Dünya, maalesef savaştan başını kaldıramıyor. Zelenskiy ile Trump'ın yaptığı görüşmede, Trump'ın da ikrar ettiği gibi, Üçüncü Dünya Savaşı'nın ayak sesleri artık çok yaklaştı. Zaten biz uzun zamandan beri bu tespiti yapıyoruz.
Son gelişmelere baktığımızda, Macron Avrupa liderliğine soyunmuş durumda. Avrupa devletlerine kendisini pazarlıyor ve diyor ki: "Biz güçlüyüz, nükleer gücümüz var. Rusya, Avrupa için bir tehdit teşkil ediyor. O halde bir araya gelelim, askeri olarak güçlenelim." Bu çağrıyı yaparken Avrupa'nın savunma mekanizmalarını yeniden şekillendirmek istiyor. Buna karşılık Rusya'dan da sert açıklamalar gecikmeden geldi. Putin'in açıklamasında "Napolyon'u unutma!" dedi. Napolyon kimdi? 1812 yılında Napolyon, Avrupa'da galibiyetler elde etmiş, Fransa'nın topraklarını genişletmiş ve sıra Rusya'ya gelmişti. Rusya'ya karşı saldırıya geçti ve hatta Moskova'yı işgal etti. Ancak Ruslar, Moskova'yı boşalttı ve sert kış koşulları devreye girdi. Napolyon'un ordusu Akdeniz iklimine alışkındı. Üstelik Rusların, Moskova'yı boşalttıktan sonra şehri ateşe vermesi büyük bir açlık krizine yol açtı. Sonuç olarak, 600.000 kişilik Napolyon ordusundan ancak 50.000 asker sağ kurtulabildi ve geri dönebildi.
Rusya Avrupa irtibatına bir başka örnek de şu: Almanya'nın Polonya'yı işgali ile ikinci dünya savaşı başladı. Almanya ilerleyerek Rusya'ya kadar geldi. Ancak burada büyük bir direnişle karşılaştı ve tüm gücünü yitirdi. Daha sonra Rusların Berlin'e düzenlediği saldırıyla savaş sona erdi ve Hitler intihar etti. Putin'in mesajı net: "Dikkatli olun! Önceki düşmanlarımızın başına ne geldiğini unutmayın."
Şimdi, Trump'a gelelim. Gazze'de 2 milyon Müslüman halk var. Trump, Gazze konusunda şunları söylüyor: "Filistinliler burayı boşaltsın" Hatta komşu devletlere çağrıda bulunarak, "Siz bu insanları alın, barındırın. Bana Gazze lazım," diyor. Peki, ne için lazım? Toprak için, İsrail'in hedefleri için, oradaki petrol, doğalgaz kaynakları için.
Bunun yanı sıra, "Kanada'yı almak istiyor, Grönland'ı da istiyor. Trump'ın bu istekleri karşılık bulmadığı gibi dünyanın dengelerini daha çok sarstı.
Gazze topraklarını istemesi Filistinliler tarafından çok sert olarak reddedildi. Dünya kamuoyu tarafından eleştirildi.
Kanada bağımsız bir devlettir, ancak İngiliz Milletler Topluluğu (Commonwealth) üyesidir. Yetmedi Kanada'nın resmi devlet başkanı İngiltere Kralı III. Charles'tır, Kral, Kanada'da Genel Vali tarafından temsil edilir. Bu durumdan İngiltere'nin rahatsız olmuştur.
Grönland Danimarka'ya bağlı özerk bir bölgedir. Trump'ın bu açıklamaları Danimarka hükümeti tarafından "absürt" ve "gülünç" olarak nitelendirildi. Trump, Danimarka Başbakanı'nın açıklamalarını "çirkin ve uygunsuz" buldu ve tepki koydu.
Kısacası, hegemonik güç Amerika olsun Rusya olsun farklı hamleler yapıyorlar. Avrupa üzerinde gerek ABD'nin gerekse Rusya'nın tehdidi gittikçe artıyor. Çin, altyapısını hızla güçlendiriyor, kuvvetlerini derleyip toparlıyor. Hatta Çin devleti, Üçüncü Dünya Savaşı'nın muhtemel sonuçlarını değerlendirerek uydu teknolojisinin zarar görebileceğini hesaplıyor. Bu yüzden alternatif iletişim yöntemleri üzerine çalışmalar yapıyor. Hatta geçmişte kullanılan güvercinler gibi doğal haberleşme yöntemleri üzerine de düşünülüyor. Dünya yeniden şekillenirken, küresel dengeler ciddi bir kırılma noktasına doğru ilerliyor.
Ülkemizde ulus-devlete saldıranlar ve bölücü politikalar yürütenler, İmralı sürecini bir kurtuluş reçetesi gibi insanlara sunmaya çalışıyorlar. Kürt meselesini öne çıkaranlar, yarın Laz, Çerkez veya Arap meselesini gündeme getirebilir. Bu durum, toplumsal parçalanmaya neden olabilir. Bu nedenle, Türk kimliği ve Türk milleti kavramına sahip çıkılmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti'ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesin Türk kabul edilmesini ifade eder. Türklük bir etnisite değil, bir medeniyet anlayışıdır. Bugün Türkiye'de oynanan oyunlar, küresel paylaşım mücadelesinin bir parçasıdır.
Türkiye'nin dünya savaşları süreçleri ve Üçüncü Dünya Savaşı'nda izlemesi gereken yol
Tarih, Türkiye'ye savaşların getirdiği yıkımları ve dersleri göstermiştir. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı'nda yaşanan süreçler, Türkiye'nin gelecekte nasıl bir yol izlemesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Türkiye'nin üçüncü büyük küresel savaşta bir tarafın piyonu olmak yerine, kendi caydırıcı gücünü inşa eden ve bağımsız bir aktör olarak varlığını sürdüren bir ülke olması elzemdir. Bu, tarihsel süreçlerimizin bize öğrettiği en önemli derstir. Bunun için de ulus-devlet yapımızı koruyarak, ekonomik ve askeri caydırıcılığımızı en üst seviyeye çıkarmalıyız.
Yorumlar
Yorum bulunmuyor.
Doç. Dr. Ahmet H. Kepekçi / diğer yazıları
- Dünya ateş çemberinde: Türkiye’nin stratejisi ne olmalı? / 10.03.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025
- Kızılderililerden Ortadoğu'ya aynı senaryo / 15.02.2025
- Amerika’nın hamleleri küresel gerginliği arttırıyor / 07.02.2025
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025
- Wilson’dan İmralı’ya: Türkiye’yi bölme planı mı devrede? / 04.03.2025
- Oruç, ilahi bir emir ve bilimsel bir şifadır / 03.03.2025
- Yeraltı zenginliklerimiz için millî mücadele zamanıdır / 23.02.2025
- Kızılderililerden Ortadoğu'ya aynı senaryo / 15.02.2025
- Amerika’nın hamleleri küresel gerginliği arttırıyor / 07.02.2025
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025