Dünyada gelişen olaylar artık sürpriz değil. Ne yazık ki yeraltı ve yerüstü zenginlikleri için verilen mücadele, sahip olma kavgaları tarih boyunca süregeldi. Bugün yaşanan gelişmeleri anlayabilmek için yakın geçmişe bakmak yeterli. Sanayi Devrimi'yle birlikte madenler ve özellikle petrol büyük önem kazandı. Yakın tarihimize baktığımızda Musul'un zengin petrol rezervleri dikkat çektiğinde, bu bölge Osmanlı toprağı olmasına rağmen İngilizler bölgeye çökmesi önemli bir kriterdir. Bilindiği gibi daha sonra Milletler Cemiyeti devreye girdi ve kendi çıkarlarına uygun bir karar vererek Musul'u İngiltere'ye bağladı. Sonuç olarak İngiltere, Irak üzerindeki mandater yönetimini kullanarak Musul petrollerini üzerine kondu. Bugün de benzer dinamikler farklı coğrafyalarda karşımıza çıkıyor. Suriye'de yıllardır süren savaşta Rusya, Esad yönetiminin en büyük destekçisiydi. Ancak bir anda, beklenmedik bir şekilde, Rusya Suriye'den çekilmeye başladı. Neredeyse tek bir mermi bile atılmadan, bir grup Esad'ın yerine Şam yönetimine el koydu. Bu durum, bölgesel dengelerin nasıl ani değişimler gösterebileceğinin en somut örneklerinden biri.
Hemen ardından Ukrayna meselesi gündeme geldi. Eski ABD Başkanı Donald Trump, ABD'nin Ukrayna'ya verdiği destek karşılığında ülkenin yeraltı kaynaklarına talip olduğunu açıkça dile getirdi. Ukrayna'nın nadir madenler açısından zengin maden yataklarının yüzde ellisine sahip olmak istediğini belirtti. Bu madenlerin toplam değerinin yaklaşık 500 milyar dolar olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca, Gazze'de çökeceğini açıkladı. Levant havzasında yer alan milyarlarca metreküplük doğal gaz rezervleri ve petrol kaynakları da küresel güçlerin iştahını kabartıyor. Trump bu kaynaklar üzerinde hak iddia ederken, Rusya'nın sessizliği dikkat çekici. Bu durum, iki taraf arasında örtülü bir anlaşmanın olduğu izlenimini güçlendiriyor. Tarih boyunca büyük güçler gizli anlaşmalar yapmaktan çekinmemiştir. Örneğin, Birinci Dünya Savaşı sırasında, 1916 yılında İngiltere ve Fransa, Sykes-Picot Anlaşması ile Ortadoğu'yu kendi aralarında paylaştılar. Bu planlar, daha sonra Sevr Antlaşması'na da yansıdı. Ortadoğu'nun ve Türkiye'nin nasıl paylaşılacağı çok önceden belirlenmişti. İtalyanlar, İngilizler ve Fransızlar, bölgeyi bir av olarak görüp kendi aralarında pazarlık yaptılar.
Mustafa Kemal Atatürk, bu emperyalist planlara karşı en büyük mücadeleyi veren liderlerden biri olarak tarihe geçti. Lozan Antlaşması sürecinde, kapitülasyonların kaldırılması konusunda son derece net bir tutum sergiledi. İtilaf Devletleri tehditler savurdu, ancak Atatürk geri adım atmadı. Sonuçta, kapitülasyonlar kaldırıldı. Ancak Batı, bu taleplerinden hiçbir zaman vazgeçmedi. Bugün Türkiye'nin maden politikalarına bakıldığında, benzer bir sömürü düzeninin sürdüğünü görmek mümkün. Ülkemizdeki altın madenciliğinde yabancıların payı yüzde 60'ı aşmış durumda. Bakır, nikel, krom ve bor gibi stratejik madenlerde yabancı şirketlerin etkisi giderek artıyor. Kanadalı ve İngiliz madencilik şirketleri Türkiye'de en büyük ruhsat sahipleri arasında yer alıyor. Devlet kontrolünde olduğu söylenen bor madenlerinde bile işlenmiş ürünler konusunda dışa bağımlılık devam ediyor. 2000'li yıllardan itibaren birçok maden ruhsatı yabancı şirketlere verilmiş durumda. Bu arada Ak partinin 2002 genel seçimlerinde tek başına iktidara geldiğini ve o zamandan beri Türkiye'de iktidarda bulunduğunu hatırlatmak isterim. Bu süreç böyle devam ederse, madenlerimizin büyük ölçüde yabancı sermayenin kontrolüne geçmesi kaçınılmaz olacak gibi görünüyor.
O halde ülkemizde uygulanan maden politikası milli değildir. Uygulamada tam da emperyalist güçlerinin istediği paraleldedir. Gelişmeler bunu ayan beyan göstermiştir. Bu yüzden, maden politikalarımıza daha dikkatle yaklaşmamız gerekiyor. BTP'nin madencilik politikasında yabancı sermayeye verdikleri para geri iade edilecek ve madenlerimiz devlet millet ortaklığı ile işletilecektir. Millet olarak kendi madenlerimize sahip çıkmanın vakti gelmiştir, hatta geçmektedir.
- Kızılderililerden Ortadoğu'ya aynı senaryo / 15.02.2025
- Amerika’nın hamleleri küresel gerginliği arttırıyor / 07.02.2025
- Emekliye lüks yaşam: Maaş kuş, harcamalar uçuş / 31.01.2025
- Kervan yolda düzülür, canlar yolda kaybolur / 30.01.2025
- Siyasi liderlere yönelik yargılamalar / 23.01.2025
- Yeni anayasa ve İmralı süreci: Gizli gündemler / 19.01.2025
- Türkiye üzerindeki oyunlar: Vatan elden giderse / 18.01.2025
- Emekliler mezara mı girsinler / 11.01.2025
- Demokrasi mi dediniz! / 10.01.2025