Ramazan-ı Şerif ayındayız, bu ay aynı zamanda bir muhasebe ayıdır. Bir arınma ayıdır. İbadet ayıdır. Allah'a kulluğun en yoğun olarak yaşanması gereken, seçilmiş övülmüş bir zaman dilimidir. Ramazan-ı Şerifin kıymeti tabii ki Kur'an-ı Kerim'in bu ayda nazil olması ve bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesini içinde saklamasındandır.
Madem bu ay Kur'an ayı, o halde Kur'an-ı Kerim'in nüzulü ile ilgili bir yolculuğa çıkalım. Çıktığımız bu yolculukta Hira mağarasına uğrayalım. Mekke'ye uğrayalım. Hz. Hatice annemizin yanına gidelim ve yıl Miladi 609 olsun.
Abdullah'ın yetimi, Amine'nin öksüzü, alemlere rahmet olarak gönderilen Hatemül Enbiya Muhammed Mustafa'ya (s.a.v.) misafir olalım.
Bu yolculuğu çağımıza ışık tutan İslam Alimi Elmalılı Hamdi Yazır'dan (Allah rahmet etsin) yardım alarak sürdürmeye çalışalım.
İlk vahyin, Alak suresinin gelişinde yaşanılanları anlamaya çalışalım.
Resûlullah'a ilk vahiy sadık rüyayla başlamıştır. Resul-i Ekrem yiyeceğini yanına alıp Hira mağarasında uzlete çekilirdi ve bundan çok hoşlanırdı. Günlerini ibadetle geçirirdi. Bir gün Hira mağarasında aniden bir şey oldu. Resul-i Ekreme bir melek geldi ve "ikra (oku!)" dedi. O da "ben okumuş değilim" diye cevap verdi.
Resûlullah bu hadiseyi şöyle anlatır: "Bu cevap üzerine melek beni tuttu ve vücudumu sarıp öyle sıktı ki takatim hemen tükeniyordu. Sonra salıverdi yine 'ikra' dedi, ben de 'okumuş değilim' dedim. Der demez beni yine tuttu ve öyle bir sardı ki canıma tak dedi. Sonra beni yine salıverdi ve 'ikra' dedi. Ben de 'okumuş değilim' dedim ve üçüncü olarak beni bir daha sardı sonra bıraktı."
Bunu üzerine Resûlullah çok heyecanlanmıştı. Bu şekilde Hz. Hatice annemizin yanına geldi, "Beni örtünüz!" dedi. Örttüler. Nihayet Resûlullah'ın heyecanı geçti.
Alak suresinin ilk beş ayeti Resûlullah'a nazil olmuştu. Resûlullah heyecanı geçtikten sonra şeref, haysiyet, iffet ve temizliğin vücut bulmuş şekli olan, hanımlar aleminin sultanı olan Hz. Hatice annemize şunları söylüyordu; "kendimden cidden korktum" buyurdu.
Hz. Hatice annemiz eşine, risalet davasına sahip çıkıyor, Resûlullah'a desteğini, adeta tarihe kayıt düşen ve biz Müslümanlara da ışık tutan, yol gösteren şu mübarek ifadelerle gösteriyordu. Hz. Hatice annemiz Resûlullah'ın güzel ahlakının özelliklerini yine Resûlullah'a hatırlatarak diyordu ki: "Hayır, vallahi Cenab-ı Allah seni hiçbir vakit perişan etmez. Sana Cenab-ı Allah'ın korkulacak bir şey yapma ihtimali yoktur. Vallahi sen sana emanet edileni noksansız ödersin. Akrabana iyilik yaparsın. Sözü doğru söylersin. Zorluklara tahammül edersin. Yoksula, zorda olana yardım edersin. Misafire ikram edersin."
Resûlullah'ı teskin eden bu mübarek sözleri söyledikten sonra Hz. Hatice annemiz Resûlullah'ı amcazadesi Veraka'ya götürdü. Resûlullah'ın başından geçenleri dinledikten sonra, Veraka; Cenab-ı Allah'ın kendisine Cebrail'i gönderdiğini söyledi.
Tecrübeli ve yaşı bir hayli ilerlemiş olan Veraka bilgili bir insandı ve Resûlullah'a "sen Hz. İsa'nın müjdelediği peygambersin" dedi. Ve ekledi: "Ne olurdu genç olaydım. Kavmin seni yurdundan çıkaracağı zaman sana yardım edeydim. Sağ olaydım senin yanında olaydım."
Resûlullah Mekke'den çıkarılacağını duyunca şaşırdı. "Acayip! Onlar beni yurdumdan çıkaracaklar mı?" buyurdu. Veraka "Evet, senin getirdiğin gibi bir haberi getiren hiç kimse yoktur ki yurdundan çıkartılmış olmasın. O güne yetişirsem sana bütün gücümle yardım ederim" dedi.
Sonra çok geçmeden Vereka vefat etti.
(devam edecek…)
- Mustafa Kemal Atatürk bir Osmanlı paşasıydı / 01.04.2025
- Bayram, şeker ve ruhsuzluk / 29.03.2025
- Akıl mı aşk mı? İnsanı insan yapan nedir? / 25.03.2025
- Akıl ve inanç: Haritasız yolculuk olur mu? / 22.03.2025
- Ehlibeyt ve Ramazan: Oruç, sadece bir açlık mıdır? / 21.03.2025
- Boğaz kanla dolu, ama geçilmez! / 18.03.2025
- Unutulan hakikat, kaybolan insanlık / 16.03.2025
- İnsanın, insan-ı kâmil olduğu ay: Ramazan / 14.03.2025
- İstiklal’in sesi: Bir milletin ruhuna kazınan marş / 12.03.2025