Yıllar önce Kilis'te babamın evindeydik. Rahmetli Haydar Baş Hocamız bazı toplantılar yapmak için bize misafir olmuştu. Hocamızla hüsnü edeple sohbet ederken içeriye bir çocuk girdi. Henüz 3-4 yaşlarında ele avuca sığmayan hamarat bir çocuk. Elinde bir fotoğraf makinası olduğu halde Haydar Baş Hocamıza "şöyle bir dur da senin resmini çekeceğim" deyince bu çocuk bizi bir anda şaşkına uğrattı. Hemen müdahale etmeğe çalıştık.
Haydar Baş Hocamız "karışmayın bu çocuğa" diyerek "nasıl durayım?" dedikçe o çocuk hocamıza 'başını şu yana çevir bu yana çevir' diye tavsiyede bulunuyordu. Sonunda 'tamam şimdi oldu' dediğinde ve fotoğraf makinasının bozuk olduğunu bilmeden keyifle hocamızın birkaç poz resmini aldı kendince. Ve sevinçle çıktı odadan.
Haydar Baş Hocamız "Evladım bu çocuk ilerde iyi bir fotoğraf ustası olur merak etmeyin kabiliyetli biri maşallah" dedi. O çocuk gerçekten de iyi bir fotoğraf ustası oldu.
O çocuk bugün Allah'ın lütfuyla, BTP lideri Sayın Hüseyin Baş'la kendini adamak için kutlu bir davanın içinde çok ağır bir görevi üslenen benim oğlum Muhammet İzzettin Kepekçi'dir. O çocuk bugün Gaziantep gibi bir metropol (anakent) şehrin Bağımsız Türkiye Partisi(BTP) il başkanı oldu. Ben de bu şerefli haberi Umre vazifesi yapmak üzere bulunduğum Mekke'de öğrendim.
Ahir zaman fitnesinin en yoğun olduğu, kalleşliklerin, düzenbazlıkların, menfaate dayalı kirli siyasetin revaçta olduğu, insanların umutlarını yitirmeye başladığı bir dönemde temiz siyasette görev almak her babayiğidin harcı değildir.
Bu işi yapmak için sevda gerek, gönül gerek, adanmışlık gerek. Kerbelâ'da Hüseyin olmak gerek, Türkiye'de Gazi Mustafa Kemalin askeri olmak gerek, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmamak gerektir. Velhasıl zor bir zamandasın be evlat.
Evladımın bu göreve layık görülmesi bizim için şereflerin en büyüğüdür. Bu kutlu görev değişimin habercisidir. Bu ve benzeri değişimler gençlerin Türkiye'yi birlikte yöneteceği Hüseyin Baş'ın hayalini kurduğu başarının muştusu olsun inşallah.
Genel Başkanımızla bir sohbet yapmıştık orada bana çok mühim bir tespit yapmıştı "Uğur abi verin bize bu gençleri, verin bize Ahmet'i, verin bize İzzet'i siz torun sevin ve dua edin" demişti. Ben de ona "onlar önde yürüsün biz de onlara fikir veririz, yönlendiririz' deyince verdiği cevap şuydu. "Uğur abi onlara akıl vermeyin, yönlendirmeyin zaten onların mayasında, hamurunda bu bilgi ve zekâ var. Bırakın onları, hayal kursunlar hayallerine koşsunlar. Bırakın onları ancak siz onlara destek verin, omuz verin, yanında durun, onlar bakın ne icatlar çıkaracak, ne hizmetler ortaya koyacaklar. Rahmetli Haydar Baş Hocamızın yani babamın dediği 'bizim devrimiz başladı' sözü bizlerle bunlarla hayat bulacak."
Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın "beni kaçırdınız ama benim kadromu kaçırmayın" dediği kadroyla beraber olmak, yol yürümek ne güzel, ne kutlu bir iştir. 'Kutlu Dava' kaderin olsun Oğlum!
- Kişi arkadaşının dini üzeredir / 25.01.2025
- Arkadaşlık ilişkileri nasıl olmalıdır? / 23.01.2025
- ‘Sabrın sonu selamettir’ atasözüne güzel bir yaklaşım / 22.01.2025
- Görevin ve hizmetin kutlu olsun Fuat Şengül ağabey / 21.01.2025
- Ateşkes bahane, İsrail katliama devam edecektir / 20.01.2025
- Eğitimin açmazları / 18.01.2025
- Aile ocağı en kıymetli eğitim alanıdır / 17.01.2025
- Yağmur nereye yağarsa tarlasını oraya taşıyanlar / 16.01.2025
- Prof. Dr. Haydar Baş'ın dedikleri aynen çıkıyor / 15.01.2025