Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede?
04.03.2025 00:00:00 / Güncelleme: 04.03.2025 01:01:31
Bugün ülkemizde kardeşlik ve ulus yapımız tartışılıyor. Bu tartışmalar yeni değil. Geçmişte de Türkiye'nin birliğini bozmak isteyenler vardı, bugün de var. Evet, biz Millî Mücadele'yi zaferle tamamlamıştık, ancak emperyalist güçler bizim bir araya gelmemizi, güçlü olmamızı istemiyordu.
Lozan'da, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Batılı devletler, Kürtleri ayrı bir azınlık olarak kabul ettirmek istedi. Amaçları, Türkiye'yi etnik temelli bölmek, parçalamak ve kontrol altında tutmaktı.
Bu tutum iletildiğinde, Atatürk ve TBMM çok net bir tavır koydu: "Bizim millet anlayışımız, ortak bir geçmişi, ortak bir kültürü paylaşan insanlardan oluşur. Türkler ve Kürtler bu vatanın asli unsurlarıdır, etle tırnak gibidir."
Atatürk, Türk ve Kürtlerin bir milletin ayrılmaz parçaları olduğunu belirtti. Atatürk'ün İzmit Gazeteciler Toplantısı'nda (Ocak 1923) "Bizim meclisimiz hem Kürtlerin hem Türklerin vekillerinden oluşmuştur. Geleceklerini de birlikte şekillendireceklerdir" ifadesi de Kürtleri Türk milletinin asli unsuru gördüğünün ispatıdır. O gün emperyalistlerin planlarını bozduk, ancak bugün aynı planları farklı yollarla önümüze koyuyorlar.
Osmanlı Devleti'nin bir imparatorluk olması nedeniyle, coğrafyamız etnik ve kültürel çeşitlilik içeren bir yapıdadır. Ancak, bu çeşitlilik bizim zayıflığımız değil, aksine gücümüzdür.
Bu topraklarda yüzlerce yıl boyunca Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkesler ve diğer halklar iç içe yaşamış, kız alıp vermiş, ortak bir kültür oluşturmuştur. Anadolu insanının genetik yapısı hibrit bir özelliktedir, burada saf kan ırkçılığı iddiası yapmak tarihi gerçeklere aykırıdır.
Bizler, farklı kökenlerden gelen ama aynı milletin parçaları olan insanlarız. Bugün yaşananlar, emperyalizmin bu birlikteliği bozma girişimidir. Lozan'da başaramadıklarını, şimdi içimizde ayrılık tohumları ekerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk, o dönemde ortaya koyduğu çözümle, bugüne de ışık tutan bir yaklaşım geliştirmiştir. Aradan 100 yıl geçmiş olsa da dünya tarihi açısından bu süre çok kısadır ve geçmişin hatalarından ders çıkarmazsak, aynı tuzaklara düşmemiz kaçınılmaz olur.
I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti kaybedenler arasında yer aldı ve Mondros Ateşkes Antlaşması ile Sevr Antlaşması imzalandı. İngilizlerin amacı Anadolu'da bir Kürt devleti kurmaktı. Önce manda yönetimi altında bir Kürt devleti planladılar, ardından tamamen bağımsız bir Kürt devleti oluşturmayı amaçladılar. Bu planın temeli, I. Dünya Savaşı sonrası ABD Başkanı Wilson'un ortaya koyduğu "Wilson İlkeleri"ne dayanıyordu.
Wilson İlkeleri'nin 12. maddesi Osmanlı ile ilgiliydi. Osmanlı devleti egemen olacak ama içindeki unsurlar da egemen olacak idi. Bu madde, Osmanlı toprakları içinde yaşayan her etnik grubun devlet kurma sürecini tetikliyordu. Batılı devletler bu maddeyi kullanarak Osmanlı'yı parçalamayı hedefledi.
Mustafa Kemal Paşa Mondros'u da Sevr'i kabul etmedi. Onun gözünde bu anlaşmalar, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaçlayan emperyalist oyunlardı. Bu yüzden 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Millî Mücadele'yi başlattı. Ardından: Amasya Tamimi (Haziran 1919): "Milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır." Erzurum Kongresi (Temmuz 1919): "Vatan bir bütündür, bölünemez." Sivas Kongresi (Eylül 1919): Milli direnişin tek merkezden yürütülmesi kararlaştırıldı. Bu kongrelerde alınan kararlar ve verilen Millî Mücadele ile emperyalistlerin oyunlarını bozuldu.
Ancak Batılı emperyalist devletler hayallerinden vazgeçmediler. Ülkemizde milli meseleleri milliyetçi görünümünde, dini meseleleri dini görünümdeki oluşumlarla manipüle ettiklerini göz ardı etmemeliyiz. Bir yandan milliyetçi söylemlerle, diğer yandan 'barış' ve 'çözüm' maskesiyle Türkiye'nin ulus devlet yapısı hedef alınıyor. İmralı süreci ve sonrasında yaşananlar, bu oyunun sadece güncellenmiş bir versiyonudur.
Lozan'da, İngiltere ve Fransa başta olmak üzere Batılı devletler, Kürtleri ayrı bir azınlık olarak kabul ettirmek istedi. Amaçları, Türkiye'yi etnik temelli bölmek, parçalamak ve kontrol altında tutmaktı.
Bu tutum iletildiğinde, Atatürk ve TBMM çok net bir tavır koydu: "Bizim millet anlayışımız, ortak bir geçmişi, ortak bir kültürü paylaşan insanlardan oluşur. Türkler ve Kürtler bu vatanın asli unsurlarıdır, etle tırnak gibidir."
Atatürk, Türk ve Kürtlerin bir milletin ayrılmaz parçaları olduğunu belirtti. Atatürk'ün İzmit Gazeteciler Toplantısı'nda (Ocak 1923) "Bizim meclisimiz hem Kürtlerin hem Türklerin vekillerinden oluşmuştur. Geleceklerini de birlikte şekillendireceklerdir" ifadesi de Kürtleri Türk milletinin asli unsuru gördüğünün ispatıdır. O gün emperyalistlerin planlarını bozduk, ancak bugün aynı planları farklı yollarla önümüze koyuyorlar.
Osmanlı Devleti'nin bir imparatorluk olması nedeniyle, coğrafyamız etnik ve kültürel çeşitlilik içeren bir yapıdadır. Ancak, bu çeşitlilik bizim zayıflığımız değil, aksine gücümüzdür.
Bu topraklarda yüzlerce yıl boyunca Türkler, Kürtler, Araplar, Lazlar, Çerkesler ve diğer halklar iç içe yaşamış, kız alıp vermiş, ortak bir kültür oluşturmuştur. Anadolu insanının genetik yapısı hibrit bir özelliktedir, burada saf kan ırkçılığı iddiası yapmak tarihi gerçeklere aykırıdır.
Bizler, farklı kökenlerden gelen ama aynı milletin parçaları olan insanlarız. Bugün yaşananlar, emperyalizmin bu birlikteliği bozma girişimidir. Lozan'da başaramadıklarını, şimdi içimizde ayrılık tohumları ekerek gerçekleştirmeye çalışıyorlar.
Mustafa Kemal Atatürk, o dönemde ortaya koyduğu çözümle, bugüne de ışık tutan bir yaklaşım geliştirmiştir. Aradan 100 yıl geçmiş olsa da dünya tarihi açısından bu süre çok kısadır ve geçmişin hatalarından ders çıkarmazsak, aynı tuzaklara düşmemiz kaçınılmaz olur.
I. Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti kaybedenler arasında yer aldı ve Mondros Ateşkes Antlaşması ile Sevr Antlaşması imzalandı. İngilizlerin amacı Anadolu'da bir Kürt devleti kurmaktı. Önce manda yönetimi altında bir Kürt devleti planladılar, ardından tamamen bağımsız bir Kürt devleti oluşturmayı amaçladılar. Bu planın temeli, I. Dünya Savaşı sonrası ABD Başkanı Wilson'un ortaya koyduğu "Wilson İlkeleri"ne dayanıyordu.
Wilson İlkeleri'nin 12. maddesi Osmanlı ile ilgiliydi. Osmanlı devleti egemen olacak ama içindeki unsurlar da egemen olacak idi. Bu madde, Osmanlı toprakları içinde yaşayan her etnik grubun devlet kurma sürecini tetikliyordu. Batılı devletler bu maddeyi kullanarak Osmanlı'yı parçalamayı hedefledi.
Mustafa Kemal Paşa Mondros'u da Sevr'i kabul etmedi. Onun gözünde bu anlaşmalar, Türk milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü ortadan kaldırmayı amaçlayan emperyalist oyunlardı. Bu yüzden 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkarak Millî Mücadele'yi başlattı. Ardından: Amasya Tamimi (Haziran 1919): "Milletin bağımsızlığını yine milletin azmi ve kararı kurtaracaktır." Erzurum Kongresi (Temmuz 1919): "Vatan bir bütündür, bölünemez." Sivas Kongresi (Eylül 1919): Milli direnişin tek merkezden yürütülmesi kararlaştırıldı. Bu kongrelerde alınan kararlar ve verilen Millî Mücadele ile emperyalistlerin oyunlarını bozuldu.
Ancak Batılı emperyalist devletler hayallerinden vazgeçmediler. Ülkemizde milli meseleleri milliyetçi görünümünde, dini meseleleri dini görünümdeki oluşumlarla manipüle ettiklerini göz ardı etmemeliyiz. Bir yandan milliyetçi söylemlerle, diğer yandan 'barış' ve 'çözüm' maskesiyle Türkiye'nin ulus devlet yapısı hedef alınıyor. İmralı süreci ve sonrasında yaşananlar, bu oyunun sadece güncellenmiş bir versiyonudur.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025
- Kızılderililerden Ortadoğu'ya aynı senaryo / 15.02.2025
- Amerika’nın hamleleri küresel gerginliği arttırıyor / 07.02.2025
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025
- Türkiye üzerindeki oyunlar: Vatan elden giderse / 18.01.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025
- Kızılderililerden Ortadoğu'ya aynı senaryo / 15.02.2025
- Amerika’nın hamleleri küresel gerginliği arttırıyor / 07.02.2025
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025
- Türkiye üzerindeki oyunlar: Vatan elden giderse / 18.01.2025