevazu eden bir kimsenin dininin üçte ikisi yok olur. Kur'ân( ) okuyup da ölen ve sonra cehenneme giden kimse, Allah'ın ayetlerini alaya alan kimselerdendir." diye yazılmıştır.
İkinci sahifede ise şöyle yazılmış: İstişare etmeyen, pişman olur; mal toplayıp tekelcilik yapan, helak olur. Yoksulluk en büyük ölümdür.
İnsanın özü onun dilidir; aklı, dinidir; yiğitliği, ulaştığı mevkie bağlıdır. Rızk taksim edilmiştir. Günler dönüp dolaşır. İnsanlar Hz. Âdem'e ulaşıncaya kadar hepsi eşit (ve kardeş)tirler.
Kumeyl b. Ziyad'a şöyle buyurdu: Meşhur olmaman için sakin ol; isminin dillerde dolaşmaması için şahsiyetini gizle; âlim olman için öğren; selamette kalman için sus; (Allah) dinini sana tanıttıktan sonra artık halkı tanımamanın ve onların seni tanımamasının hiçbir sakıncası yoktur.
Kendisiyle uyuşmak gerekli ve kaçınılmaz olan kimse ile uyuşamayana hekim (bilgili) denilmez.
Dört şeyi öğrenmek için develere binip çölleri kat etseniz değer mi değer: Hiç kimse, Rabbinden başka hiç kimseden bir şey beklemesin, günahından başka bir şeyden korkmasın, bilmediği bir şey sorulduğunda, "bilmiyorum" demekten çekinmesin ve bilmediği bir şeyi öğrenmekte kibirlenmesin.
Abdullah b. Abbas'a şöyle yazdı: Allah'a hamd-u sena, Peygamber'e salât-u selâmdan sonra; işine yarayan şeyin peşine git, işine yaramayan şeyi terk et. Zira işine yaramayan şeyi terk ettiğinde, işine yarayan şeyi elde edebilirsin. Zira sen (ölümden sonra) ancak önceden gönderdiğin şeylere ulaşabilirsin, geride bıraktığın şeylere değil. Yarın karşılaşmak istediğin şeyi, karşılaşmak istediğin şekilde hazırlayıp gönder.
Dostların kalplerini insana ısındıran ve düşmanların kalplerinden kini gideren en güzel şey, onlarla karşılaşınca güler yüzlü olmak, gıyabında hâllerini sormak, huzurlarında ise iyi ve yumuşak davranmaktır.
İnsan, (hayır ve şerden) ona ulaşan şeyin muhakkak ulaşacağını ve ulaşmayan şeyin de ulaşmasının mümkün olmayacağını bilmedikçe, imanın tadını anlayamaz.
Ey Rabbim, senin mülk ve saltanatından kalbiyle ve gözüyle görüp müşahede ettiğini, görüp müşahede etmediği mülk ve saltanatın karşısında küçük görmeyen kimse ne bedbahttır. Bundan da bedbahtı senin azamet ve celalin karşısında mülkün ve saltanatından gözü ve kalbiyle gördüğü ve göremediği miktarı, küçük görmeyen kimsedir. Senden gayri bir mabut yoktur; münezzehsin sen, hiç kuşkusuz ben zalimlerdendim.
Dünya, yok olma, zahmete uğrama, değişme ve ibret alma yurdudur. Yok olma yurdu olmasına örnek şudur ki, görüyorsun zaman, yayını çekiyor, okunu hedefe doğrultuyor; oku hata yapmıyor ve yarası iyileşmiyor; sıhhatli olanı hastalıkla, yaşayanı ise ölümle hedef alıyor.
Zahmete uğrama yurdu olduğuna örnek şudur ki, insan kendi harcayamadığı şeyleri toplar ve kendisi oturmadığı binalar yapar. Sonra da malsız, binasız Allah'a doğru göç eder.
Değişme yurdu olduğuna örnek de şudur ki, imrenilen kimseyi, (bir süre sonra) acınılan, acınılan kimseyi ise (bir süre sonra) imrenilen kimse olarak görürsün. Bunun sebebi ise yok olan nimet ve inen beladır.
İbret alma yurdu olduğuna delil de şudur ki, insan arzusuna ulaşmak istediği vakit aniden ecel onu yakalar; ne arzuya ulaşılır, ne de arzu eden baki kalır.
Subhanellah, bu dünyanın sevinci ne de azdır, suya kanmağı ne de susatıcı, gölgesi ne de devamsızdır! Dünyada var olan şey sanki yokmuş; mevcut olmayan şey güya (yıllardır) varmış gibidir. Evet, ahiret evi, kalıcı ikamet yeridir; cennet ve cehennemin bulunduğu yerdir. Evliyaullah, sabırla sevaba, amel ile de arzulara ulaşmışlardır."
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.