Perşembenin gelişi

Önceki yazımızda "Kürt sorunu" ifadesinin "zarf " niteliği taşıdığını, ilerleyen zamanlarda bu ifadenin içinin doldurularak başımıza bela mukabilinde işler açacağını belirtmiştik. Daha yazımızın "mürekkebi bile kurumadan" ülke gündemi hızlı ve ilginç gelişmelere sahne oldu.Başbakan Erdoğan'ın "Kürt sorunu benim meselem" demesi Öcalan yandaşlarını başka beklentilere soktu. DEP'li Orhan Doğan ağzındaki baklayı bakın nasıl çıkardı:"Türkiye, 1999-2004 Haziranı arasında çatışmasız bir dönem yaşadı. Eğer bazı adımlar atılabilseydi bugün bu çatışmalar olmayacaktı. Ama silahsızlanmaya ve Kürtlerin diğer haklarına ilişkin adımlar altı yıldır atılamadı. Türkiye 17 Aralık'ta AB'den tarih aldıktan sonra AB-Türkiye ilişkilerinde hantallaşma, gerileme başladı. Hükümet demokratikleşmeyi durdurdu."AB'yle müzakerelerin başlayacağı sırada, PKK terörünün hızlanmasının sizce amacı ne o zaman? "Açıklıyorum işte. Bir tıkanıklık var. Elinizde 3 bin silahlı insanınız var ve altı yıldır dağda bekliyor. Bu örgütün başı olan insan, 'Benim önümü silahsızlanma için açın' diyor. Ama siz hükümet ve devlet olarak silahsızlanmayı sağlayacak bir yasa yapmıyorsunuz".Peki PKK niye büyük bir hevesle Giresun'a kadar gidiyor ve terör eylemleri yapıyor, orduyla çatışıyor? "PKK'nin Türkiye'ye açılma ve Karadeniz'e yayılma projesi var. Silahlı mücadele propagandasıyla, Kürt sorununu Türkiye'ye anlatmak istiyor".Peki PKK, terör şantajıyla Abdullah Öcalan'ı serbest bıraktırabileceğini mi düşünüyor? "Onların ne düşündüğünü bilemem ama ben şunu da söylüyorum. Zamanı geldiğinde Öcalan'ın serbest bırakılacağı biliniyor. Zamanı geldiğinde muhtemelen serbest kalacak. AK Parti'nin bugün avantajı büyük.. Arkasında şehit annelerinden bize kadar her kesimin desteği var. Başbakan'ın, 'Kürt sorununu tanıyoruz' söyleminden sonra şimdi iş, cezaevi ve dağdakilerin demokratik hayata katılmaları, Kürtlerin haklarının önündeki engellerin kaldırılmasına kalıyor" (gerçi şehit anneleri şimdi memnun değil, aksine ateş püskürüyor). (Söyleşi: Neşe Düzel/ Kaynak: www.radikal.com.tr.)Yukarıdaki söyleşinin, Başbakanın kullandığı ifadenin bazı kimseleri nasıl cesarete getirdiğini anlamak için yeterli olduğu kanaatindeyim.Başbakanımız pişkin pişkin, "Bazı kimseler benim PKK temsilcileri ile görüştüğümü iddia ediyor. Hayır ben böyle bir görüşme yapmadım ve de yapmam." Bu ifadeler durumu kurtarmak adına yapılan ifadelerdir. Ama "söz ağzından çıkmadan sen ona hakim, söz ağzından çıkınca o sana hakimdir."  Vebali, söz sahibinedir.Sayın Başbakanım "ilmi siyaset" denilen bir ilim vardır. Devlet ricali bunu bilmek zorundadır. Ferdin sözü ferdi, devlet ricalinin sözü devletleri bağlar. Lütfen kendinize gelin ya da çekilin bir kenara. Millete verdiğiniz zararlar yetmezmiş gibi, devletin yapısına da zarar vermeye başladınız. Önceki gece bir televizyon programında Süryani haklarına ait bir program düzenlendi. Seyreyle sen gümbürtüyü. Kendine farklı bir isim, farklı bir kimlik bulan herkes sıraya dizilecek. "Benimde sorunlarım var; bana da hak." Sayın Başbakanımız onlara ne cevap verecek merak ediyorum.Zaman kaybetmeden bu durum telafi edilmeli, yoksa bölünme sürecinin pimi çekilmiş olur. Allah muhafaza.Galiba birilerinin atasözlerini dinleyip, okuyup, sonra konuşması gerekmektedir.Dilim, dilim, ettin beni; dilim, dilim.