Duygularımız köreltildi! Kutsanacak özellik ve güzellikteki duygularımız, mecrasından çıkartıldı!Ne oldu bizim sevgimize? Bizim saygımıza ne oldu?"Hatır" denilen yazısız dostluk-komşuluk-arkadaşlık temelli töresel yasamıza ne oldu?Dostların, arkadaşların, komşuların giderek birbirinden uzaklaştırıldığının; insanları yaklaştıran ve kaynaştıran güzel kavramların yerini, yakınları birbirinden uzaklaştıran; "Nefret" adlı tek ve lânet bir kavramın aldığını, göremiyor muyuz?Nefret sevgiye galip gelirse dostluğun yerini düşmanlık almaz mı?İnsan; yaşananlardan, yaşadıklarından ibret almazsa, ders çıkarmazsa; içine itildiğimiz bu kaostan, bu karmaşadan nasıl çıkarız?"Düşmanlık" adlı, nefretten doğan lanet bir kavramla sevgi-saygı-muhabbet-hoşgörü-merhamet-adâlet kavramlarının dolaştırılıp kördüğüm edilmesine nasıl engel olacağız? Bize yapılırsa yanlış ama aynı davranışı biz başkasına yaparsak doğru şeklindeki vicdan dışı akılsızlığa sessiz mi kalacağız?Bütün kamuoyu vicdanını tahrik ve rahatsız eden PKK'lıların yol kesip, kimlik yoklaması yapmasının aynısını biz İç Anadolu ve Batı Anadolu'da yaparsak PKK'lılardan ne farkımız kalır?Onlarca yıllık yanlış ve maalesef adına siyâset denilen bir galât-ı meşhûr hatırladım.1980'li yılların sonlarında İlçemizde belediye başkanlığına adaydım. İlçemizin ileri gelen ailelerinden birinin oğlu olan çok yakın bir arkadaşım vardı. Bu arkadaşımın miras mes'elesi yüzünden kardeşleri ile arasında bir soğukluk, dargınlık vardı.Kardeşler arasındaki bur dargınlığı kaldırmayı düşündüm. Çünkü diğer kardeşlerle yakın olanlar, bana yakın olan kardeşin çevresiyle; bana yakın olanın çevresindekiler, diğer kardeşlerin çevresindekilerle uzak duruyorlardı.Yemekli bir davette kardeşleri bir araya getirmeğe ve ailedeki dargınlığı bitirmeye karar verdim. Bütün kardeşlere haber salarak, ertesi gün yemeğe davet ettim.Aynı gün, gecenin çok geç bir saatinde kapım çalındı!Heyecan ve merakla açtım kapıyı. Gelen, Rahmetli Babam'dan da büyük bir komşumuzdu. O saatte gelmişse mutlaka çok önemli bir şey olmalıydı. Eve içeri buyur ettim. Daha selamlaşma faslı tamamlanmadan;- Mustafa Beğ! Ne yapıyorsun? İşittim ki sen falanları barıştırmaya uğraşıyormuşsun!- Evet Amca.. Dedim.- Mustafa Beğ! Yapma! Eğer sen onları barıştırırsan, şimdi seninle birlikte olan arkadaşını da kaybedersin! Becerebiliyorsan diğer kardeşleri de birbirinden ayır ve koparabildiklerini kaparak yanına çek! Dedi..Evimde konuğumdu. Yaşça çok büyük bir aksakal komşumuzdu.Gecenin o saatinde, beni düşünerek uyarmak için zahmet edip gelmişti. İçimden itiraz etmeme rağmen, yüzüne karşı teşekkür ederek yolcu ettim.Sonuç mu? O yaşlı komşum haklı çıktı!Barıştırdığım kardeşler, bana yakın olan kardeşlerini de saflarına çektiler ve ben seçimi kaybettim!Ben seçim kaybettim ama şükürler olsun ki küskün kardeşlere yakın olan kişiler arasındaki bölünmüşlük, soğukluk bitti.Aynı yanlış ve zalim uygulamayla Türk Milletinin binlerce yıllık töreleşmiş geleneklerini, halkların arasını açarak gevşetiyorlar!Türk Milleti'nin 3.500 yıllık; "Devletin bekası, milletin refahı" şeklindeki sisteminin arasına; "Halklar, halkların eşitliği, Halkların Kardeşliği ve Halklara özgürlük" gibi ayrıştırıcı kavramları sokup; "Demokratik hakların halklara benimsetilmesi" adıyla milleti, halklara ayırıyorlar!Demokrasi adıyla milleti parçalıyor, yetmez gibi sonrasında da Şüheda emaneti Vatanı bölmeği düşünüyorlar!Küçük bir çocuğun elinde keskin kasap bıçağı ne kadar tehlikeliyse kendisinden başkasını Allah yarattı demeyen bir bencilliğin, egoizmin elinde de demokrasi, aynı tehlikeli hale dönüştü!Demokrasiyi anlayamayan vandallar ve vandallığı demokratlık zanneden nadanlar yüzünden ülke yaşanılmaz bir hal aldı!Sokağa çıkma yasağının uygulandığı bir ilçede; bir anne, ölen 12 yaşındaki kızının cesedini iki gün, derin dondurucuda saklıyor! Böyle bir vahşet; hangi sistemde, hangi vicdanda, hangi dinde var?Ten rengi esmerimsi diye birisini Kürt sayarak linçe yeltenmek; hangi vicdanda, hangi, sistemde, hangi dinde var?Bir Milletvekilinin, AKP'ye muhalif bir gazetenin binasını basan vandalların başında olması; "1 Kasım seçimlerinin sonucu ne olursa olsun seni başkan yaptıracağız" diye yalakaca mesaj göndermesi, hızını alamayarak; "O gün geldiğinde bütün terör grupları gibi bunlar da ülkeden defolup gidecekler!" diye höykürmesi; hangi barış anlayışında, hangi demokraside ve hangi vicdanda var?Netice olarak; aynı deneylerden farklı sonucu, ancak aptallar bekler!-Eğer yapılırsa- 1 Kasım Seçimleri'nde mevcuttan farklı bir sonuç çıkmayacak! O zaman ne olacak? Ne olacağını bilemiyorum ama çârenin millet olduğunu biliyorum. Üç kere ezici çoğunlukla iktidar yaptıklarının; mazlumlar değil zalimler olduğunu gören milletin; daha önce de yaptığı gibi mevcut particilik oynayan "anti- demokrat demokratlar"ın tamamını sandığa gömmesi gerek!AKP'yi, iş başına getirenler yani seçmenler, yani millet azledebilir ancak!"OLAMAZ TÜRK'E BAŞ, TÜRK'ÜM DEMEYEN" Vesselam.Selâm, sevgi, duâ.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Mustafa Aslan / diğer yazıları
- Atatürk'ün anlatımıyla Çanakkale savaşları / 20.03.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017
- İnsandan insana, insansa... / 19.03.2017
- 'Anam bana kör dedi!' / 14.03.2017
- Söyle-ni-yorum-2 / 13.03.2017
- Hâlâ iyiler varmış şükrolsun / 10.03.2017
- Savaş ve insan / 09.03.2017
- Ben, kim miyim? / 08.03.2017
- Milli siyaset hakemliği / 07.03.2017
- Sakındığımız dostluk / 02.03.2017
- Yol özel yolcu güzel / 28.02.2017