Telefonun diğer tarafındaki ses hüzünle "Ali Amcayı kaybettik" diyor.
Merhum o günün sabahı işinde çalışmış. Arkadaşlarımızla beraber kahvaltısını yapmış ve evine istirahata gitmiş; o sıra kendisini getiren arkadaşlarla sohbet etmiş.
Sohbet konuları ilginç.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'le öğrencilik yıllarındaki diyaloglarını anlatmaya başlamış. Öğrencilik yıllarında verdiği maddi-manevi desteği, o yıllardan beri hocamızın dini ve milli değerlerine olan bağlılığı ve bunu bir misyon olarak yüklenmesini; bu misyonu özellikle Akçaabat'ta nasıl desteklediğini anlatıyor. Bu destek fiili ve fikri boyutta gerçekleşiyordu.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yılmaz savunucusuydu o. İlerleyen yaşına rağmen delikanlılara taş çıkartacak cesarete, gayrete sahipti.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in çok cömert olduğunu anlatıyor. Etrafına para dağıtırken ihtiyaç sahiplerine öncelik verdiğini söylüyor. "Ben" diyor rahmetli, "Bu adamların bazısı senin hakkında dedikodu yapıyorlar. Niçin onlara yardım ediyorsun" dediğimde "Ben çok fakirlik çektim, hallerinden anlarım. İslamiyet'te ayırım olmaz, isteyen herkese yardımcı olacağız" sözünün kendisini çok etkilediğini anlatıyor.
Trabzon'da yapılan "Ermeni Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitinginde yeniden Kuvayı Milliye hareketinin yeniden milletle buluşmasında hep ön sıradaydı. Memleketin içine düştüğü durum onu çok etkiliyordu. Program esnasında heyecanlanmış sanatçı Ali Altın marş söylerken kalkıp boynuna sarılmıştı.
Sohbet koyulaşıyor ve geliyor "ölüm" konusu. "Ölüm bizim için" diyordu teslimiyet içerisinde.
Arkadaşların ayrılmasının üzerinden dakikalar geçiyor ve "ayrılık vakti" gelip çatıyor.
Evet dostlar, şimdi Akçaabat'tayız.
Yurtdışından, yurdun dört bir yanından gelen dostlarla beraberiz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, amcasının cenazesi başında cemaatten helallik istemesi bir duygu seli haline dönüştü. Mevtanın "mümin, muvahhid ve musalli" olduğu konusunda şahadet edildi.
Daha önceden ahirete rıhlet eden dostlara "selamlar" gönderildi.
Ali Amcamız da sırasını savmıştı. Ölüm onun için güzelliklerin kapısı olmuştu.
"Ölüm güzel şey,
Budur perde ardından haber;
Hiç güzel olmasaydı,
Ölür müydü Peygamber"
(Necip Fazıl) sözlerini terennüm ediyor ve hepinizin geçmişlerine rahmet diliyorum.
Merhum o günün sabahı işinde çalışmış. Arkadaşlarımızla beraber kahvaltısını yapmış ve evine istirahata gitmiş; o sıra kendisini getiren arkadaşlarla sohbet etmiş.
Sohbet konuları ilginç.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'le öğrencilik yıllarındaki diyaloglarını anlatmaya başlamış. Öğrencilik yıllarında verdiği maddi-manevi desteği, o yıllardan beri hocamızın dini ve milli değerlerine olan bağlılığı ve bunu bir misyon olarak yüklenmesini; bu misyonu özellikle Akçaabat'ta nasıl desteklediğini anlatıyor. Bu destek fiili ve fikri boyutta gerçekleşiyordu.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in yılmaz savunucusuydu o. İlerleyen yaşına rağmen delikanlılara taş çıkartacak cesarete, gayrete sahipti.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in çok cömert olduğunu anlatıyor. Etrafına para dağıtırken ihtiyaç sahiplerine öncelik verdiğini söylüyor. "Ben" diyor rahmetli, "Bu adamların bazısı senin hakkında dedikodu yapıyorlar. Niçin onlara yardım ediyorsun" dediğimde "Ben çok fakirlik çektim, hallerinden anlarım. İslamiyet'te ayırım olmaz, isteyen herkese yardımcı olacağız" sözünün kendisini çok etkilediğini anlatıyor.
Trabzon'da yapılan "Ermeni Soykırım İddialarını Red ve Ulusal Bağımsızlık" mitinginde yeniden Kuvayı Milliye hareketinin yeniden milletle buluşmasında hep ön sıradaydı. Memleketin içine düştüğü durum onu çok etkiliyordu. Program esnasında heyecanlanmış sanatçı Ali Altın marş söylerken kalkıp boynuna sarılmıştı.
Sohbet koyulaşıyor ve geliyor "ölüm" konusu. "Ölüm bizim için" diyordu teslimiyet içerisinde.
Arkadaşların ayrılmasının üzerinden dakikalar geçiyor ve "ayrılık vakti" gelip çatıyor.
Evet dostlar, şimdi Akçaabat'tayız.
Yurtdışından, yurdun dört bir yanından gelen dostlarla beraberiz.
Prof. Dr. Haydar Baş Bey'in, amcasının cenazesi başında cemaatten helallik istemesi bir duygu seli haline dönüştü. Mevtanın "mümin, muvahhid ve musalli" olduğu konusunda şahadet edildi.
Daha önceden ahirete rıhlet eden dostlara "selamlar" gönderildi.
Ali Amcamız da sırasını savmıştı. Ölüm onun için güzelliklerin kapısı olmuştu.
"Ölüm güzel şey,
Budur perde ardından haber;
Hiç güzel olmasaydı,
Ölür müydü Peygamber"
(Necip Fazıl) sözlerini terennüm ediyor ve hepinizin geçmişlerine rahmet diliyorum.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- O’nun ışığı her geçen gün daha parlıyor / 13.04.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Ekonomik buhrana karşı çözümümüz var / 09.04.2025
- Adalet mi dediniz hakkaniyet mi? / 05.04.2025
- Yunan bayramı, Türk dersi / 29.03.2025
- Asıl rakip ne İmamoğlu ne Yavaş: Hükümetin en büyük sınavı geçim krizi / 24.03.2025
- Bozduğun kantar seni de tartacak / 23.03.2025
- Adaletin zarfı ve mazrufu: İmamoğlu olayı üzerine bir toplumsal okuma / 22.03.2025
- ABD açıktan İran’ı hedef olarak gösterdi / 20.03.2025
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025